Haberin İngilizcesi için tıklayın
Anayasa Mahkemesi İkinci Bölüm, Şırnak Uludere’ye bağlı Kuşkonar ve Koçağılı köylerinin 1994’te askeri uçaklar tarafından bombalandığına, yaşamını yitiren 38 kişi ile yaralananların ve yakınlarının yaşam haklarının ihlal edildiğine oybirliğiyle karar verdi.
T24’ün haberine göre, AYM, AİHM’nin 2014’te olayla ilgili verdiği ağır ihlal kararına rağmen, soruşturmada gerekli özenin gösterilmediğini, bu nedenle sorumlular cezalandırılmadan dosyanın zamanaşımı nedeniyle takipsizlikle kapatıldığını da belirledi.
Yüksek Mahkeme, bu durumun, benzer yaşam hakkı ihlallerinin önlenmesi açısından yargıya ait rolün zarar görmesine yol açtığına hükmetti.
Köylülerin insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele ile karşılaştıklarını bildiren mahkeme, zamanaşımı nedeniyle söz konusu ihlallerin ancak manevi tazminatla giderilebileceğini belirtti.
Roboski için savcılıklardan yanıt bekleniyor
AYM, Roboski katliamıyla ilgili başvuruda gerekli sürede başvuru yapılmaması nedeniyle dosyayı usulden reddetmişti. T24, AYM’nin, ilk kez savaş uçaklarıyla sivil köylerin vurulduğunu ve bunun ağır bir yaşam hakkı ihlali olduğunu karar altına almış olduğunu yazdı.
Avukat Erkan Şenses, Roboski soruşturmasıyla ilgili bianet’e yaptığı açıklamada, bir yıl önce soruşturmanın yeniden açılması için Uludere Başsavcılığına ve Askeri Savcılığa başvurularda bulunduklarını, bu başvuruların sonucunun beklendiğini ifade etti.
“Tahir Elçi soruşturmayı yoktan var etmişti”
Roboskili ailelerin avukatlarından Neşet Giresun da bianet’e yaptığı açıklamada, yine bombalanan Roboski’yle ilgili soruşturmaya dair şu bilgiyi verdi:
“Roboski soruşturmasında hiç esasa girilemedi. Ancak yeni deliller olduğunu belirterek Roboski soruşturmanın yeniden açılmasını Uludere Cumhuriyet Başsavcılığına başvuru yaptık, henüz sonuçlanmadı.
“Ancak yeniden soruşturma açılırsa ve esastan inceleme yapılıp hukuk yollarının tükendiğine hükmedilirse esas incelemesi için yüksek mahkemeye veya AİHM’e başvuru yapılabilir.
“Kuşkonar ve Koçağılı köyleri 1994’te bombalandı, neredeyse kamuoyunun bile haberi olmamıştı. Tahir Elçi soruşturmayı yoktan var etmişti. Roboski ise kamuoyunun gözü önünde oldu ancak basit usuli hatalar yüzünden maalesef soruşturma takipsizlikle sonuçlandı.”
AİHM yaşam hakkı ihlaline hükmetti
Öldürülen Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi, olayda yaralanan 41 köylü adına, 2006’da AİHM’e başvuru yapmış, soruşturmanın etkisiz biçimde yürütüldüğünü bildirmişti. Hükümet, olayın üzerinden 20 yıl geçtikten sonra bir karar verilmesinin adil olmadığını bildirdi ve başvurucuları suçladı. AİHM ise bunun normal olduğunu belirterek dosyayı esastan inceledi.
AİHM, bombalamaya dair birçok kanıt bulunmasına rağmen sorumluların cezalandırılması konusunda isteksiz davranıldığını belirterek, usul yönünden de yaşam hakkının ihlal edildiğine hükmetti.
AİHM, köylülerin cenazelerini komşu köylere defnetmeleri, hiçbir yardım almamaları, köylerini terk etmek zorunda kalmaları, evlerinin nedensiz tahrip edilmesi gibi olguların da insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele sayılacak asgari eşiğe ulaştığı sonucuna vardı.
AİHM, hem sorumluların cezalandırılmasını istedi hem de yakınlarını kaybedenlere 135 bin Euro ile 20 bin Euro arasında değişen oranlarda tazminat ödenmesine hükmetti.
Dosyanın gönderildiği askeri savcılık ise uçakların köyleri bombaladığına dair kanıt olmadığını, zamanaşımını süresinin de dolduğunu belirterek, dosyayı takipsizlikle kapattı.
Tahir Elçi, bunun üzerine konuyu Anayasa Mahkemesi’ne taşıdı.
40-130 bin lira arasında değişen tazminat
Anayasa Mahkemesi, dosyayı tam 26 yıl sonra karara bağladı. Yüksek Mahkeme, soruşturmanın sorumlular tespit edilmeden zamanaşımı kararıyla kapatıldığına dikkati çekti.
AYM’nin kararında, “olay tarihinden bu yana geçen zamanla birlikte delillerin kaybolması, yaşananların hatırlanmasının güçleşmesi, askeri makamlarca arşiv kayıtlarının belli bir zaman sonra imha edilmesi gibi nedenlerle delil toplanmak giderek zorlaştığından adli makamlarca bu aşamadan sonra olayda sorumluluğu olabilecek kişilerin tespiti mümkün olmamıştır” denildi.
“Adli makamların hukuka aykırı eylemlere hoşgörü gösterildiği ya da kayıtsız kalındığı görüntüsü verilmesinin engellenmesi açısından gerekli sürat ve özenin gösterilmediği, daha sonra ortaya çıkabilecek benzer yaşam hakkı ihlallerinin önlenmesinde sahip olunan önemli rolün zarar görmesine neden olabilecek şekilde makul özen ve hızda hareket edilmediği, olayın zamanaşımına uğraması sonucunda sorumluların cezalandırılmamasına sebebiyet verildiği, AİHM’nin ihlal kararının gereklerinin yerine getirilmediği sonucuna varılmıştır.”
Anayasa Mahkemesi, zamanaşımı nedeniyle ihlalin sonuçlarının giderilemeyecek olması nedeniyle, başvuruculara gördükleri zarara göre 40 bin ila 130 bin lira arasında değişen oranlarda tazminat ödenmesi gerektiğine de karar verdi.
Ne olmuştu?
Güneydoğu’da PKK’ya karşı askeri operasyonların yoğun olduğu dönemde 26 Mart 1994’te Şırnak’ta Cudi Dağı eteklerindeki Kuşkonar ve Koçağılı köyleri tanık ifadelerine göre iki uçak ve bir helikopter tarafından bombalandı. Saat 11.00’de başlayan bombardıman bittiğinde yüzlerce kişinin yaşadığı iki köyde 38 kişi hayatını kaybetti. 13 köylü yaralandı.
Köylerde yaşayanların uçakları ayrıntılarıyla tanımladıkları ifadelerine rağmen Genelkurmay iddiaları reddetti ve “O gün uçuşumuz yoktu” açıklaması yaptı.
Köylüler yakınlarını topluca defnettikten sonra batıya göç etti ve bir daha da köylerine dönemedi. Olayla ilgili ilk açıklamada saldırıyı PKK’nın gerçekleştirdiği öne sürüldü. Olay 1994’te Meclis’e taşındı. İçişleri Bakanı Nahit Menteşe, “Eylem hazırlığı içindeki bin kişilik terörist grupla ilgili ihbar üzerine Stoker Tepe ile Kuşkonar Köyü’nün kuzeyindeki kayalıklara hava harekâtı düzenlenmiştir” dedi. Genelkurmay da “O gün bölgede uçmadık” diyerek köyün bombalandığını yalanladı. Hava Kuvvetleri aynı yönde evrak gönderdi. Tanık ifadelerinde yer alan uçakların izi yıllarca sır olarak kaldı.
Olaydan 12 yıl sonra 2. Hava Kuvvetleri Komutanlığı Askeri Savcılığı, 2006/260 sayısıyla soruşturma açtı. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı, iddiayı 2008 yılında Hava Kuvvetleri Komutanlığı’na sordu. Diyarbakır’daki 7. Ana Jet Üs Komutanı Hava Pilot Tuğgeneral Kazım Öndül, savcılığa “Söz konusu tarihte üssümüzde uçuş faaliyeti yürütüldüğüne dair bir kayıt bulunamamıştır” yanıtını verdi. 2. Hava Kuvvet Komutanlığı da aynı yönde cevap verdi.
İki yıl süren soruşturmanın sonunda görevsizlik kararı verilirken, olay, “Menşei belirlenemeyen patlamalar” olarak ifade edildi.
Tanıkların ifadeleri
Ahmet Mengi: “Köyümüz Koçağılı üzerinden önce helikopter geçerken işaret verici bir şey attı.. Sonra iki jet ayrı ayrı dörter tane toplam sekiz tane ve bir insandan daha büyük bombaları bıraktılar. Aynı zamanda jetler tarafından köyümüz tarandı. Atılan bombadan evimiz çöktü. Annemle kızım öldü. Eşim Behiye başından yaralanmıştı. Bugüne kadar doktorlara gitmemize rağmen iyileşemedi. Üvey annem iyileşemedi iki ay sonra öldü. Olaydan sonra köyümüze gelen korucular ve vatandaşlar ölü ve yaralıları alıp götürdüler. Öz annem ile kızımı nereye gömdüklerini bilmiyorum.”
Ahmet Yıldırım: “Kuşkonarlıyım. Öğlene doğru evimin önündeydim. Çok yakın mesafeden iki uçak geçti. Aşırı gürültü yaptığından bodruma kaçtım. Büyük bir patlama sesi duydum. Sesler kesildiğinde çıktım. Eşim Elmas’ı parçalanmış halde evin önünde yerde yatarken gördüm. Birçok akrabamın öldüğünü sonra öğrendim. Cenazeleri köy meydanında topladık. Tek tek mezar açıldı. Evimin 30 metre önünde 2.5 metre derinliğinde bir çukur gördüm. Çukur çevresinde kol büyüklüğünde bir bomba parçası gördüm. 2-3 gün sonra hayvanlar ve alabildiğimiz eşyaları alıp köyü terk ettik. Diğer köylüler de Mersin’e, Siirt’e gitti. Bir daha köye dönmedim...”
Hayatını kaybedenler
Bombardımanı gerçekleştiren dört uçağın bombardımanı sonucu ölenlerin isimleri:
Zahide Kıraç, Ayşe Bengi, Şirin Kaçar, Huhi Kaçar, Şemsihan Kaçar, Fatım Bengi, Ahmet Kaçar, Şehriban Kaçar, Huri Bengi, Luliz Bengi, Fatma Bedir, Hazal Kıraç, Asiye Erdin, Ömer Kalkan, Manmut Benzer, Ali Benzer, Nurettin Benzer, Ömer Benzer, Abdullah Benzer, Çiçek Benzer, Ayşe Benzer, İbrahim Borak, Şerife Yıldırım, Melike Yıldırım, Şaban Yıldırım, İrfan Yıldırım, Elmas Yıldırım, Ferciye Altan, Hacı Altan, Kerem Altan, Mahmut Oygur, Ayşe Oygur, Adil Oygur, Asiye Yıldırım, Kerem Yıldırım, Mirza Yıldırım, Şevket Yıldırım, Hunav Yıldırım. (AS)