Bugüne kadar toplam dokuz kere kapatılan Türkiye'nin tek Kürtçe yayın yapan gazetesi Azadiya Welat, geçtiğimiz hafta 13 Haziran'da örgüt propagandası yapıldığı gerekçesiyle bir kez daha 15 günlük kapatma cezasıyla karşı karşıya kalmıştı.
Bugüne kadar dokuz yazı işleri müdürü değiştirmek zorunda kalan, çalışanından okuruna kadar herkesin kendini baskı altında hissettiği Azadiya Welat'ın Türkçe olmaması nedeniyle cezaevlerine sokulmasına da izin verilmiyor.
"Dokuz yazı işleri müdürü değişmek zorunda kaldık"
Kurulduğu 15 Ağustos 2006'dan bu yana hem yazı işleri kadrosu, hem yönetim kademesi, hem dağıtıcılar hem de okuyucuları üzerinde baskının hiç eksik olmadığı Azadiya Welat'ın Yayın Yönetmeni Emin Yıldırım, Azadiya Welat''ın yaklaşık beş yıllık yolculuğu süresince karşılaştıkları olumsuzlukları bianet'e değerlendirdi.
"Dünyada eşi benzeri olmayan cezalar bizim yazı işleri müdürlerimize verildi. Mesela Vedat Kurşun arkadaşımıza 166 yıl ceza verildi. Onun dışında şu an Emine Demir 138 yılla yargılanıyor ve o yüzden yurtdışına çıkmak durumunda kaldı" diyen Yıldırım, yaygın medyanın baskılar kendilerine ulaşana kadar Azadiya Welat ve daha pek çok muhalif yayın organı üzerindeki baskıları görmemesinden şikayetçi olduğunu söylüyor ve sözlerine şöyle devam ediyor:
* Açılan davalar sonucunda bugüne kadar dokuz yazı işleri müdürü değiştirilmek zorunda kalındı. Bunlardan Vedat Kurşun ve Ozan Kılınç halen cezaevinde.
* Hamdullah Yılmaz, Emine Demir, Mustafa Aygül, Mehdi Tanrıkulu, Nedim Karadeniz ve Sevim Kaplan haklarında açılan yüzlerce yıllık hapis cezalarına varan davalar nedeniyle yurtdışına çıkmak zorunda kaldılar. En son dün (21 Haziran) sabah da Engin Pamuk gözaltına alındı. Kendisi bu sabah serbest bırakıldı.
"Sadece çalışanlar değil, okurlar da baskı altında"
* Bunların yanı sıra pek çok çalışanımız ciddi baskılarla karşı karşıya geldi. 2006'da kurulan bir gazeteyiz ve bugüne kadar pek çok arkadaşımız tutuklandı. Bu arkadaşlarımızdan 30'dan fazlası hala tutuklu.
* Ayrıca 2010'da Metin Alataş arkadaşımız Adana'da bir portakal ağacına asılı olarak bulundu.
* Çalışanlarımız ve yöneticilerimizin yanı sıra gazetece dağıtıcılarımız da ciddi baskılarla karşılaştı. Sadece gazete dağıttığı gerekçesiyle pek çok çocuk ve genç gözaltına alındı, çeşitli bahanelerle tutuklandı. Bu gözaltına alınan çocukların gözü korkutuluyor ve ajanlık yapmaları teklif ediliyor. Ajanlık yapmazlarsa öldürülecekleri veya hapse atılacakları söyleniyor.
* Ancak ne yazık ki, baskılar sadece gazete içine değil, okuyuculara kadar uzandı. Azadiya Welat gazetesi okuru olmak, polisin gözünde potansiyel suçlu olmayı da beraberinde getiriyor. Yolda elinizde Azadiya Welat gördükleri zaman doğrudan "Neden bu gazeteyi okuyorsun?", "PKK'li misin?" gibi sorular soruluyor.
"Kürtçe önünde engellerin kalktığını söylüyorlar ama..."
* Diğer bir sorun da gazetemizin cezaevlerine alınmaması. Gazete Türkçe olmadığı için çeviri yapılması gerektiğini söylüyorlar ve bir gazetenin cezaevine girmesi için çok yüksek çeviri paraları talep ediliyor.
* Cumhurbaşkanı'ndan Başbakan'a, milletvekillerine kadar tüm devlet yetkilileri, "Biz Kürtçe önündeki tüm engeller kaldırdık" diyor. Ancak cezaevlerinde Kürtçe herhangi bir şey okumak isteyen biri çok yüksek meblağlarda çeviri parası ödemek zorunda bırakılıyor.
* Eğer anayasada Kürtçe önünde engeller tam anlamıyla kaldırılmazsa, hakim ve savcılar kendilerine göre keyfi uygulamalar gerçekleştirebiliyor.
"Üzerimizde ciddi baskı var"
* Bir gazete kapatılıyorsa, çalışanları gözaltına alınıyor veya tutuklanıyorsa tabi ki üzerimizde ciddi anlamda baskı hissediyoruz.
* Yarın yolda yürürken alınmayacağımızın hiçbir garantisi yok. Alındıktan sonra başımıza neler geleceğini de bilmiyoruz. İşkence mi yapılacak, bir yerde kafamıza kurşun mu sıkılacak, Metin Alataş gibi ağaca mı asılacağız, bilmiyoruz. Bu da üzerimizde ciddi anlamda baskı ve tedirginlik yaratıyor.
"Basın bizim üzerimizdeki baskıları görmedi"
* Basın her zaman bizim üzerimizde kurulan baskılara sessiz kaldı. Çalışanlarımız öldürüldü görmediler, yazı işleri müdürlerimiz tutuklandı görmediler, gazetemiz kapatıldı görmediler...
* Ne zaman ki, iktidar ana akım medya üzerinde baskı kurmaya başladı, o zaman "Basın özgürlüğü" demeye başladılar.
* Basın üzerindeki baskılar sadece kendilerine döndüğü zaman değil, kendi dışlarında kalan basın üzerinde uygulanan sindirme politikalarını da görmelerini ve bize destek vermelerini ümit ediyorum. (EKN)