Anayasa Mahkemesi (AYM) protestan din görevlilerinin Türkiye’de yaşamalarının ve ülkeye girişlerinin engellenmesiyle ilgili başvuruda ‘ihlal kararı’ vermedi.
Türkiye’de büyük çoğunluğu İstanbul, Ankara ve İzmir’de olmak üzere 170’den fazla kilise ya da topluluğa sahip olan Protestanlar, 2019’dan beri Türkiye’de problemler yaşıyor. Vize talepleri reddediliyor, ikamet izinleri iptal ediliyor ve sınır dışı işlemi uygulanıyor.
2019’dan bugüne ‘güvenlik’ gerekçesiyle 250 Protestan ya sınır dışı edildi ya da vize başvurusu reddedildi. A.J.K., B.C.M., H.F. ve M.V.B. de o isimler arasında.
Bu kişiler yasal olarak Türkiye'de ikamet ederken Göç İdaresi Başkanlığı haklarında ülkeye girişlerinin ön izin şartına bağlanması anlamına gelen N-82 tahdit kodu uyguladı.
Kodun uygulanmasına dair kararlar, Millî İstihbarat Teşkilatı’nın (MİT) ‘misyonerlik faaliyeti’ diye nitelendirilen raporları doğrultusunda kamu düzeni, güvenliği veya sağlığı gerekçesiyle verildi. İkamet izinleri iptal edildi, bir kısmı hakkında sınır dışı kararı alındı, tatil için yurt dışına çıkanlar ise tekrar Türkiye'ye giriş yapamadı.
Din görevlileri bunun üzerine konuyu yargıya taşıdı. İlk derece ve istinaf mahkemeleri kararın kodun “Türkiye'ye girişinin tamamen yasaklanmasına ilişkin bir işlem olmadığını, başvurucunun önceden başvurmak suretiyle alınan amacına uygun özel izin veya vize ile Türkiye'ye girmesinin mümkün olduğunu” belirtti. Kararın ‘hukuka ve usule uygun olduğu belirterek başvuruyu reddetti.
Bunun üzerine Protestan din görevlileri din özgürlüğü ve yerleşme hürriyetlerinin ihlal edildiğini belirterek dosyayı AYM’ye gitti.
Dayanaktan yoksun buldu
Dosyayı inceleyen AYM Genel Kurulu, “Misyonerlik adı altında gerçekleştirilen faaliyetlere, kamu düzenini, güvenliğini, başkalarının hak ve özgürlüklerini ya da dengelemede daha ağır basacak diğer bazı değerleri tehlikeye sokması hâlinde orantılı şekilde müdahale edilmesinin mümkün” olduğunu savundu.
Bu nedenle de din görevlilerinin Türkiye’ye girişlerinde “N-82 tahdit kodu uygulanması, ikamet izninin iptal edilmesi ve sınır dışı kararı alınmasının din özgürlüklerinin dışsal alanına bir müdahale teşkil etmediğini” sonucuna vardı ve şöyle gerekçelendirdi.
Başvurucular Türkiye'de yaşadıkları dönemde dinî inançlarının gereğini yerine getirme konusunda herhangi bir engellemeyle ya da ayrımcı bir muameleyle karşılaştıkları konusunda bir şikâyetleri bulunmamaktadır.
Bunun yanında haklarında N-82 tahdit kodu uygulanan başvurucular H.F. ve M.V.B'nin Türkiye'den kendi istekleriyle çıktıkları, başvurucular A.J.K. ve J.L.L'nin ise hâlen Türkiye'de bulundukları hususları da dikkate alınmalıdır.
Din özgürlüğüne yönelik bir müdahalenin bulunmadığı açık olduğundan başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
Eski AYM Başkanı muhalefet şerhi düştü
AYM kararı oy çokluğuyla aldı. Bazı üyeler karara muhalefet şerhi düştü. AYM Başkanı (eski) Zühtü Arslan, din özgürlüğünün Anayasa’nın 24. maddesiyle garanti altına alındığını hatırlattı.
Din özgürlüğünün demokratik toplumun vazgeçilmez unsurlarından olduğunu belirtip “Çoğulculuğa dayanan demokratik bir toplumda devlete düşen görev, muhtelif dünya görüşlerinden veya inançlardan bazılarının ‘yanlış’ olduğunu kabul etmek değil, bireylerin kendi dünya görüşlerine ve inançlarına uygun olarak yaşamaları için gerekli tedbirleri almaktır” dedi.
Din özgürlüğünün mutlak olmadığını, sınırlandırılabileceğini söyleyen Arslan “Din özgürlüğüne yönelik her müdahale ihlal teşkil etmeyecektir. Anayasa’nın 13. maddesine göre temel hak ve hürriyetlere müdahalenin kanunla yapılması, meşru amacının bulunması, demokratik toplum düzeninin gereklerine ve ölçülülük ilkesine uygun olması gerekir” diye ekledi:
Belli şartlar altında misyonerlik faaliyetlerine sınırlama getirilebilir. Bu noktada kamu otoritelerinden beklenen, bu faaliyetlerin kamu düzeni ve güvenliğini tehdit ettiklerini ilgili ve yeterli gerekçelerle ortaya koymaktır.
Somut olayda, idare ve mahkemeler başvurucuların faaliyetlerinin kamu düzeni, kamu güvenliği ve kamu sağlığı bakımından neden ve nasıl bir tehlike arz ettiğine dair hiçbir aşamada somut bir açıklama yapmamışlardır. Kamu otoriteleri, çoğunluk dini dışındaki bir dinin yayılmasına yönelik faaliyetleri soyut ve kategorik ifadelerle kabul edilemez bulmuşlardır.
Dolayısıyla sınırlama teşkil eden işlemlere ilişkin kamu makamlarınca ilgili ve yeterli gerekçe sunulmadığı gibi bu işlemlere karşı etkili bir yargı denetiminin de gerçekleştirilmediği anlaşılmaktadır.
PROTESTAN KİLİSELER DERNEĞİ RAPORU
"2019'da 35 Protestan’ın Türkiye’ye Girişi Engellendi"
Türkiye'de Protestanlar
Bugün Türkiye'de çoğunluğu etnik Türk olmak üzere 8 binden fazla Protestan olduğu düşünülüyor. Yine çoğunluğu İstanbul, Ankara ve İzmir’de olmak üzere 170’den fazla kilise ya da topluluğa sahipler.
Bu kapsamda 2009'da Protestan Kiliseler Derneği'ni kurdular. Türkiye çapında Protestanların 'paylaşım, temsil ve dayanışma örgütü olmayı', 'kiliseler arasında birlik ve iş birliği ortamını sağlamayı' ve 'Protestan kiliselerin Türkiye Cumhuriyeti yasaları önündeki hukuksal konumlarını izlemeyi ve saptamayı' amaç edindiler.
Türkiye Evanjelik (Protestan) Kiliseler Birliği de Protestanların devlet nezdinde muhatap kabul edilebilmeleri amacıyla federasyon çalışmaları yürütüyor.
Türkiye’deki Protestanlar, henüz Türk Milli Eğitim sistemi içinde kendi din görevlilerini yetiştirme olanağına sahip değiller. Bu nedenle bazı kiliselerin ruhani liderliğini yabancı uyruklu pastörler (Protestan ruhani önder) yapıyor.
Protestan Kiliseler Derneği'nin hazırladığı son rapor 2023'ten. Bu yılda 33 din görevlisinin büyük kısmı 'girişi ön izne bağlı yabancı' anlamına gelen N-82 kodu, kalanına da 'genel güvenlik açısından tehlike oluşturabilecek kişi' anlamına gelen G-87 kodu ile işaretlendi. Bunun sonrasında din görevlileri ya Türkiye'den çıkmaya mecbur bırakıldı ya da Türkiye'ye alınmadı.
Ayrıca derneğin raporlarına göre 2019'dan bu yana Türkiye'ye girişi engellenen, oturma izni verilmeyen veya sınır dışı edilen 250 kişi var.
(HA)