Click here to read the article in English / Haberin İngilizcesi için buraya tıklayın.
Anayasa Mahkemesi, MİT TIR’ları haberi nedeniyle tutuklanan Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve Ankara Temsilcisi Erdem Gül’ün tahliyesine ilişkin kararının gerekçesini açıkladı.
AYM, soruşturmanın üzerinden altı ay geçmesine rağmen suçlamanın tek dayanağının yayımlanan haber olmasına dikkat çekerek, hukukilik şartının oluşmadığını belirtti.
AYM, tutuklama tedbirinin Anayasa'nın 13. maddesindeki ölçütlerden biri olan ölçülülük ilkesini ihlal ettiğini belirttiği kararında başvurucuların atılı suçları işlediklerine dair, yayımlanan haberler dışında, hangi delillere ulaşıldığının, ifade sırasında sorulan sorulardan ve tutuklama gerekçelerinden anlaşılmadığını vurguladı.
TIKLAYIN - CAN DÜNDAR VE ERDEM GÜL İÇİN TAHLİYE KARARI
TIKLAYIN - ERDOĞAN AYM'NİN DÜNDAR VE GÜL KARARINA DA "SAYGI DUYMADIĞINI" AÇIKLADI
“Yaptıkları haber dışında delil yok”
AYM’nin gerekçeli kararı özetle şöyle:
* Başvurucuların “kanunsuz, keyfî ve orantısız şekilde özgürlüklerinden yoksun bırakıldıklarını, tutuklanmalarını gerektirir herhangi bir nedenin bulunmadığını, haklarında verilen tutuklama kararının tek nedeninin yaptıkları haberler olduğunu, yayımlanan haberler dışında aleyhlerine herhangi bir delil gösterilmediğini belirterek tutuklama kararının kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı ile ifade ve basın özgürlüklerini ihlal ettiği” iddialarının kabul edilebilirdir.
* Tutuklama kararlarında isnat edilen suçlara ilişkin olarak mevcut delil durumunun tutuklama için yeterli olduğu belirtilmiş ise de anılan haberler dışında somut herhangi bir delilden bahsedilmedi.
“Suçlamalara gerekçe olabilecek somut olgu yok”
* Başvurucular, başvuru konusu haberlerde yer alan fotoğrafları ve bilgileri "silahlı terör örgütüne üye olmaksızın bilerek ve isteyerek yardım etme" amacıyla yayımlamakla ve "siyasal veya askeri casusluk maksadıyla" temin etmek ve açıklamakla suçlanıp tutuklandılar. Ancak tutuklama kararının gerekçesinde söz konusu haberlerin "siyasal veya askeri casusluk maksadıyla" yayımlandığına ilişkin hangi somut olgulardan hareketle ulaşıldığı açıklanmadı.
* Tutuklama gerekçesinde "silahlı terör örgütüne üye olmaksızın bilerek ve isteyerek yardım etme" suçuna ilişkin başvurucuların, yayımladıkları haberlerin "hakkında soruşturma devam eden terör örgütü ile ilgili olduğunu mesleki durumları itibarıyla bilmeleri gerektiği" kanaati dışında yardım etme suçlamasına dayanak teşkil edecek somut bir olgu gösterilmedi.
“Benzer fotoğraflar 16 ay önce yayımlanmıştı”
* TIR’ların içinde ne olduğuna ilişkin benzer bir fotoğraf ve bilgiler, tutuklamaya konu haberlerden yaklaşık on altı ay önce yayımlanmıştı.
“Tutuklama gerekçesinin ne olduğu belli değil”
* Kamuoyunda yoğun tartışmalara neden olan bir olaya ilişkin benzer haberlerin aylar önce yayımlanmış olduğu gözetilmeksizin, başvuru konusu haberler üzerine soruşturma başlatılmasından da yaklaşık altı ay geçtikten sonra başvurucular hakkında tutuklama tedbirinin uygulanmasının neden "gerekli" olduğu, somut olayın özelliklerinden ve tutuklama kararının gerekçelerinden anlaşılamıyor.
“İfade ve basın özgürlüğüne müdahale”
* Başvuruculara Cumhuriyet Başsavcılığında yöneltilen sorular ve haklarında verilen tutuklama kararının gerekçelerine bakıldığında başvurucuların gazetede haber yayımlama dışında haklarındaki suçlamalara temel teşkil edecek başka bir olgudan bahsedilmiyor. Bu bağlamda uygulanan tutuklama tedbirinin haberlerin içeriğinden bağımsız olarak ayrıca ifade ve basın özgürlüklerine yönelik bir müdahale oluşturuyor.
* Tutuklamanın hukukiliğine ilişkin olarak yukarıda yapılan tespitler dikkate alındığında ve isnat edilen suçlamalara temel olarak gösterilen tek olgunun başvuruya konu haberlerin yayımlanması olduğu gözetildiğinde hukukilik şartını sağlamayan tutuklama gibi ağır bir tedbir, ifade ve basın özgürlükleri bakımından demokratik bir toplumda gerekli ve ölçülü bir müdahale olarak kabul edilemez.
Caydırıcı etki
* Öte yandan demokratik toplum düzeninde gerekli olma ve ölçülülük değerlendirmesi yapılırken ifade ve basın özgürlüklerine yapılan müdahalelerin başvurucular ve genel olarak basın üzerindeki muhtemel "caydırıcı etkisi" de dikkate alınmalı.
* Başvuru konusu olayda tutuklama gerekçelerinde, yayımlanan haberler dışında herhangi bir somut olgu ortaya konulmadan ve tutuklamanın gerekliliğine ilişkin gerekçeler belirtilmeden başvurucuların tutuklanmış olmasının ifade ve basın özgürlüklerine yönelik caydırıcı bir etki doğurabileceği de açık.
Hidayet Karaca kararı açıklaması
Gerekçede, Anayasa Mahkemesinin, Hidayet Karaca başvurusunda tutuklama tedbirinin ifade özgürlüğü üzerindeki etkisini soruşturma ve kovuşturmanın sonuçlanmasını beklemeden incelediği ancak tutuklamanın hukukiliği yönünden sorun görmediği için ifade özgürlüğüne ilişkin iddiayı açıkça dayanaktan yoksunluk nedeniyle kabul edilemez bulduğu hatırlatıldı.
AİHM'in Şener ve Şık kararına gönderme
AİHM'in "Nedim Şener/Türkiye" ve "Şık/Türkiye" kararlarını hatırlatan AYM, tutuklama tedbirinin ifade ve basın özgürlüklerine etkisine ilişkin iddialarını, soruşturma ve kovuşturma aşamalarının tüketilmiş olmasını aramadan değerlendirdiğini vurguladı, hükümetin başvuru yollarının tüketilmediğine ilişkin itirazının da AİHM tarafından reddedildiği hatırlattı.
“Kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı ihlal edildi”
AYM, tutuklama için aranan “kuvvetli belirti” ve 'gereklilik' koşullarının gerekçelendirilmemiş olması nedenleriyle Anayasa'nın 19. maddesinin güvence altına alınan kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini belirtti.
Ne olmuştu?
29 Mayıs 2015’te “İşte Erdoğan’ın yok dediği silahlar” manşetiyle yayınlanan MİT TIR’ları haberi hakkında “devletin güvenliğine ilişkin bilgileri temin etme”, “siyasi ve askeri casusluk”, “gizli kalması gereken bilgileri açıklama”, “terör örgütünün propagandasını yapma” suçlamalarıyla soruşturma başlatıldı.
TIKLAYIN - CUMHURİYET, ADANA'DA DURDURULAN TIR'LARDAKİ SİLAHLARIN GÖRÜNTÜLERİNİ YAYINLADI
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan MİT TIR'ları haberinin ardından TRT'de katıldığı canlı yayında isim vermeden Can Dündar'ı tehdit etti. Erdoğan, "Öyle zannediyorum bu özel haberi yapan kişi bunun bedelini çok ağır ödeyecek. Öyle bırakmam onu" dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, ayrıca, Cumhuriyet ve Dündar'dan kişisel olarak da şikayetçi olmuş, şikayet dilekçesinde “Devletin menfaatlerini gerçeğe aykırı görüntü ve bilgileri yayınlamak suretiyle hedef alan şüphelinin bu eylemi kesinlikle gazetecilik olarak değerlendirilemez” demişti.
Erdoğan’ın dilekçesinde Dündar’ın Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 312, 327, 328, 330, 220, 285 ve 289. maddeleri uyarınca bir kez ağırlaştırılmış müebbet, bir müebbet ve 42 yıl hapsi cezası ile cezalandırılması istenmişti.
Can Dündar ve Erdem Gül, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yürüttüğü soruşturma kapsamında 26 Kasım 2015 tarihinde tutuklandı.
Sulh Ceza Hakimliği, tutuklama gerekçesi olarak “silahlı terör örgütüne üye olmaksızın bilerek ve isteyerek yardım etme”, “devletin gizli kalması gereken bilgilerini siyasal ve askerî casusluk amacıyla temin etme” ve “devletin güvenliğine ilişkin gizli kalması gereken bilgileri casusluk maksadıyla açıklama” suçlarını gösterdi.
Dündar ve Gül’ün avukatları, 6 Aralık 2015’te anayasanın 19. ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 5. ve 10. maddelerinde yazılı “kişi güvenliği ve özgürlüğü” ile “ifade özgürlüğü”, anayasanın ise 26. ve 28. maddelerinde düzenlenen “düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğü” ile “basın özgürlüğü” haklarının ihlal edildiğini belirterek Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruda bulunmuştu.
Cumhuriyet Başsavcı Vekili İrfan Fidan imzalı ve 27 Ocak 2016 tarihli iddianamede her iki gazeteci için birer kez ağırlaştırılmış, birer kez de müebbet, 30 yıla kadar da hapis talep edildi.
TIKLAYIN - İDDİANAMENİN DİLİ YOK
AYM Raportörünün hazırladığı raporunda, iki gazetecinin yaptıkları haber nedeniyle tutuklanmasını “hak ihlali” olarak nitelendirmesi üstüne Anayasa Mahkemesi Birinci Bölümü, 17 Şubat’ta yaptığı toplantıda başvuru dosyasını Genel Kurul’a sevk etti.
26 Şubat'ta AYM'nin iki gazetecinin tutukluluğunun hak ihlali olduğuna ilişkin kararının ardından Dündar ve Gül serbest bırakıldı. Kararın ardından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan "Saygı duymuyorum, karara uymuyorum" açıklaması yapmıştı. (EA)