Seyir Derneği'nin düzenlediği Ayvalık Uluslararası Film Festivali dördüncü gününde.
Festivalde bugün 12.00 seansında heykeltıraş, şair ve romancı Brian Catling'in kitabından uyarlanan "Earwig"; 14.30 seansında Volkan Üce imzalı ödüllü "Her Şey Dahil"; 16.30 seansında Cem Kaya'nın, bu yıl Berlinale'nin Panorama bölümünde gösterilen ve Seyirci Ödülü'ne değer görülen üçüncü belgeseli "Aşk, Mark ve Ölüm"; 19.00 seansında Ali Kemal Güven'in "Çilingir Sofrası" ve 21.30 seansında Ziya Demirel'in ilk uzun metraj filmi "Ela ile Hilmi ve Ali" filmi izleyiciyle buluşacak.
Ayvalık Belediyesi Büyük Park Amfitiyatro'da 20.00 seansında Cannes Film Festivali'nde 75. Yıl Özel Ödülü'nü kazanan Jean-Pierre Dardenne ve Luc Dardenne'in "Tori&Lokita" (Tori and Lokita) adlı filmi ve 22.30 seansında Charlotte Wells'in, Cannes Film Festivali Eleştirmenler Haftası kapsamında gösterilen ve çekimleri Muğla'da yapılan filmi "Güneş Sonrası" (Aftersun) gösterilecek.
Eski Köylü Pazarı'nda ise Andreas Dresen'in ödüllü filmi "Rabiye Kurnaz George W. Bush'a Karşı" (Rabiye Kurnaz Vs. George W. Bush) filmi izleyiciyle buluşacak.
"Şu Anlaşılmazlık Meselesi: Bir Filmi Anlamamak" başlıklı panel Aslı Ildır, Fatih Özgüven ve Tayfun Pirselimoğlu'nun katılımlarıyla bugün saat 14.00'te BİLGİNER – MELİN Ayvalık Sanat Kültür Eğitim Vakfı'nda gerçekleşecek.
Cem Madra'nın "Sulukule" belgeseli destek bekliyor
Festivalde dün yakın zaman önce hayatını kaybeden Cem Madra anısına John Cassavetes'in yönettiği "Yüzler" (Faces) gösterildi. Filmin başında Tulya Madra, Cem Madra'nın yüzlerce saat çekim yaptığı ama bitiremediği Sulukule'nin yıkım sürecini anlatan belgeselini kendilerine emanet ettiğini ve belgeseli tamamlamak için her türlü desteğe ihtiyaç olduğunu ve bunun için bir web sitesi de oluşturacaklarını duyurdu.
"Oyunculuk aynı zamanda bir mesai"
Merakla beklenen "Bir Zanaat Olarak Oyunculuk" başlıklı panel Özen Yula moderatörlüğünde Funda Eryiğit, Hare Sürel, Gülçin Kültür Şahin ve Nihal Yalçın'ın katılımlarıyla Ayvalık Belediyesi Büyük Park Amfitiyatro'da düzenlendi.
Türkiye'deki oyunculuk algısı hakkında Nihal Yalçın şunları söyledi:
"Bu işi okudum ve hayatımın sonuna kadar yapacağım, düşüncesi oluyor. Ancak aslında aktif oyunculuk yapmadığım zamanlarda da kendimi oyuncu hissetmeye devam ediyorum. Oyunculuk hayatta her yerde bize yarıyor."
Funda Eryiğit ise "Herkes oyuncu olabilir, eğitim şart değil. Ama oyunculuk kariyerini sürdürebilmek için kendini belli alanlarda eğitmek gerekli" dedi.
Konuyla ilgili Hare Sürel de "Oyunculuk aynı zamanda bir mesai. Ne kadar çok çalışırsak o kadar iyileşiyor" şeklinde konuştu. Gülçin Kültür Şahin ise "Türkiye'deki algı oyunculuk mesleğinin uzak bir yerde kalmasına, öncelikle başka mesleklere yönlendirilmemize neden oluyor" diyerek görüşünü ifade etti.
"Hayatımızdaki kadınları birleştirdik"
"Boyun Eğmeyen Bir Kadının Hikâyesi: Suna" başlıklı söyleşide ise Armağan Çağlayan, Çiğdem Sezgin ve Nurcan Eren konuşmacı olarak yer aldı.
Çiğdem Sezgin, Çağlayan'ın "Suna muhtemelen hayatınızdan birisi?" sorusunu şöyle yanıtladı:
"Hayatımdan tek bir kişi değil; biraz ben, biraz ablalarım, biraz Nurcan Eren ve bir iki çocukluk arkadaşım. Yani en az dört beş kadının karışımıdır Suna." Nurcan Eren ise Suna karakteri için "Benim çocukluğumdan beri izlediğim, tanık olduğum birkaç hikayelerin bana faydası oldu Suna'yı oynarken. Biz hayatımızdaki kadınları birleştirmiş olduk."
(AÖ)