Fotoğraf: Boyacıköy Panayia Evangelistra Kilisesi (içeriden görünüş)/tr.foursquare.com/
AYM'de açılan azınlık vakıflarının mülklerinin iadesine yönelik davalar vakıflar lehine sonuçlanmaya devam ediyor.
2002'de çıkarılan yeni Vakıflar Yasası, "1936 beyannamesi" dayanak alınarak el konulan mülklere ilişkin herhangi bir düzenleme getirmediği için azınlık vakıfları temsilcileri mülklerinin iadesi için yargı yoluna başvurmak zorunda kalıyor.
Anayasa Mahkemesinin (AYM) 2 Kasım 2022'de verdiği Boyacıköy Panayia Evangelistra Kilisesi ve Mektebi Vakfı'nın Haliç kıyısındaki arazisinin Vakıflar Genel Müdürlüğünce vakfa iadesi yönündeki kararı Salı günü Resmi Gazete'de yayınlanarak ilan edildi.
Kadir Özkaya Başkanlığındaki, Engin Yıldırım, M. Emin Kuz, Basri Bağcı ve Kenan Yaşar'dan oluşan AYM heyeti Raportör Ayhan Kılıçbaş'ın mütalaasına uygun olarak Haliç Projesi kapsamında yıkılan Rum Vakfına ait taşınmazın istimlakinde Vakıflar Genel Müdürlüğünün kanuna aykırı hareket ettiğini ve vakfın mülkiyet hakkının ihlal edildiğini karara bağladı. Mahkeme, 2008'de AKP iktidarı tarafından çıkarılan genelgeye dayanarak Beyoğlu'nda Haliç kıyısındaki taşınmazlarının iadesini istedi.
Vakfın talebi
Boyacıköy Panayia Evangelistra Kilisesi ve Mektebi Vakfı, Vakıflar Genel Müdürlüğüne yaptığı başvuruda, diğer 16 taşınmazla birlikte, Haliç kıyısında bulunan ve halihazırda Dimistokli, Yani, Sare, Despina ve Aleksandar adına tescilli taşınmazın iadesini istemişti.
Vakıf, başvuru dilekçesinde, 1966 tarihli kadastro tutanağını, 1912 ve 1936 beyannamesini, taşınmaz üzerindeki dört dükkanın Haliç Projesi kapsamında yıkılmasına ilişkin kararı ve yazışmaları, taşınmazla ilgili emlak vergisi beyannamesi örneklerini, dükkanlarla ilgili kira kontratlarını vb. eklemişti.
Ancak Vakıflar Genel Müdürlüğü evrakların eksik olduğu gerekçesiyle iade talebini reddetti. Vakıf konuyu mahkemeye taşıdı. İadesi istenen taşınmazların iktisabının yıllar öncesine dayandığını, eksik olduğu söylenen belgeleri temin etmenin mümkün olmadığını, cemaat vakıflarının 1936'dan sonra Vakıflar Genel Müdürlüğünün denetimine girdiğini, istenen belgelerin çoğunun müdürlüğün arşivlerinde bulunduğunu belirttiyse de talep davaya bakan mahkemece de reddedildi.
Genel Müdürlük, hazineye geçen
taşınmazların vakıflara iadesi için
çıkartılan yasaya uymadı
Vakfın başvurusu üzerine konuyu ele alan AYM değerlendirmesini şu tespitlere dayandırdı:
► İdari işlem ve mahkeme kararında, vakfın ibraz ettiği belgelerin neden tescile dayanak teşkil etmediğiyle ilgili olarak bir açıklama yapılmamıştır.
► Genel Müdürlüğün vakfın sunabileceği delilleri sınırlandırıcı bu uygulamasının kanuni temeli bulunmamaktadır.
►Kanunun gerekçesinde, cemaat vakıflarının hazineye geçmiş taşınmazlarının adli yargıda dava açılmasına gerek kalmadan idari yoldan cemaat vakıflarına iade edilmesinin temin edilmesi amaçlanmasına rağmen, genel müdürlüğün yorumu iade imkanını güçleştirmiştir.
AYM Kararı: Mülkiyet hakkı ihlal edildi
AYM incelemesinin sonunda oybirlliğiyle vakıf lehine karar verdi.
► Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddia kabul edilebilirdir.
►İhlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmalıdır. Kararın bir örneği bu amaçla İstanbul 10. İdare Mahkemesine gönderilecektir.
Arka plan
Avrupa Birliği'ne (AB) "uyum yasaları" çerçevesinde Türkiye Büyük Millet Meclisinde (TBMM) Ağustos 2002'de kabul edilen, Vakıflar Genel Müdürlüğünün teklifine dayanarak oluşturulan yeni vakıflar kanunuyla Süryaniler ilk kez azınlık olarak tanımlanırken, 1936 beyannamesinin getirdiği azınlık vakıflarının mal edinme yasağı ortadan kaldırılmıştı. Bu beyannameye dayanılarak azınlık vakıflarının mallarına el konulmasının kapısı da kapatılmış oldu.
►1936 Beyannamesi gayrimüslim azınlıklara ait cemaat vakıflarından istenen ve sahip oldukları malları gösteren bir listeden ibaretti. O dönemde çıkarılan 2762 sayılı vakıflar kanunuyla, azınlık vakıflarından akar ve gayrimenkullerine ilişkin istenen ve vakıf yönetimlerince Vakıflar Genel Müdürlüğüne teslim edilen listelere "1936 Beyannamesi" denmeye başlandı.
► Valilik muvaffakatnamesi ve resmi tapu verildikten sonra vakıf siciline işlenerek herhangi bir problemle karşılaşmadan mal edinebilen azınlık vakıflarının bu hakkı 1974 yılına gelindiğinde ellerinden alındı.
► Vakıflar kanununun yürürlüğe girmesinden tam 38 yıl sonra 1974'de, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, cemaat vakıflarının taşınmaz mal edinemeyeceklerine karar verdi.
►Türkiye'de 77 Rum, 52 Ermeni, 19 Musevi, 10 Süryani, 1 Bulgar, 2 Gürcü, 3 Keldani ve 1 esnafa ait olmak üzere toplam 165 gayrimüslim vakfı bulunuyor.
► Rum cemaatinin 44'ü ilkokul, 9'u lise ve ortaokul, biri papaz okulu olmak üzere 54, Ermeni cemaatinin 22 ilkokul, 5 orta, 5 lise olmak üzere 32, Musevi cemaatinin 4'ü ilkokul, biri lise olmak üzere 5 okulu bulunuyor.
►1953'de çıkarılan "Yabancı Okullar Hakkında Yönerge" isimli yönetmelik gereği bu okulların şube açmaları, sınıflarının sayılarını artırmaları dahi yasak kapsamında bulunuyor. Ancak yeni yasayla bu okullar gayrimenkul edinebilecek, yeni şube açabilecek.
►1936 yılından sonra edinilen taşınmazların da bedelsiz olarak varsa eski mal sahiplerine veya mirasçılarına yoksa hazineye verilmesi de karara bağlandı. 1936 beyannamesi Yargıtay kararlarına göre 'Vakfiye' olarak kabul edildi ve söz konusu beyanname dışında vakıfların başkaca mülk edinemeyeceği ve mülklerin üzerine yeni akar eklenmesine izin verilmeyeceği hükme bağlanmış oldu. Bu hükümden sonra azınlık vakıfları herhangi bir mülkü satın almak bir yana bağış olarak dahi kabul edemedi.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 1974'te verdiği kararda Türkiye'deki azınlıkları Türk olmayanlar olarak değerlendirmişti. Türk olmayanların meydana getirdikleri tüzel kişiliklerin ise taşınmaz mal edinmelerinin yasak olduğu belirtilen kararda, "Görülüyor ki, Türk olmayanların meydana getirdikleri tüzel kişiliklerin taşınmaz mal edinmeleri yasaklanmıştır. Çünkü, tüzel kişiler, gerçek kişilere oranla daha güçlü oldukları için, bunların taşınmaz mal edinmelerinin kısıtlanmamış olması halinde, devletin çeşitli tehlikelerle karsılaşacağı ve türlü sakıncalar doğabileceği açıktır. Bu nedenle de karşılıklı olmak şartıyla yabancı gerçek kişilerin Türkiye'de satın alma veya miras yolu ile taşınmaz mal edinmeleri mümkün kılınmış olduğu halde, tüzel kişiler bundan yoksun bırakılmışlardır" denildi.
►Yeni yasayla birlikte 6 ay içinde ilgili makamlara başvuru yapan azınlık vakıfları sahip oldukları mülkleri tapularına geçirebilecekler. Ancak yeni yasa, 1936 beyannamesi dayanak alınarak el konulan mülklere ilişkin herhangi bir düzenlemeyi getirmediği için azınlık vakıfları temsilcileri bu mülklerini alabilmek için yargı yoluna başvuruyorlar.
(AEK)