Anayasa Mahkemesi (AYM), resmi internet sitesinden yayımladığı Selma Atabey kararında, pandemide İçişleri Bakanlığı genelgeleriyle hak sınırlandırmalarının kanunsuz olduğuna hükmetti.
KESK’e bağlı Basın Yayın İletişim ve Posta Emekçileri Sendikası’nın (HABER-SEN) 17 Aralık 2020’de Ankara, Ulus Meydanı’ndaki PTT Genel Müdürlüğünün önünde yapacağı basın açıklamasına, İçişleri Bakanlığının genelgesini gerekçe göstererek polis müdahale etmişti.
Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonuna (KESK) bağlı Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası eş başkanı Selma Atabey, polisler hakkında yaptıkları şikayet dilekçesinin işleme konulmamasının ardından AYM’ye başvurdu.
AYM, Anayasa’nın 34. maddesinde güvence altına alınan toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine, üye hakim Muhterem İnce'nin karşıoyu ile oyçokluğuyla karar verdi. Başvurucuya da 18 bin manevi tazminat ile mahkeme masrafı ödenecek.
“Temel hak ve hürriyetler, ancak kanunla sınırlanabilir”
Anayasa Mahkemesi gerekçeli kararında, salgın hastalıklar nedeniyle alınabilecek tedbirleri düzenleyen mevzuatı da değerlendirdi.
Anayasa Mahkemesi’nin gerekçeli kararında “…1593 sayılı Kanun'un 72. maddesinde sınırlı olarak sayılan tedbirler arasında, tüzel kişiliğe sahip olan kurum ve kuruluşlarca yapılmak istenen tüm etkinliklerin iki ay boyunca ertelemesine imkân verecek bir yetki bulunmadığı anlaşılmıştır” dendi:
“…kanun koyucu anılan geniş takdir yetkisinin kullanımını "Sıhhat ve İçtimai Muavenet Vekaletinin tasvibi[yle]" şartına bağlı kılmıştır.
Somut olayda ise genel nitelikte sınırlandırıcı tedbirin 1593 sayılı Kanun kapsamında olmasına karşın sadece Sağlık Bakanlığının görüşü alınarak İçişleri Bakanlığı genelgesiyle önerildiği ve il umumi hıfzıssıhha meclisi kararlarıyla alındığı anlaşılmıştır.
Anayasa'nın 13. maddesine göre temel hak ve hürriyetler, ancak kanunla sınırlanabilir. Bu nedenle idarenin temel hak ve hürriyetleri sınırlandıran bir tedbire karar verebilmesi için zikredilen yetkinin ayrıca ve açıkça bir kanunla öngörülmüş olması gerekmektedir.
“Toplanmaları sınırlandırma yetkisi yok”
Ancak yukarıda açıklandığı üzere 1593 sayılı Kanun'un 27. maddesinde düzenlen il umumi hıfzıssıhha meclisinin görevleri arasında toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkını sınırlandırmaya imkân tanıyan bir yetki bulunmamaktadır.
Bununla birlikte 77. maddesi de il umumi hıfzıssıhha meclisine toplanmaların sınırlandırılmasına ilişkin açık bir yetki vermemektedir. Bu kapsamda somut başvuru açısından 1593 sayılı Kanun’un ilgili hükümlerinin başvuruya konu müdahalenin kanuni temelinin ihtiva etmesi gereken unsurlardan olan öngörülebilirlik niteliğini taşımadığı anlaşılmıştır.
Diğer yandan 1593 sayılı Kanun'un 64. maddesinde "bu kanunda mezkür tedabirin kaffesini veya bir kısmını tatbika Sıhhat ve İçtimai Muavenet Vekaleti salahiyettardır" şeklindeki ifadeyle 1593 sayılı Kanun'da zikredilen tedbirlerin hepsini veya bir kısmını almaya Sağlık Bakanlığının yetkili kılındığı anlaşılmıştır. O hâlde 1593 sayılı Kanun'un 77. maddesi ile idarece dayanılan diğer düzenlemelerin, il umumi hıfzıssıhha meclisinin il genelinde yapılacak tüm etkinlikleri ertelemesi şeklindeki müdahalenin kanuni dayanağını oluşturduğunun kabulü mümkün görülmemiştir.”
TTB: Pandemi, ‘işçi hastalığına’ dönüştü
Türk Tabipleri Birliği (TTB) kararla ilgili bugün yaptığı yazılı açıklamada, Prof. Dr. Kemal Gözler’in Genelge Devleti-Hukukta Şeklin Önemi Üzerine başlıklı makalesindeki şu ifadelere atıfta bulundu:
“…Kısacası ‘genelge’, bir bakanın kendi personeline verdiği bir emirdir. Bakanı ve emrin muhatabı olan personel dışında kimseyi ilgilendirmez. Genelgelere vatandaşların hakları ve ödevleriyle ilgili bir hüküm konulamaz. Zaten genelgeler, vatandaşlara hitaben değil, memurlara hitaben yazılır. Genelgeler, vatandaşların haklarını ve ödevlerini ilgilendirmediği için de Resmî Gazete’de yayımlanmazlar.”
TTB, “tam kapanmanın” sermaye lehine uygulandığını, özellikle siyasi hakların pandeminin kötüye kullanımıyla mutlak olarak engellendiğini belirtti:
“Uygulamanın açık tercihinin yarattığı sonuç ise pandeminin, ‘işçi hastalığına’ dönüşmesi oldu. Neticede iki yıla yakın saklanmasına karşın pandemide 300 bine ulaşan fazladan ölüm olduğu ortaya çıktı.”
Türk Tabipleri Birliği’nin İHD, TİHV ve SES ile birlikte yaptığı suç duyurularında, yasaklamalara getirilen istisnaların ve sosyal haklar temin edilmeksizin getirilen yasakların yaşam hakkının ihlaline neden olduğu belirtilmişti.
(AS)