Anayasa Mahkemesi (AYM), CHP'nin TBMM Genel Kurulu'nda beş ismin Hâkimler ve Savcılar Kurulu (HSK) üyeliğine seçilmesine ilişkin yaptığı iptal başvurusunu reddetti. Resmî Gazete'de yayımlanan karar hukukçuların ve siyasetçilerin tepkisine neden oldu.

AYM, CHP'nin HSK üye seçimlerine itirazını reddetti; 4 üye karşı çıktı
Anayasa Mahkemesi, TBMM Genel Kurulu'nda, Fuzuli Aydoğdu, Hakan Yüksel, Seyfi Han, Cengiz Aydemir ve Alişan Tiryaki'nin Hâkimler ve Savcılar Kurulu (HSK) üyesi olarak seçilmesiyle ilgili CHP'nin iptal başvurusunu görevsizlik gerekçesiyle reddetti. 10 Kasım tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan söz konusu kararın Meclis'in çalışma usul ve esaslarına yönelik bir düzenleme içermediğini belirten AYM, bu nedenle Anayasa'ya uygunluk denetiminin AYM'nin görev alanının dışında kaldığını kaydetti. Karar 11'e karşı 4 oyla alındı.
"Anayasa'nın üstünlüğü ilkesine aykırı"
Ceza hukukçusu Prof. Dr. Adem Sözüer, "Elveda Anayasa!" başlığıyla yaptığı açıklamada karara tepki gösterdi. Sözüer, kararın yüksek mahkemenin kendi yetkisini sınırladığını belirtti. Sözüer'e göre 'Meclis Kararı' olarak nitelendirilen işlemler denetim dışı kaldı:
"Anayasa Mahkemesi kararlarının uygulanmadığı bir ortamda; AYM denetim yetkisini sınırlandıran bir karar verdi.TBMM'deki çoğunluk tarafından 'Meclis Kararı' olarak nitelendirilen işlemler denetim dışı kaldı."
Sözüer, asıl vahim olanın karşı oy kullanan 4 üyenin gerekçesinde saklı olduğunun altını çizdi:
"Gerekçede şöyle ifade edildi: Hukuk devletinin asli unsuru, yönetilen kadar yasama organını da hukuka bağlamaktır. Aksi hâlde normatif hiyerarşi zarar görür. Belirtilen eksiklere rağmen bu işlemin 'denetim dışı' bırakılması, Anayasa’nın üstünlüğü ilkesine aykırıdır."
"Ağır sonuçları olacak"
Aynı zamanda hukukçu da olan CHP Grup Başkanvekili Murat Emir de söz konusu kararla ilgili sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda "Kararla TBMM çoğunluğuna tehlikeli bir alan açıldı. Artık iktidar, istediği bazı kritik düzenlemeleri 'parlamento kararı' kılıfına sokarak yargı denetiminden kaçırabilir. Kural değişmemiş gibi gösterilip, uygulamayla Anayasa’nın içi boşaltılabiliyor. Bunun ağır sonuçları olacaktır" sözleriyle uyarıda bulundu.
Emir, devamında kararın doğurabileceği sonuçları şöyle sıraladı:
- Zira; anayasayı resmen değiştirmeden, anlamını fiilen değiştirebilecekler.
- HSK ve yargı kurulları, hukuki fren olmadan siyasi çoğunluğa göre şekillendirilebilecek.
- Muhalefetin Meclis’teki temsil ve denetim hakları, 'usul böyle' denilerek fiilen sıfırlanabilecek.
- Aynı yöntemle yarın RTÜK, YSK ve diğer hayati kurumlar da 'karar' zırhıyla partizanlaşabilecek.
- AYM bu alandan çekildikçe, Türkiye’de denetlenemeyen ve geri dönüşü zor bir keyfilik rejimi yaygınlaşacak.
"Bu karanlık hepimizi yutar"
Emir son olarak şu yorumu yaptı:
"Bu karara teknik bir ayrıntı olarak bakamayız. 'Çoğunluğum var, istediğimi yaparım ve hiçbir mahkeme karışamaz' anlayışına verilmiş yeni ve çok tehlikeli bir kredidir. AYM kararlarına mahkemelerin uymamasıyla başlayan fiili keyfilik rejimi giderek derinleşiyor. Daha önce uyardım, yine uyarıyorum: Bu karanlık hepimizi yutar."
"'Parlamento kararı' adı altında sınırsız yetki alanı"
Diğer yandan karara ilişkin bir tepki de DEM Parti Erzurum Milletvekili Meral Danış Beştaş'tan geldi. "Bugün hukuk devletinin kalan son kırıntılarını da alt üst eden bir karar verildi" diyen Beştaş da şu yorumu yaptı:
"AYM kararıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin 'Meclis Kararı' olarak adlandırdığı işlemleri yargı denetimi dışında bıraktı. Bir hukukçu olarak, bunun sadece teknik bir mesele olmadığının, bunun anayasal düzen açısından bir uyarı niteliğinde olduğunun altını çizmek isterim;
- Hukuk devleti, sadece yurttaşın değil yasama organının da hukuka bağlı olmasıyla mümkündür.
- AYM, geçmiş içtihatlarında TBMM kararlarını 'içtüzük değişikliği' niteliğindeyse denetim kapsamına alabiliyordu.
- Yeni kararda ise, TBMM kararlarının içeriğine bakılmaksızın yalnızca “yöntem” esas alınarak denetim dışı bırakıldığı görülüyor.
- Karşı oyda açıkça uyarıldı: Hukuk devletinin asli unsuru, ‘yönetilen’ kadar ‘yasama organı’nı da hukuka bağlamaktır. Aksi hâlde normatif hiyerarşi zarar görür.
- Bu yaklaşım, TBMM çoğunluğuna, 'parlamento kararı' adı altında sınırsız yetki alanı açma riskini doğuruyor.
"Sessiz sedasız bir dayatma"
"Kaldı ki kararda karşı oylar, meselenin ciddiyetini ortaya koyuyor. Olağanüstü hal KHK’larının anayasa hükmünde kararnameye dönüştüğü dönemi hatırlatmak isterim. Anayasasızlaştırılmış bir dönem ve o dönemin büyük mağduriyetini toplum olarak yaşadık ve hâlâ bedellerini ödüyoruz. Şimdi ise, 'olağan dönemde' TBMM kararları yargı denetiminden muaf hale geliyor. Bu yalnızca hukuk adına değil, demokratik toplumun tamamı için bir tehdittir. Üstelik sessiz sedasız bir dayatmadır!
- Hukuk devletini korumak, sadece yargının değil, toplumun ortak sorumluluğudur.
- Yargı, yasamanın üstünde değil; onu da hukuka bağlayan bir denge hattıdır.
- Eğer bugün susarsak, yarın 'hukuk devleti vardı' demekle yetiniriz.
"Bu nedenle bu kararı iyi irdelemeli, tehlikeli sonuçlarını idrak etmeli ve karşı durmalıyız! AYM’nin de kendisini sessiz sedasız imha etmesine fırsat vermemeliyiz! Tüm kamuoyu bu meseleyi etraflıca tartışmalı ve olası tehlikeyi ifşa etmelidir."
(AB)


