Amaç: Öğrencilerin okuma alışkanlığını artırmak
Yöntem: Yazarlarla öğrencileri buluşturan "Yazarlar Okulda" projesi
Proje sahibi: İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü
Davetli yazar ve kitabı: Aslı Tohumcu / Abis (Proje kapsamındaki 80 yazardan biri)
Sonuç: Milli Eğitim'de Skandal! (Yeni Çağ gazetesinin manşeti)
Yeni Çağ gazetesinin bu "skandal" manşetiyle birlikte liselere tavsiye edilen, 2003'te Yapı Kredi Yayınları'ndan yayımlanan, yeni baskısı 2011'de Kırmızı Kedi Yayınevi tarafından yapılan "Abis"in okullardan toplatılmasına karar verildi.
Habertürk tartışmayı "Liseliye kitap: Küfür Kıyamet" manşetiyle verdi.
Hatta Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut, meclise soru önergesi verdi.
Bu paniğin nedeni Yeni Çağ'ın haberinde söylendiği gibi kitaptaki "yüz kızartıcı bazı cümleler."
Çünkü kitapta "İbne" yazıyor. "Orospu" deniyor. Hatta "Bok"tan bile bahsediliyor!
Türk Eğitim Sen 2 No'lu Şube Başkanı H. İbrahim Çakmak, Abis'le ilgili tartışmayı devam ettirirken "Velilerden de kitapla ilgili şikâyet geldi" dedi; "Pornografiye varan ifadeler" tanımını yaptı.
"Bu türden daha birçok ifadelerin yer aldığı kitapta, ayrıca nasıl cinayet hayalleri kurulduğu, ensest ilişki anlatan ifade tutanağı vs. bu yaştaki çocukların okuyabileceği şeyler midir? Bu toplumun inancına, kültürüne, manevi değerlerine, bilime ve akla uygun mudur?" diye sordu.
13 Ocak'ta "Ufak bir protestoya" hazır olun
Aslı Tohumcu bu soruyu ve diğerlerini bianet için cevapladı.
Sonuçlarını bilseniz "Yazarlar Okulda"ya katılmayı kabul eder miydiniz?
Elbette kendimi böyle bir sirkin ya da hedef tahtasının ortasında bulmayı beklemiyordum. Kitaplarımı zaten gençler, yani lise ve üniversite öğrencileri okuduğu için, beni öğrencilerle buluşturacak bir projeye davet edilmek aşırı mutlu etmişti beni. Hala da mutluyum aslında. Projeyle, bu tatsızlığı birbirinden mümkün olduğunca ayrı tutmaya çalışıyorum.
Liseye gidecek yaştaki çocukların ne okuyacaklarına bu kadar karışmak ayıp değil mi?
Evet, haklısınız aslında! Ben gideceğim liselerdeki öğrencilerin de kendilerine neyi okuyup neyi okuyamayacaklarının söylenmesinden ve bir edebiyat eserinin bu şekilde gündeme getirilmesinden rahatsızlık duyduklarından eminim.
Yeni Çağ'ı okuyunca şaşırdınız mı?
Sadece atılan başlık ve spot bile beni şok etmeye yetti. Böyle bir haberin manşetten, bu derece büyük görülmesi de ayrıca üzücü. Bir edebiyat eserinden bazı cümlelerin cımbızlanarak kamuoyuna, "İşte efendim bu yazar pornografiktir" demek, bir kitabı ensest olarak nitelemek -dilbilgisel açından da matrak üstelik- yazarını bu şekilde teşhir etmek ve hedef göstermek asıl suç bence.
"Yazarlar okulda" projesine katılacak mısınız sonuçta?
İlk etkinliğim 13 Ocak'ta. Güzel geçeceğini düşünüyorum. Ama elbette bu buluşmaya ufak bir protestoyla başlayacağım.
"Pornografiye varan yüz kızartıcı cümleler"i bir de siz tanımlar mısınız?
Valla ben bir edebiyat eserini içinde geçen beş-on cümleyle değil, kitabın tamamına, derdine, anlatmak istediğine bakarak değerlendirme taraftarıyım. Abis de bunun dışında değil. Abis gündelik hayattaki şiddete dair derdimi ilk anlatmaya başladığım kitap. İnsanlarda artık kanıksadıkları bazı olaylara karşı tepki oluşturmak, bir vicdan yaratmak amacıyla yazılmış bir öykü kitabı. Bu öykülerin kahramanları hayatın içinden insanlar ve yaşadıkları hayatın gerektirdiği gibi konuşuyorlar. Dolayısıyla hiçbir şekilde kitabımı ya da kitabımda kullandığım uslupların hiçbirini (bakın özellikle "hiçbirini" diyorum, çünkü o haberden kitabın içeriğine dair tatsız anlamlar çıkıyor) savunacak değilim. Ayrıca dert edindiğim meseleleri bir üst dil kurarak anlatacak da değilim, gerçek hayatta nasılsa öyle.
Bu sözcükleri gün içinde duyunca "pornografik" diye tanımlayan var mıdır?
Ben bu hayatın içinde yaşıyorum, hayatta hiç duymadığım cümleleri işe gidip gelirken belediye otobüs şoförlerinden duyuyorum örneğin. Ama hiç de "ne pornografik adammış" diye düşünmüyorum. Sadece her yandan fışkıran öfke, insanların maddi manevi ezilmişliklerinin acısını argo ifadelerle ya da bellerindeki silaha vs. davranarak çözmeye çalışmalarını kayda alıyorum. Çünkü bu şiddetin nedenini anlamaya, bunları yazarak da, insanları da kanıksamaktan vazgeçirmeye çalışıyorum.
"Gençler hayatın dışında mı?"
Bu etiketlemeye karşı ne hissettiniz?
Kitabımın bu şekilde etiketlenmesi bence esas yüz kızartıcı olan. Ömer Türkeş, "Bu saldırıyı yapanların kafaları pornografik. Edebiyatın üzerinde siyasi başka otoritelerin konuşmaya başladığı an, yazının özgür bırakılmadığı andır. Pornografi olduğunu okuyucu değil de bürokratlar belirleyecekse zaten yapılan edebiyat olmayacak, 'eğitim amaçlı edep' yapacağız," demişti. Oradan devam edeyim.
Benim yüzüm, kitaplarımda derdimi anlatmak için kurduğum cümleler yüzünden değil, bu ülkede kadınlar tavuk gibi boğazlandığı, kız çocukları erken yaşta zorla evlendirildiği, eğitim hakları ellerinden alındığı, bu ülkede N.Ç.'nin yaşadıklarını yaşayan bir dolu çocuk olduğu, artık her tür anlaşmazlık ve fikir uyuşmazlığı fiziksel ya da psikolojik şiddetle çözülmeye çalışıldığı için kızarıyor.
Türk Eğitim-Sen'den İbrahim Çakmak kitap hakkında "Bu toplumun inancına, kültürüne, manevi değerlerine, bilime ve akla uygun mudur?" diye sordu. Yanıtlar mısınız?
Bu soruya ancak şu sorularla karşılık vermem mümkün. Kimin hangi kitabı okuyacağını kim belirleyecek? Gençler hayatın dışında mı? Gençlerin hayatın dışında tutulması mı gerekiyor?
Habertürk'e 10 bin TL'lik manevi tazminat davası
Dava açtınız mı?
Habertürk Gazetesine, 10 bin TL'lik manevi tazminat davamızı açtık bugün. Avukatım Barış Kaşka aracılığıyla, İstanbul Fikri ve Sinai Haklar Hukuk Mahkemesi'ne. Kişilik haklarım zedelendi o ayrı. Ama ben bir yazarım, benim hakkımda iyi bir yazardır, kötü bir yazardır denmiyor. Kitabım için ensest, pornografik denerek kitabımı küçük düşürücü ifadeler kullanılıyor. On dokuz öykünün yer aldığı ve sadece üçünde küfürlü ifadeler yer aldığı halde, "Küfür Kıyamet" tabiri kullanılıyor. Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'nun (FSEK) 70. Maddesine göre fikri ve sinai eser kanunundan kaynaklanan haklarımın zarar gördüğü gerekçesiyle dava açtık.
Abis'i neden okuyalım? Ya da tersi neden rahatsız oluyorsak okumayalım?
Abis sert bir kitap. Gündelik hayatın içindeki bazı şiddet türlerini öyküledim Abis'te. Bu, bir adamın eşine gösterdiği şiddet olabildiği gibi, aynı şekilde bir kadının eşine, oğluna, iki kardeşin ya da iki yazarın birbirine uyguladığı psikolojik ve fiziksel şiddetin tezahürleri de olabilir.
Gerçek insanların gerçek hikayelerini okumak istiyorsanız size göre demektir. Yoksa ben Abis'i yazarken, insanları rahatsız edenin bunların gündeme getirilmesi olacağını biliyordum. Bu düşünceme bugün de sadığım.
Çocuklar için mutlaka rahatsız olacaksak, bu ne olmalı?
Herkes istediğini yazmakta ve okumakta özgürdür. Ama benim bu olayda sorduğum soru, Abis'i bu şekilde itham edenlerin aslında rahatsız olduğu ne? "Geleceğimizin teminatı yavrularımızın" zaten yazılı ve görsel basındaki haberler ve televizyon dizileriyle şiddetin alasıyla karşılaştıklarını, üstelik bu şiddetin gençlere meşrulaştırılarak sunulmasından rahatsız olmak bence daha yerinde olur. Yazarı ve okuyucuyu terbiye etme çabasından, ikiyüzlü bir ahlakı dayatma çabasından rahatsızlık duymak yerinde olur. (IC)