Anayasa Mahkemesi (AYM) boşandıktan sonra çocuğuna kendi soyadını verme talebi Diyarbakır 5. Asliye Hukuk Mahkemesi'nce reddedilen Hayriye Özdemir'in, Anayasa'nın 20. maddesiyle güvence altına alınan aile hayatına saygı hakkının ihlâl edildiğine hükmetti.
AYM, karar gerekçesinde, AYM’nin 2011 yılında 2525 Sayılı Soyadı Kanunu'nun 4. maddesinin 2 fıkrasının feshettiğini hatırlattı.
Söz konusu iptal edilen fıkra, "evliliğin feshi veya boşanma hallerinde çocuk, anasına tevdi edilmiş olsa bile babasının seçtiği veya seçeceği adı alır" hükmünü içeriyordu.
bianet’e konuşan avukat Hülya Gülbahar, AYM’nin daha önce hem kadının kendi soyadını kullanması hem de kadının boşandıktan sonra çocuğuna kendi soyadını vermesiyle ilgili hükümleri iptal ettiğini ancak pratikte bunun uygulanmadığını belirtti.
Yasal düzenleme yok, sürekli temyiz var
Gülbahar, yasaların değiştirilmemesi ve siyasi iradenin müdahalesi nedeniyle kadınların kendi ve çocuklarının soyadları için AYM ve AİHM kararlarına rağmen yıllarca sürecek davalarla maddi ve manevi olarak boğuşmak zorunda olduklarını ifade etti.
“Anayasa Mahkemesi daha önce de 8 Aralık 2011’de Soyadı Kanunu’nun çocuğun velayeti anneye bırakılsa bile babasının seçtiği soyadını alır ifadesini iptal etmişti. Anayasa Mahkemesi aynı şekilde evli kadının kocasının soyadını taşıma zorunluluğu ile ilgili Medeni Kanun hükmünün de Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları doğrultusunda uygulanamayacağını da karar altına almıştı.
Yine kadınlar mahkemelerde yıllar kaybedecek
“Ancak maalesef uygulamada AYM’nin verdiği bu iki karar pratik bir anlam taşımıyor. Konuyla ilgili net bir yasal düzenleme yapılmadığı için kadınlar kendileri ya da çocukları için tek tek dava açmak zorunda kalıyorlar. Bu davalarda maddi olarak devlete çeşitli harçlar ödemek zorunda kalıyorlar. Bu davaları kazansalar bile davaların ezici çoğunluğu nüfus müdürlükleri tarafından temyiz edildiği için temyiz, karar düzeltme, AYM ve AİHM zincirinde yıllar kaybetmek zorunda bırakılıyorlar. Türkiye'de 3-5 kadın o da AİHM kararıyla kendi soyadını kullanabiliyor.
AKP'nin valilik talimatı var
“Kadınlar adeta işkenceye dönüştürülmüş bir yargı sürecine maruz bırakılıyorlar. Temyiz yoluna gidilmeyen durumlar istisna sayılacak kadar az. Bu da bize AKP iktidarının valiliklere soyadıyla ilgili bu kararların temyiz edilmesi yolunda bir talimat verdiğini düşündürtüyor.
“AYM’nin bu son kararı da olumlu bir karar olmakla birlikte kadınların ve çocukların hayatında şu anda pratik bir değişiklik yaratmayacak. Davalar tek tek açılmak zorunda kalacak.
“Oysa İçişleri Bakanlığı meclis şu anda yasa çıkartamıyor olsa bile bu sorunu nüfus müdürlüklerine göndereceği beş satırlık bir yazı ile çözülebilecekken bundan ısrarla kaçınılması Türkiye’de siyasi iradenin kadın ve çocuğun soyadı konusunda hukuk dışı tavrında ısrarcı olacağını gösteriyor.”
Akço: Çocuk yararı hiç tartışılmamış
Kararla ilgili bir başka eleştiri ise İstanbul Barosu Çocuk Hakları Merkezi’nden Seda Akço’dan geldi.
Akço, kararın gerekçesinde özne çocuk olmasına rağmen Çocuk Hakları Sözleşmesi uyarınca çocuğun yararından bahsedilmemesinin büyük bir eksiklik olduğuna dikkat çekiyor.
“Karar kadın hakları açısından bir kazanımdır. Buna bir itirazım yok. Ancak kararın gerekçesinde eksiklik var. Gerekçede özne çocuk olmasına rağmen Çocuk Hakları Sözleşmesi’ndeki çocuğun yararı konusu hiç tartışılmamış. Kararda çocuğun adı yok.” (NV)
Anayasa Mahkemesi’nin kararıEşinden, Diyarbakır 1. Aile Mahkemesi'nin kararıyla boşanarak çocuğunun velayetini alan Hayriye Özdemir, Diyarbakır 5. Asliye Hukuk Mahkemesi'ne başvurarak, velayeti kendisinde bulunan çocuğuna boşandığı eşinin soyadı yerine kendi soyadı olan "Özdemir"in verilmesini talep etti. Diyarbakır 5. Asliye Hukuk Mahkemesi önce 16 Nisan 2012'de aldığı kararla Özdemir'in yaptığı 24 Şubat 2012 tarihli başvuruyu kabul edilebilir buldu. Mahkeme kararına gerekçe olarak, 21 Haziran 1934'ten beri yürürlükte olan 2525 sayılı Soyadı Kanunu'nun 4. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan, "Evliliğin feshi veya boşanma hallerinde çocuk anasına tevdi edilmiş olsa bile babasının seçtiği veya seçeceği soyadını alır" ifadesinin AYM'nin 8 Aralık 2011 tarihli kararıyla feshedildiği gösterildi. Ancak temyize götürülen bu karar Yargıtay 18. Hukuk Dairesi'nin 6 Haziran 2012 tarihli kararıyla bozuldu. Gerekçeli kararda, bozma gerekçesi olarak 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 321. maddesi gösterildi. Bu maddede "doğru nesepli çocuğun; babanın (ailenin) soyadını taşıyacağı, boşanma ve ölüm üzerine velayetin annede olmasının soyadında herhangi bir değişikliğe neden olmayacağı, babanın soyadı ve çocuk reşit olduktan sonra kendi soyadı, usulüne uygun olarak açacağı bir dava sonunda verilecek bir kararla değişmedikçe çocuğun soyadının da değişmeyeceği" ifadesi yer alıyor. Bunun üzerine Diyarbakır 5. Asliye Hukuk Mahkemesi, Yargıtay 18. Hukuk Dairesi'nin bozma kararını gerekçe göstererek, 24 Eylül 2012'de davanın reddine karar verdi. Özdemir, bu kararın Yargıtay 18. Hukuk Dairesi'nce 17 Ocak 2013'te onanması ve kararın düzeltilmesi talebinin yine aynı Daire'nin 8 Nisan 2013 tarihli kararıyla reddedilerek, kendisine kararın 3 Mayıs 2013'te tebliğ edilmesinin ardından 20 Mayıs 2013'te AYM'ye bireysel başvuru hakkını kullandı. Resmi Gazete'de yayımlanan AYM'nin 25 Haziran tarihli kararında, Hayriye Özdemir'in Anayasa'nın 20. maddesiyle güvence altına alınan aile hayatına saygı hakkının ihlâl edildiğinin tespit edildiği ve kararın, ihlâlin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın Diyarbakır 5. Asliye Mahkemesi'ne gönderileceği bildirildi. AYM'nin gerekçeli kararında, 2525 Sayılı Soyadı Kanunu'nun 4. maddesinin 2 fıkrasının AYM tarafından feshedilme gerekçesine atıfta bulunularak, kadın ve erkeğin evlilik süresince evliliğin sona ermesinde eşit hak ve sorumluluklara sahip olmaları gerektiğine ilişkin uluslararası sözleşme hükümleri bulunduğu hatırlatıldı. Gerekçeli kararda söz konusu maddenin, eşlerin evliliğin devamı boyunca ve boşanmada sahip oldukları hak ve yükümlülükler bakımından aynı hukuksal konumda oldukları, erkeğe velayet hakkı kapsamında tanınan çocuğun soyadını seçme hakkının kadına tanınmamasının velayet hakkının kullanılması bakımından cinsiyete göre ayrım yapılması sonucunu doğuracağı, bunun da Anayasa'nın 10. ve 41. maddelerine aykırı bulunduğu gerekçesiyle iptal edildiği vurgulandı. |