Haberin Kürtçesi için tıklayın
8 Ocak 2016'da Diyarbakır'dan bir canlı yayına bağlanarak, “Çocuklar ölmesin, anneler ağlamasın” dediği için “terör örgütü propagandası”ndan hapis cezasına mahkûm edilen Ayşe Çelik, Anayasa Mahkemesi’nden son anda bir karar çıkmaması halinde bugün altı aylık bebeği Deran’la birlikte cezaevine girecek.
Resim öğretmeni Ayşe Çelik, Sur, Silvan, Cizre, Nusaybin, Yüksekova gibi yerlerde çatışmaların yaşandığı günlerde, Kanal D’de yayınlanan Beyaz Show programına telefonla bağlanmıştı.
Sözleri salondaki izleyicilerden alkış almıştı
Çelik'in, “Ben çok kısa konuşmak istiyorum. Türkiye’nin güneydoğusunda neler olup bittiğinin farkında mısınız?” diye başladığı sözleri üzerine programın yapıldığı salondan alkış yükselmişti. Çelik sözlerini şöyle sürdürmüştü:
“Burada doğmamış çocuklar, anneler, insanlar öldürülüyor. Sanatçı olarak, insan olarak bir şekilde siz de yaşananlara sessiz kalmamalısınız ve bir şekilde dur dememelisiniz. Ayrıca bir şey daha söylemek istiyorum. Ölen çocuklara sevinen zavallı insanlar var. Ben o insanlara, daha doğrusu biz o insanlara hiçbir şey söyleyemiyoruz. Yazıklar olsun demekten başka…”
Burada salondan bir kez daha alkış yükselirken, programın sunucusu Beyazıt Öztürk, “Doğru” demişti.
Çelik daha sonra şunları söylemişti:
“Ben öğretmenim. Öğrencilerini terk eden öğretmenlere seslenmek istiyorum. Bir daha oralara nasıl dönecekler? O güzel, masum, tertemiz yürekli çocukların yüzüne, gözlerinin içinde nasıl bakacaklar? Burada yaşananlar medyada çok farklı aktarılıyor. Sessiz kalmayın. İnsan olarak biraz daha hassasiyetle yaklaşın. Görün, duyun artık. Bize el verin. Yazık, insanlar ölmesin, çocuklar ölmesin. Anneler ağlamasın.”
Beyazıt Öztürk programda barış diledi, sonra özür diledi
Bu sözler üzerine Beyazıt Öztürk, “Bir alkış alalım Ayşe hanıma” demişti. Öztürk hemen ardından da şunları söylemişti: “Bu söyledikleriniz bir kere daha bize ders oldu… Bütün o söylediğiniz barış dilekleri bizim için de geçerli. Biz de diliyoruz”
Öztürk, 8 Ocak 2016 tarihindeki canlı yayından iki gün sonra ise Kanal D Ana haber Bülteni’ne çıkarak özür dilemiş, “En büyük hatam, konsantrasyonumu kaybettim. Canlı yayın, konuklar, seyirciler bekliyor. Dönüşte ne yapacağım, nasıl yapacağım diye kendi iç sesimi dinlemekten, arayan kişinin konuşmasını dinleyemedim” demişti.
Çelik hakkında “terör propagandası yapmak”tan Bakırköy 2. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 26 Nisan 2017’de bir yıl üç ay hapis cezasına karar verilmiş, karara yapılan itirazın ardından İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesi hapis cezasını onamıştı.
Kendisi de iki defa Silvan'da mahsur kalmış
Gazete Duvar’dan İrfan Aktan’ın konuştuğu Çelik, bugün yayınlanan söyleşide şöyle diyor:
“Hayatımın hiçbir döneminde karamsar olmadım. Umut, bir insanı hayatta tutabilen en büyük güçtür, yaşama sebebidir. Elbette bu günler geçecek. Geçerken derin yaralar bırakacak, bizden çok şey alıp götürecek. Ama onurumla, gururumla, şerefimle ayaktayım. Beş sene, on sene, yirmi sene sonra geri dönüp ‘keşke yapmasaydım’ dediğim hiçbir şey olmadı ve olmayacak da. O programda yaptığım konuşma da buna dâhil. Bana bu cezayı verenler, hayatları boyunca vicdan azabı yaşayacak. Bu cezayı bana değil, kendi vicdanlarına verdiler. Biz Deran’la içeri girdikten sonra, Deran onların aklına gelecek…”
Söyleşide Çelik, çatışmaların yaşandığı dönemde iki farklı tarihte Silvan’daki evinde mahsur kaldığını, sonrasında Diyarbakır merkeze taşındığını da anlatıyor.
“Hapishane koşullarında Deran’a nasıl bakabileceğimi bilemiyorum”
Çelik, Aktan'ın “Psikolojik olarak hapse hazır mısınız?” sorusuna ise şöyle cevap veriyor:
“Nasıl hazır olabilirim ki! Deran olmasa, suç işlemediğim halde gidip yatar, çıkardım. Ama kendimden çok kızımı düşünüyorum. Çünkü onun çoklu gıda alerjisi var ve hapishane koşullarında ona nasıl bakabileceğimi bilemiyorum. Deran’a özel bir diyet mama veriyoruz. Fakat Deran bu mamayı sevmediği için ancak uyurken içirebiliyoruz. Uzun süredir ev-hastane arasında gidip geliyoruz. Günde birkaç kez ishal oluyor, sürekli kusuyor. Üç ayda on gram bile almadı. Süt ve süt ürünlerini veremiyoruz. Kızım annesinin sütünü içemiyor. Deran’ın bu sağlık problemleri varken hapse girmek benim için cehennem azabı gibi.” (ŞA)