Anayasa Mahkemesi (AYM), Özgür Gündem nöbetçi genel yayın yönetmenliği yapanlara verilen hapis cezalarıyla ile ilgili ilk kez bir karar verdi.
2016’da Özgür Gündem gazetesinde bir günlüğüne ‘nöbetçi genel yayın yönetmeni’ olan Ragıp Duran’ın, gazetedeki haberler nedeniyle ‘terör örgütü propagandası’ suçundan mahkûm edilmesine ilişkin bireysel başvurusunu karara bağladı. Yüksek Mahkeme, Duran’ın ifade ve basın özgürlüğünün ihlal edilmediğine hükmetti.
Duran, 14 Mayıs 2016 tarihli sayıda yayımlanan bazı haber ve görseller nedeniyle 1 yıl 6 ay hapis cezasına mahkûm edilmişti. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, ‘haberlerde PKK/KCK’yı meşrulaştıran, öven ve şiddeti teşvik eden içerik bulunduğu’ gerekçesiyle cezaya hükmetmiş; istinaf ve temyiz mahkemeleri kararı onamıştı.
AYM: Haberler terör örgütünü meşrulaştırıyor ve şiddeti teşvik ediyor
AYM kararında, ilgili haberlerde PKK yöneticilerinin açıklamalarına, örgüt sembollerine ve asker kayıplarına ilişkin haberlere yer verildiğini belirtti. Bu içeriklerin “örgütü yüceltme, eylemleri meşru gösterme ve şiddeti teşvik etme niteliğinde olduğunu” savundu.
PKK’nin “somut ve ağır tehlike oluşturan bir terör örgütü” olduğunu söyleyen AYM, haberlerin “tek taraflı ve örgütü meşrulaştırıcı bir dille verildiğini”, bu nedenle müdahalenin demokratik toplum düzeni açısından gerekli ve orantılı olduğunu belirtti.
Ragıp Duran soruşturmada, genel yayın yönetmenliğini dayanışma amacıyla bir günlüğüne üstlendiğini, haberlerin içeriklerinden sorumlu tutulamayacağını, görevin sembolik olduğunu söylemişti.
Ancak AYM, genel yayın yönetmeni sıfatının hukuki sorumluluk getirdiğini ve somut tehlikenin ortaya konduğunu belirterek bu savunmayı kabul etmedi. AYM kararda şöyle dedi:
“Anayasa Mahkemesi, isimleri birer sembol hâline getirilmiş olan PKK/KCK silahlı terör örgütünü, örgüt lideri Abdullah Öcalan’ı ve örgüt mensuplarını övmek, desteklemek veya yüceltmek ile cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlere başvurmayı teşvik etmek arasında bir mesafe olmadığı kanaatindedir.
Söz konusu haber içeriklerinde ne PKK ve Abdullah Öcalan’ın demokratik süreçlerin meşru bir aktörü olduğu ne de toplumsal sorunların çözümüne ilişkin demokratik görüşleri bulunmaktadır. Aksine yapılan haberlerde saygı duyulan, değer verilen semboller ve kavramlar kullanılarak PKK'nın terör faaliyetleri desteklenmekte ve hayranlık duyulması sağlanmaya çalışılmaktadır. Dolayısıyla başvuruya konu nüshada genel yayın yönetmeni olarak denetim sorumluluğu bulunan başvurucunun eyleminin bir terör örgütünün sesinin başkalarına duyurulmasını sağlama çabaları ile yarattığı tehlike, soyut bir tehlike olarak görülmemiş terör eylemlerini ve bu eylemlerin faillerini öven, dolayısıyla şiddete başvurulmasını teşvik eden bir ifade olduğu kanaatine ulaşılmıştır.
Yargı mercilerinin başvurucunun cezalandırılmasını gerekçelendirmek için sunduğu nedenler bu tür bir mahkûmiyeti haklı göstermek için ilgili ve yeterlidir. Kararda başvurucunun neden söz konusu haberler nedeniyle hukuken sorumlu olduğu belirtilmiş, iddianamenin karara alıntılanması suretiyle haber içeriklerine yer verilmiş, mahkûmiyet gerekçesinde ise başlıkları zikredilerek belirginleştirilen haberlerin neden ifade ve basın özgürlükleri kapsamında kalmadığı yeterli şekilde izah edilmiştir. Başvurucunun terör örgütünün propagandasını yapma suçundan 1 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılması şeklindeki müdahalenin zorunlu toplumsal bir ihtiyaca karşılık geldiği gibi orantılı da olduğu, müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.”
AYM bu gerekçelerle, hem ifade ve basın özgürlüğü hem de gerekçeli karar hakkı yönünden başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olduğu sonucuna vardı ve dosyanın kabul edilemezliğine karar verdi.
Erkoç: AYM'nin üye yapısındaki değişim kararlarına yansıyor
Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği’nden (MLSA) Avukat Batıkan Erkoç AYM kararının iki önemli yönü olduğunu söyledi.
Bunları da Özgür Gündem nöbetçi genel yayın yönetmenliği nedeniyle verilen terör propagandası cezalarına ilişkin karar ve mahkemenin terör propagandası suçuna ilişkin yaklaşımını çok daha kısıtlayıcı bir yönde değiştirmesi olarak sıraladı. Sonrasındaysa şöyle konuştu:
“Mahkemenin propaganda suçuna ilişkin içtihadı bugüne kadar, örgütün cebir şiddet veya tehdit içeren eylemlerini meşru gösterecek veya bunları teşvik edecek ifadeler haricindeki düşünce açıklamalarını korur nitelikteydi. Ancak yeni içtihadı ile mahkeme, örgütün veya örgüt mensuplarını destekleyici nitelikte bir dil kullanmayı dahi terör propagandası suçu için yeterli buluyor.
Mahkemenin bu yeni yaklaşımı şüphesiz Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) tarafından ele alınacak. AİHM’in bugüne kadarki içtihadı gözönüne alındığında, AYM’nin bu kararının AİHM tarafından bozulacağını söylemek mümkün.
Öte yandan aslında bu karar, AYM açısından son iki yıldır sessizce meydana gelen bir değişimi simgeliyor. Mahkemenin başkanı Zühtü Arslan yerine Kadir Özkaya seçildi, bu sırada sadece son iki yılda üç yeni üye atandı. Mahkemenin üye yapısındaki bu değişim kararlarına da şüphesiz yansıyor. Mahkemenin yakın zamanda verdiği birçok karar ki bunların başında, eylemli içtüzük değişikliğine ilişkin kararı geliyor, mahkemenin temel hak ve özgürlükleri kısıtlayıcı bir tavır aldığını görmek mümkün.
Ancak Mahkemenin bu yeni yaklaşımı, Türkiye’nin AİHM’de derdest başvuru sayısını daha da arttıracaktır. Strasbourg’ta derdest davaların toplamının yüzde kırkı Türkiye’den gelen başvurulardan oluşuyor. Mahkemenin bu şekilde geliştireceği yeni içtihatlar ile bu oranın artması olası."
(HA)






.jpg)










