Hatay Mustafa Kemal Üniversitesi'nde (MKÜ) uzun süredir bir hareketlilik var. Hafta sonu bir toplantı için İstanbul'a gelen MKÜ İnşaat Mühendisliği Fakültesi 4. sınıf öğrencisi Mithatcan Türetken ile son yaşananlar üzerine biraz sohbet ettik.
"Kredi kartı istemiyoruz"
Üniversite yönetimi şubat ayında öğrenci kimliklerinin Halkbank'a ait bankamatik kartlarıyla birleştirilmesi yönünde karar almış.
Dağıtılan akıllı kartlar bayağı akıllı! Öğrencilerin hesabına yatırılan burslardan, her üç ayda bir hesap işletim ücreti olarak 11 TL kesinti yapıyor. Kartlar yemekhanede de geçerli. Yemek ücreti 2 TL ama aynı kartla birden çok yemek alınması halinde ilk yemek 2 TL sonrakiler 6 TL. Parası olmayan bir arkadaşınıza yemek almanıza, onunla yardımlaşmanıza, dayanışmanıza engel olmak için ustaca seçilmiş bir yöntem!
Bir grup öğrenci bu duruma tepki göstermek için okulun önünde bildiri dağıtıp diğer öğrencileri bu konuda tepki vermeye çağırmış. Okul yönetimi bildiri dağıtan öğrencileri tespit edip hemen soruşturma açmış.
"Öğrenci sofrasına" soruşturma
Öğrenciler yemek fiyatlarındaki bu "dolaylı" artışı protesto edip, yemekhane önünde kendi sofralarını kurmuş. Özel güvenlik görevlileri yolu kapattıkları iddiasıyla öğrencilere engel olmaya çalışmış. Öğrenciler eylemlerine devam etmek isteyince, özel güvenlik görevlileri jandarmayla birlikte öğrencilere müdahale etmiş. Eylemden kasıtları yerde bir sofra etrafında oturmaları, müdahaleden kasıt ise bütün öğrencilerin darp edilerek gözaltına alınması.
8 Mart'ı kutlamak suç
Öğrenciler 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nde okulda 8 Mart'ı kutlamışlar ve basın açıklaması yapmışlar. Açıklamanın yapılacağı gün "Puşi" taktığı için Derviş Lağap adlı bir öğrenci karşıt görüşlü bir öğrenci tarafından silahlı ve sözlü saldırıya uğramış. Bu olayı kınamak için kitle örgütleri ve sendikalarla beraber basın açıklaması yapmışlar. Açıklamaya katılan 65 öğrenciye soruşturma açılmış. Bu olayda soruşturma açılmayan tek kişi var: Olaya sebep olan, saldırıyı gerçekleştiren öğrenci!
Açılan soruşturmada yedi öğrenciye yükseköğretim kurumlarından çıkarılma cezası verilmiş. 56 öğrenciye 1 ay ile 1 yıl arasında uzaklaştırma cezası verilmiş. Tüm öğrencilerin didik didik aranarak girdiği okula silahın nasıl girdiği, saldırgan öğrenciye neden soruşturma açılmadığı merak konusu...
8 Mart kutlamasını yapan 21 öğrenciye de soruşturma açılmış. Burada ilginç bir şey ayrıntı var. Soruşturma açılanların yarısı erkek. Neden diye soruyorum, Mithatcan'ın cevabı: "Her eyleme soruşturma açıldığı için, az eylem oluyor, o yüzden 8 Mart'a erkekler de katıldı" oluyor. Gülüşüyoruz...
Bu yıl 200 öğrenciye, geçen yıl ise yaklaşık 300 öğrenciye soruşturma açılmış ve ceza verilmiş. Cezalar çok ağır!
1985 yılından beri üniversite öğrencilerinin kâbusu olan yüksek öğretim disiplin yönetmeliğinin en ağır cezası yükseköğretim kurumundan çıkarılma cezası. Cezanın tanımı şöyle: "Öğrenciye, bir daha yükseköğretim kurumundan herhangi birine alınmamak üzere öğrencilikten çıkarıldığının yazı ile bildirilmesidir."
En ağır ceza
Bu ceza şu filleri işleyenlere veriliyor: "Yükseköğretim kurumlarında siyasi veya ideolojik amaçlı bildiri, afiş, pankart, bant ve benzerlerini bulundurmak, çoğaltmak, dağıtmak veya bunları kurum binalarına veya binalardaki eşyalar üzerine yazmak, resimlemek, teşhir etmek, sözlü veya yazılı ideolojik propaganda yapmak"
Öğrencilere, işledikleri "suçlara" ilişkin; uyarı, kınama, bir haftadan bir aya kadar uzaklaştırma, bir dönemden bir yıla kadar uzaklaştırma cezaları verilmeden, bu ceza hiyerarşisi uygulanmadan en ağır cezanın uygulanması, üniversitede öğrencilerin politikleşmesinin önünün kesilmeye çalışıldığını gösteriyor.
Neredeyse, öğrencilerin her yaptığına ceza veren üniversite yönetimi, ceza vermelere doyamamış! Haydar Eren Öztürk ve Mithat Can Türetken'e yükseköğretimden çıkarılma cezasını ikişer kez vermiş. Yaşananlar protesto etmek için yaptıkları açlık grevi yapmışlar; yine soruşturma açılmış. Öğrenciler bu soruşturmadan da aynı cezayı bekliyorlar...
Anayasa kararı öğrenci lehine
Öğrencilerin moralleri yerinde ama. Haftasonu Kemal Klıçdaroğlu onları ziyaret etmiş. Önümüzdeki günlerde Ankara'ya gidecekler ve Halkların Demokratik Kongresi (HDK) milletvekilleriyle birlikte TBMM'de de bir açıklama yapacaklar.
Ailelerinden de büyük destek almışlar. Çıkarılma cezası alan öğrencilerden Gökhan Mahir Doğan'ın babası açlık grevini ziyaret etmeye İzmir'den gelmiş. Baba eski Dev-Gençli. Oğluna "sonuna kadar yanınızdayız" diyormuş. Bir de bu eylemleri biraz pasif bulup, "Nerde eski günler" diye hayıflanıyormuş.
Bu arada bir hatırlatma, yükseköğretimden çıkarılma cezasının iptali için daha önce Ankara 9. İdare Mahkemesi'ne bir dava açılmış. Dava "Yükseköğretim kurumundan çıkarma cezası verilen öğrenciler, bir daha herhangi başka bir yükseköğretim kurumuna alınamazlar" biçimindeki ikinci cümlesinin Anayasa'nın 13. ve 42. maddelerine aykırılığı sebebiyle iptal edilmesi için açılmış.
Dava Anayasa Mahkemesi'nde karara bağlanmış. Sonuç şöyle: "4.11.1981 günlü, 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu'nun 54. maddesinin (g) fıkrasının "Yükseköğretim kurumundan çıkarma cezası verilen öğrenciler, bir daha herhangi başka bir yükseköğretim kurumuna alınamazlar." biçimindeki ikinci cümlesinin Anayasa'ya aykırı olduğuna ve İptaline, 28.4.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi."
Sonuç kısmını TBMM'nin sitesinden aldım. Öğrencilere ceza vermeye doyamayan üniversite yönetimi bu kararları hangi kanunlara göre alıyor? Anayasa Mahkemesi'nin oybirliği ile iptal ettiği bir maddeye göre öğrencilere nasıl ceza veriyor? Anlamak mümkün değil...
Devletin kendi koyduğu kanunlara kendi kurumlarının bile uymadığı bir yerde, gencecik insanlardan bu kanunlara uymalarını beklemesi anlamsız değil mi?
Öğrencilere açılan soruşturmaların ve cezaların bir an önce iptal edilmesi gerekiyor. Bununla birlikte Yükseköğretim disiplin yönetmeliğinin tamamen kaldırılması için mücadele etmek şart. (AS/HK)