Mahallede hazırladıkları pankartlarla maçlara hazırlanan gençler de, eski günlerin özlemini duyan eski Beşiktaşlılar da, tarihi "Armada"da oynamış eski futbolcular da Beşiktaş semtinin, Beşiktaş futbol takımının bir parçası olduğunu düşünüyor. Onlar, Beşiktaş'ın şampiyonluğunu semtleriyle bir bütün olarak yaşıyor ...
Serdar Bilgili Beşiktaş'ı "bir dünya takımı" yapmaya hazırlanırken, onlar takımlarının "Beşiktaşlıların etrafında gelişen bir mahalle takımı" olduğunu savunuyorlar...
Takımı da, dostlarımı da bırakmam
Ethem Karpat (Kaleci Ethem): "1921 doğumluyum. 60 senelik Beşiktaş kulübü, 40 senelik divan üyesiyim. 1945 senesinde Ankaragücü'nden Beşiktaş'a transfer oldum. Yöneticiler Remzi Tosyalı ve Nazmi Öktem'di. Aynı yıl ilk maçıma çıktım. Tarihi Fenerbahçe karşılaşması. Beşiktaş, o zamanların meşhur "Armada"sıydı.
Takımda, Yavuz, Hıristo, Saim, Ömer, Çengel Hüseyin, Sabri, Hakkı, Kemal, Şeref, Şükrü vardı. Yedekte de Vediiler, Faruklar, Vecdi Çapalar...
Hakkı Kaptan, beni ilk 11'e aldı. İlk devre 2-1 yenik girdik soyunma odalarına. Tahta, köhne bir soyunma odamız vardı. Hakkı Kaptan, her zamanki gibi herkesten sonra geldi. Şeref'i, Şükrü'yü, Çengel Hüseyin'i, Kemal'i azarladı. Ben de arka tarafa saklandım, pencereden dışarıyı seyrediyorum. Yanıma geldi, "Aferin oğlum, sen iyi oynuyorsun" dedi. Ben de dedim, "Tamam, yırttık galiba". O günden sonra, 9 yıl boyunca Beşiktaş'ın kalecisi oldum.
İkinci devre Hakkı Kaptan iki gol attı, ben bir gol yedim, sonuçta bir gol daha atıp galip çıktık. Ben, kalede takımın müthiş oyununu izliyor, heyecandan titriyordum. Muazzam bir takımdı. 1945'ten beri de Beşiktaş'ta oturuyorum. Ne takımdan ne buradan ayrılır?m..."
Kişiliğimiz Beşiktaş'la gelişti
Yılmaz Ekergil, Beşiktaş Divan Yönetim Kurulu İkinci Başkanı (Yılmaz Elektrik): "Beşiktaş'ın en önemli özelliği, kulübün Beşiktaş'ın içerisinde olması. Biz doğma büyüme Beşiktaşlıyız. Semti ve takımı ayırmadan söylüyorum. Burada herkeste hem semte hem kulübe bağlılık var. Küçüklüğümüzden beri, bir yaş büyüğümüzü "abi" kabul ettik ve onlar da bize Beşiktaş'ı çok güzel tanıttılar. Kişiliğimiz, yaşam tarzımız hep bu öğrendiklerimiz etrafında gelişti.
Bizler, 15-16 yaşımızdayken kız arkadaşlarımızla gece yarılarına kadar oyunlar oynardık. Evler ahşap evlerdi, kapılar kilitlenmezdi. Anneler gece yarısı çay çıkarırlar, herkesle kendi çocuğuymuşçasına ilgilenirlerdi. Kötülük yoktu. Maçlar ortak heyecanımızdı. Gençliğimiz bu ortamda "Beşiktaşlı" olarak geçti. Semtimiz de, takımımız da Beşiktaş'tı.
O zamanlar bir laf vardı; Aynalı Fırın'ın ekmeğini yemeden, Valide Çeşme'nin suyunu içmeden, Beşiktaşlı olunmazdı."
Buraya geldiğimden beri Beşiktaşlıyım
Meryem Taşkıner, 22, öğrenci: "Yıldız Teknik Üniversitesi'nde öğrenciyim. Üç senedir Beşiktaş'ta oturuyorum. Buraya Ankara'dan geldim. İstanbul büyük, korkutucu bir şehir değildi ama, insana kaybolmuşluk hissi veriyordu. Tanımadığınız bir kent, tanımadığınız insanlar... Sizi siz yapan değerlerden uzaklaştığınızı düşünüyorsunuz. Yeni bir okul...
İlk başlarda Beşiktaş'ı sadece okula yakın olduğu için tercih etmiştim ama, sonra burayı çok sevdim. Artık Köyiçi'nde, Abbasağa'da tanıdıklarım var. Burada insanlar hala bir arada hareket edebiliyorlar. Birbirlerini tanıyor, saygı duyuyorlar, sıcaklar. Komşuluk ilişkileri sürüyor. Buraya geldiğimden beri Beşiktaş taraftarıyım ama, bu bilinçli bir karar sonucu değil. Maçlar öncesinde mahallede yaşanan havaya kendimi kaptırıyordum ister istemez, sonra sonra maçlar için heyecanlanmaya, kazanınca sevinmeye başladım. Bir baktım ben de Beşiktaşlı olmuşum."
"Beşiktaş halkın ta kendisi"
Sebahattin Çayır (Kafa Sebahattin), 72, (Şöhretler Köftecisi): "200 senedir Beşiktaş'tayım. Annem, anneannem, ben aynı evde doğduk. Birçok mutlu olay yaşadım ama, Beşiktaş'ın şampiyonluğu, hayatımın en mutlu olayı.
Galatasaray aristokrattır, Fenerbahçeliler paralı. Beşiktaş ise, halkın ta kendisi. Beşiktaş'ta her kesimden insan vardır, bu insanlar takım etrafında bir araya gelirler. Diğer takımlarda ise, yönetim halka tepeden bakar. Beşiktaş'ı Beşiktaş yapan eski futbolcular, eski yöneticiler, taraftarlardır. Beşiktaş, özelliğini halktan alır. Takımın temelleri güzel atılmış.
Eski oyuncular Beşiktaş'a daha yakındı, ilişkiler daha sıcaktı. Bugün bile Beşiktaş'ın efsane oyuncuları kaleci Ethem (Karpat), Baba Recep (Adanır), Nazmi (Bilge), milli masör Zeki Er burada toplanırlar.
İlişkiler eskisi gibi sıcak olmasa da, bugün bile her şey Köyiçi'nden idare edilir. Beşiktaş'ın Genç Takımı'nda oynadım. Topa hep kafayla vurduğum için Kafa Sebahattin derler bana. Biz eski taraftarlar daha bağlı, daha kenetlenmiştik. O zamanlar futbol da, taraftarlık da farklıydı. Bugün herkes daha hırslı, her şeyin başı kazanmak oldu.
1962-1963 senelerinde, Fenerbahçe ve Galatasaray tabutlarını tüm İstanbul'da dolaştırmıştık. O zamanlar döner bıçakları, kavgalar yoktu. Deplasman maçlarına 4-5 otobüs götürürdük. Parası olan, olduğu kadarını öderdi, olmayan ödemezdi. Taraftarlık böyle bir şeydi..."
Takım etrafında oluşan bir mahalle hareketi
Gökhan Tırtıl, 21, öğrenci: "İstanbul Teknik Üniversitesi'nde okuyorum. Bir yıldır Beşiktaş'tayım. Beşiktaş'a alışmam ve sevmem, savaş karşıtı hareketle birlikte oldu biraz da... Derslerim çok yoğun ve çalışıyorum. Savaş karşıtı etkinlik ve toplantılara katılamıyordum ama, mahalle içindeki etkisi hissediliyor. Mahalle yapılanması olarak böyle bir hareket hoşuma gitti.
Buraya Kastamonu'dan gelmiştim. Burası, İstanbul'un diğer semtlerinden farklı. Belki biraz Çengelköy'e, Beykoz'a filan benziyor. Beşiktaşlı olmak da savaş karşıtı hareket gibi kendiliğinden gelişti. Çünkü, Beşiktaş takımı etrafında oluşan mahalle hareketi söz konusu. Birlikte hareket etmek, pankart hazırlamak, maçlara hazırlanmak... Hem de bunu marjinalleşmeden yaşamak... Şu anda takım tutmuyorum ama, Beşiktaş'ı seviyorum."
"Fener'e kızdım, Beşiktaşlı oldum"
Adnan Türkeşi, 65, emekli: "Yugoslav göçmeniyim. 1958 yılında Beşiktaş'a geldim. Bir sene Fenerbahçe'yi tuttum. Baktım parayı verip yıldız futbolcuları alıyorlar, sonra ortaya iyi futbol çıkmıyor. Fenerbahçe'ye kızdım, Beşiktaş'ı tuttum. O gün bugündür Beşiktaşlıyım. Beşiktaş kolej takımı, amatör ruhlu. Hala da o amatör ruhunu koruyor."
Semt etrafında örgütlenen bir takım ve taraftar
Şükrü Sönmez, Beşiktaş Divan Kulübü Üyesi: "Beşiktaş bir heyecan, bir kültürdür. Semt etrafında örgütlenen bir takım ve taraftardır. Beşiktaş'ta bir nüve, çekirdek, ayrı bir bağlılık havası vardır. Ötekilerde bu yok. Galatasaray ve Fenerbahçe ise, daha ziyade devşirmedir.
Eskiden amatör futbol oynanırdı, futbol mahalliydi, futbol spor için oynanırdı. Bugünlerde futbol bir sanayi haline geldi, işin içine büyük kapitaller girdi. Onun için, savaşlar sahada kalmıyor, maç öncesinde ve maçtan sonra da devam ediyor. Maçtan galip çıkmanın, kazanmanın duygusal hazzından başka anlamları da var.
Ama Beşiktaş'ta durum daha farklı. Bizim yaşadığımız "mahalle takımı" kültürünü, bugün buranın gençleri de yaşıyorlar. Küçük bir ayakkabı boyacısıyla yaşlı bir profesör aynı tadı paylaşır. Bunlar, bu duygu etrafında eşit durumdadırlar."
Semtin ve takımın tarihi iç içe geçmiş
Mustafa Yetkin, 24, öğrenci: "Beşiktaş'ta en sevdiğim şey, geleneklerin sürüyor olması. Köyiçi'nde Yılmaz Elektrik diye bir dükkan var. Daha önce Perihan Mağden bahsetmişti, dikkatimi çekti. Önünde eski futbolcuları, taraftarlar ile otururken görebiliyorum. Şöhretler Köftecisi'nde Beşiktaş semtinin ve futbol takımının gayrı resmi tarihini öğrenebilirsiniz. İkisini birlikte öğrenebilirsiniz, çünkü semtin ve takımın tarihi iç içe geçmiş. Maçlardan önce çocuklar birlikte pankart hazırlayıp, sel baskınları sonrasında birlikte hareket ediyorlar. Yani, takım sadece futbol değil, bir kültür burada."
Şimdiki futbolcular da, Beşiktaş da değişti
Mustafa Güler, (Bahriyeli): "Yaklaşık 50 senedir Beşiktaş'ın maçlarında fıstık satarım. Eskiden takımların ayrı statları yoktu, bütün maçlar aynı sahada oynanırdı. Taraftarlar da birlikteydi.
Ben satışa Şeref Stadı'nda başladım. Sonra İnönü yapıldı, oraya gitmeye başladım. Eskiden Hakkı, Yavuz, Kemal Abi, Şükrü, Şeref, Hıristo, Çaçi vardı futbolcu. Galatasaray da kuvvetliydi. Hep meşhurlar vardı, elim ayağım titrerdi onları görünce.
Maçlar, pompayla şişirilen meşin topla oynanırdı. Saha çamur, derya... Eski futbolcular başkaydı, çok çektiler... Şimdiki futbolcular o koşulları görse, lisanslarını geri ister, oynamaktan vazgeçerler... Futbolcular değişti, takım değişti. Ama benim durumum iyi. Şeref Tribünü'nde çalışıyorum, Abbasağa'da yaşıyorum. Herkes beni tanıyor, iyi para veriyorlar. Bu arada, Beşiktaş da değişti. Eskiden burada hiç kavga gürültü olmazdı. Huzurlu yaşardık." (BB/NK)