“Verilen ceza üzücü olmakla birlikte bunun kişisel bir şey olduğunu düşünmüyorum. Haksızlığa uğratılan tek gazeteci ben değilim. Pek çok meslektaşım aynı durumu yaşıyor. Ama sonuç olarak çok haksız ve hukuksuz bir cezayla karşı karşıyayım.”
Ayşegül Doğan, 30 Eyl 2016'da Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile kapatılan İMC TV’nin sunucusu ve program koordinatörüydü. Gazetecilik faaliyetleri suç sayıldı. Demokratik Toplum Kongresi’nin (DTK) etkinliklerini haberleştirdiği için ve çözüm sürecinde haberler yaptığı için ‘terör örgütüne üye olma’ suçlamasıyla Diyarbakır 9. Ağır Ceza Mahkemesi’nce 7 Aralık Pazartesi günü 6 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırıldı.
Mahkeme kararını, Doğan’ın mazeretli olarak duruşmaya katılmadığı ve dolayısıyla savcının ceza istediği esas hakkındaki mütalaasına karşı savunması yapamadığı bir duruşmada verdi.
TIKLAYIN - Gazeteci Ayşegül Doğan'a 6 yıl 3 ay hapis cezası
"Gazeteciliğimi kanıtlamaya çalıştım"
Adil yargılanma hakkının ihlali olan bu duruma karşı Doğan “Basın, medya, düşünce ve ifade özgürlüğü açısından baktığımızda gerçekten üzücü bir karar” diyor. Sonrasında ise yargılama süreci boyunca kendisine isnat edilen suçları işlemediğini ve gazeteciliğini ispat etmeye çalışmak zorunda bırakılmanın kendisini en çok zorlayan durum olduğundan bahsediyor:
“Varlığı bile sorunlu olan bir davayla karşı karşıya kaldım. 2010-2012 yıllarına ait bir dosyadan bahsediyoruz. Ben dosya açıldıktan 6 yıl sonra ifadeye çağrıldım. Yani ilk kez şüpheli sıfatıyla ifade verdiğim tarih 2018. Gittiğimde öğreniyorum ki, 784 gün boyunca usulsüz bir biçimde, şüpheli olmamama rağmen telefonlarım dinlenmiş, fiziksel olarak takip edilmişim.
“Bunca gün süren dinlemelerden elde edilen 4-5 telefon kaydı ve birkaç ortam dinlemesi. Ortam dinlemeleri gıyabımda yapılan konuşmalar. Bana ait olduğu iddia edilen ses kaydının ise delil olarak kullanılamayacağına dair adli tıp raporu var, çünkü konuşmalar bana ait değil.
“Bir insanın kendi masumiyetini ya da suçsuzluğunu ispat etme durumunda bırakılması hukuki anlamda oldukça sorunluyken bir de gazeteciliğimi kanıtlamaya çalıştım.
“Dosyaya giren haber kaynaklarımla yaptığım görüşmeler, editörümle yaptığım görüşmeler, program yaparken girip çıktığım binalarda fotoğraflanmam gibi delil olarak gösterilen ama asla delil niteliği taşımayan, usulsüz ve hukuk dışı yollarla elde edilmiş, bir nevi uydurulmuş, bir nevi suça dönüştürülmeye çalışılmış bütün o aktiviteler, benim gazeteciliğim.
“Bun sonucunda da DTK üyesiymişim gibi gösterilmeye çalışılması ve ısrarla böyle bir şekilde ben ve DTK arasında ilişki kurulmaya çalışılıp, bir örgüt üyeliği cezasıyla karşı karşıya bırakılmam oldukça rahatsız edici.”
"Deli saçması bir dava"
Demokratik Toplum Kongresi'nin bir terör örgütü ya da yasa dışı bir yapılanma olamadığını söyleyen Doğan, “Öyleyse bugüne kadar niye bizzat eski Meclis Başkanı Cemil Çiçek, Anayasa görüşmeleriyle ilgili DTK’ye resmi yazı yadı. Neden Anayasaya dair DTK’nin görüşleri aldı ve çalışmalara davet etti? Öyleyse neden Cumhurbaşkanı Erdoğan Diyarbakır’a yaptığı ziyaret esnasında bizzat dönem DTK Eş Başkanı Ahmet Türk tarafından resmi protokolle karşılanıp Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’nde ağırlandı? Eğer DTK bir terör örgütüyse ya da DTK bir yasa dışı kuruluşsa nasıl olur da halen faaliyet yürütüyor olabilir? Nasıl olur da parlamentoda eş başkan olarak seçilmiş bir milletvekili bulunur?” diye soruyor.
DTK’nin Kürt sorununa barışçıl bir çözüm bulmak için kurulmuş, bünyesinde çok farklı kesimleri bulunduran bir platform olduğundan bahseden Doğan konuşmasını şöyle sürdürüyor:
“Ne olduysa Çözüm Süreci’nin 2013'te akamete uğramasından hemen sonra oldu. Ben ve benim gibi birçok insanı ayrı ayrı yargıladılar. Ben de bir şekilde ifadeye çağrıldım ve takipsizlikle sonuçlanması gereken dosya davaya dönüştü. İfadeye çağrıldığımda beni örgüt kurmak ve yönetmekle suçlandım. Bu gerçekten deli saçması bir şey.
“Benim gibi senelerdir gazetecilik yapan, üstelik televizyonda canlı yayın yapan bir insan nasıl eş zamanlı olarak bir siyasi platformun aktivitesini yönetebilir ki? Ayrıca böyle bir şeyi meslek etiği açısından doğru bulamam.
“Kaldı ki bu durum İMC TV’nin ilkeleri arasında da vardı. Belli bir siyasi partiye üye olanlar İMC TV’de çalışamıyordu.”
"Amaçları gazetecilere gözdağı vermek"
Kendisini dinleme kararı veren savcı ve hakimlerin neredeyse tamamının FETÖ/PDY suçlamasıyla ihraç edildiğini ya da tutuklandığını da anlatan Doğan, kararın hukuksal açıdan değerlendirilebilecek bir tarafı olmadığını söyledikten sonra “Eğer hukuk işletilmiş olsaydı bırakın böyle bir ceza vermeyi, benim hakkımda böyle bir davanın dahi açılmamış olması gerekiyordu” eklemesini yapıyor.
DTK davalarının siyasi olduğunu ve şu an içinden geçilen süreçle ilgili olduğunu söyleyen Doğan, “Yaptıkları şey aynı zamanda İMC TV’nin yaptığı televizyonculuğa veya haberciliğe de ceza kesmek” diyor. Barış gazeteciliği yaptıklarını hatırlatan Doğan konuşmasına şöyle devam ediyor.
“Öte yandan bu bütün gazetecilere verilmiş bir gözdağı. Daha yakın zamanda Melis Alphan çağrıldı ifadeye. Newroz dolayısıyla attığı bir tweet nedeniyle sosyal medya aracılığıyla propaganda yapmakla suçlandı. Şimdi bir dönemi unutturmaya çalışıyorlar. Bu ülkede bir çözüm süreci yaşandı ve çözüm süreci boyunca aktif olarak muhatap alınan, sürecin içerisinde olan bir kesimi unutturmaya çalışıyorlar. Bizleri suçlu olarak konumlandırırlarken, kendilerini bunu devletin bekası için yapmaya çalışmışlar gibi konumlandırıyorlar.
“DTK çözüm süreci boyunca yasa dışı bir örgüt değildi de çözüm süreci bittikten sonra mı yasa dışı bir örgüt oldu. Bu nasıl izah edilebilir?”
"Ben çözüm süreci sürerken, yayınlar yaparken hükümetten ya da AKP’den insanlar yayınıma gelirken ben gazeteciydim de bugün birden neden terör örgütü üyesi oluyorum? Bu nasıl oldu? Demek ki burada cezalandırılmaya çalışılan şeyler belli. Gazetecilik ve gazetecilik faaliyetleri. Amaçları, tüm gazetecilere gözdağı vermek."
"Böyle süremez, böyle devam edemez"
Karara itiraz edeceklerini de ekleyen Doğan, “Hukuken bütün yolları deneyeceğiz. Bir şeyler değişmeli. Benim dosyam istinaftan ya da Yargıtay’dan döner dönmez bilemem. Ama bu böyle süremez, böyle devam edemez. İlelebet böyle sürmeyeceğine göre birilerinin dosyası elbet bir yerden dönecektir” sözleriyle konuşmasını bitirdi. (HA)