Fotoğraf: Humeyni, Paris'te sürgündeyken kaldığı şatoda, müridleriyle,1977/Sigma
Robin Wright ve The New Yorker hakkında |
The New Yorker'da "Ayatollah Khomeini Never Read Salman Rushdie's Book" başlığıyla yayınlanan makale Robin Wright imzasını taşıyor. 1988'den beri The New Yorker'da köşe yazarı ve yorumcu olan Robin Wright İran üzerine ilk yazısıyla, en iyi habercilik dalında Ulusal Dergi Ödülü'ne değer görüldü. Kıdemli muhabir olarak Washington Post, CBS News, Los Angeles Times ve Sunday Times of London için yüz kırktan fazla ülkeden haber yaptı. Yale, Duke, Dartmouth ve California Üniversitesi'nde ders verdi. ABD'de çok sayıda gazetecilik başarı ödülü sahibi. Haber, yorum, eleştiri, deneme, kurgu, hiciv, karikatür ve şiire yer veren haftalık Amerikan haber dergisi The New Yorker 1925'ten bu yana yayınlanıyor. Araştırmacı gazetecilik ürünleri ve yorumlarıyla uluslararası bir okur kitlesine sahip olan derginin basılı en son tirajı 1 milyon 731 bin 215 olarak kayda geçmişti. |
The NewYorker'ın 15 Ağutos 2022 sayısının kapağı |
Ayetullah Ruhullah Humeyni'nin, Salman Rüşdi'nin "Şeytan Ayetleri" adlı kitabını hiç okumadığını, oğlu Ahmed, doksanların başlarında Tahran'da bana söylemişti. İranlı liderin İngiliz-Amerikalı yazar için 1989'da verdiği caniyane fetva, Hazreti Muhammed üzerine kurgusal bir rüyalar dizisi üzerine Pakistan, Hindistan ve ötesinde patlayan öfkeden istifadeye yönelik bir siyasal bir hamleydi. Kitabın insanî zaafları tasvir eden ve Allah'ın elçisi olarak Peygamber'in güvenilirliğini sarsan pasajları kimi Müslümanlar için küfürdü.
Krizin ortasında fetva
Ayetullah böylesine kurnazdı. O sıralar genç İslam Cumhuriyeti varoluşsal güçlüklerin içinden yeni yeni çıkıyordu: Irak'la en az bir milyon can kaybına yol açan sekiz yıllık bir savaş; yaygın iç hoşnutsuzluk; ruhban sınıfı arasında derinleşen siyasal çatlaklar; temel gıda ve yakıtın karneye bağlandığı bir ekonomi; ve on yıldır süregiden diplomatik tecrit. Humeyni, Rüşdi'yi ve kitabının çevrildiği her dildeki editör ve yayıncılarını ölüme mahkûm etti. "Nerede olurlarsa olsunlar bütün yiğit Müslümanları" peşlerine düşüp vakit geçirmeden hepsini öldürmeye çağırdı. "Böylece bundan sonra kimse Müslümanların kutsal inançlarına hakaret etmeye cesaret edemesin[di]. Kim bu uğurda ölürse şehit olur" ve cennete yükselirdi. Tahran, [Rüşdi'nin başına] üç milyon doları aşan bir de ödül koydu.
Şeytan Ayetleri bahane
Humeyni genellikle halkın dikkatini Devrim'in çatlakları ve başarısızlıklarından uzaklaştıran konulardan yararlanırdı. 1979'da öğrenciler ABD Büyükelçiliğini işgal ettikten sonra da aynı şeyi yapmıştı. Şah'ın devrilmesinden sonraki aylarda, devrimciler İran'ın siyasi geleceği, yeni bir anayasa ve din adamlarının yetkileri konusunda ikiye bölünmüşlerdi. (Ayrıca birbirlerini öldürmeye başlamışlardı.) Büyükelçiliğin ele geçirilmesi [halkı] oyalamada yararlı oldu. Öğrenci liderlerinden üçü daha sonra bana, [başlangıçta] ABD'nin hasta Şah'ı tıbbi tedavi için ülkeye alma kararını protesto etmek üzere Büyükelçiliği üç ila beş gün işgali planlamış olduklarını anlattılar. Ancak Humeyni ulusal radyodan canlı yaptığı konuşmayla öğrencileri orada süresiz kalmaya teşvik etti. Elli iki Amerikalı diplomat İran siyasetinin piyonlarına dönüştüler. Ayetullah, nihayet dört yüz kırk dört gün sonra, durumun rejimi için siyasi ve mali açıdan uygun hale geldiğine kanaat getirdiğinde rehine krizini sonlandırmayı kabul etti.
Mollaların "reform-devrim" çatışması
Rüşdi de [Ayetullah için] bir piyondu -ve [başına gelenler] zamanlama açısından bir raslantıydı. Diğer Müslüman ülkelerin çoğunda yasaklanmış olmasına rağmen, Tahran, yayınlanmasından sonraki altı ay boyunca "Şeytan Ayetleri"ni görmezden gelmişti. Rüşdi'nin doğum yeri Hindistan, Ekim 1988'de kitabı yasaklayan ilk ülke olmuştu. İran ise, komşu Pakistan'da kitaba yönelik -birkaç kişinin hayatına mal olan- ölümlü protestoların bir iç siyasi krizle kesiştiği Şubat 1989'a kadar harekete geçmedi. Devrim onuncu yıl dönümünü kutlarken Humeyni'nin yakın çevresindeki ruhban topluluğu açıkça bölünmüştü. Humeyni'nin halefi ilan ettiği ve bir zamanlar "hayatımın meyvesi" diye adlandırdığı Ayetullah Ali Montazeri, hükümeti muhalifleri infaz etmek ve Devrim'in vaatlerini tutmamakla eleştiriyordu. Montazeri'nin meydan okuması, iç ve dış politikada yumuşamayı tercih eden -böylece İslam Cumhuriyeti'nin, devrimci bir toplumdan insanî hukuku da Tanrısal hkuku da onurlandıran normal bir devlete evrilebileceği- reformcu bir fraksiyonun ortaya çıkışını temsil ediyordu.Montazeri Humeyni'nin Rüşdi hakkındaki fermanına da meydan okumuş, "dünyadaki insanlar, İran'da işimizin sadece insanları öldürmek olduğu fikrine kapılıyor" diye uyarmıştı.
Humeyni, çırağını görevden alarak ve onu ev hapsine koyarak karşılık verdi ve Rüşdi fetvasından dört ay sonra, altmış sekiz yaşında ansızın kalp yetmezliğinden öldü. İran resmi halefin yokluğunda ve elinde dış dünyayla on yıllık diplomatik krizi tetikleyen, uluslararası ticareti felce uğratan ve rejimi daha da izole eden bir fetvayla bir çifte krizle baş başa kalmıştı.
33 yıl sonra fetva, yeniden
Şimdi, otuz üç yıl sonra, fetva [bir kez daha] İran'ın iç tartışmalarının bir odağı ve onun liderlerince sömürülen bir siyasi araç olarak varlığını sürdürüyor. Cuma günü Chautauqua Enstitüsü'nün amfitiyatrosunda sahneye atlayarak Rüşdi'yi yüzünden, kolundan ve karnından on kez bıçaklayan ve Cumartesi günü, saldırı ve cinayete teşebbüsle suçlanan Lübnanlı Amerikalı Hadi Matar'a ilişkn en çarpıcı gerçeklerden biri, Rüşdi fetvasının ilanından yaklaşık on yıl sonra ABD'de doğmuş olmasıydı.
Matar'ın amacı ve İran'la olan doğrudan veya dolaylı bağları belirsiz. Bölge savcısı mahkemede yalnızca saldırının "hedefli" ve "önceden planlanmış" olduğunu söyledi. Ancak Matar sosyal medya hesaplarından, İran'a desteğini ve liderlerine derin hayranlığını ilan ediyordu. Bu hesaplar, Humeyni'nin, 2020'de ABD insansız hava aracı saldırısında öldürülen Devrim Muhafızları Kudüs Gücü Komutanı Tümgeneral Kasım Süleymani'nin ve İran'ın Lübnan'daki vekil milis gücü Hizbullah lideri Hasan Nasrallah'ın resimleriyle doluydu. Matar'ın ailesi, ABD'ye Hizbullah'ın Şii kalesi olan güney Lübnan'dan göç ettiği bildiriliyor. Uzmanlar, New Jersey'de yaşayan Matar'ın üzerinden çıkan sahte ehliyetteki adı Hassan Muğniye'nin, Hasan Nasrallah'ın ilk adıyla 1980'lerde Beyrut'ta iki yüzden fazla kişinin ölümüne neden olan ABD deniz piyadelerine yönelik intihar saldırılarıyla bağlantılı son Hizbullah komutanı İmad Muğniye'nin soyadının bir araya getirilmesiyle kurgulandığına işaret ediyor. Her iki kişi de Lübnanlı Şiiler arasında büyük saygınlığa sahip.
Hatemi 1998'de: "Salman Rüşdi meselesi tamamen bitti"
Bu yaza kadar Rüşdi de ABD ve Avrupa istihbarat teşkilatları da, fetvadan kaynaklanan tehdidin azaldığı kanısındaydı. Doksanların sonlarında, İranlı reformcular "Şeytan Ayetleri"yle ilgili krizi çözmeye çalışmışlardı. Cumhurbaşkanı Muhammed Hatemi hükümeti İngiltere ile Rüşdi'nin statüsünün ana mesele olduğu görüşmelerin ardından diplomatik bağları yeniden kurdu. Hatemi, 1998'de Birleşmiş Milletler'de kahvaltıda bana ve küçük bir gazeteci grubuna "Salman Rüşdi meselesinin tamamen bitmiş olduğunu düşünmeliyiz" demişti. Rüşdi, çok az güvenlikle veya hiç güvenlik olmaksızın halk arasına yeniden çıkmaya başladı. Hatta 2001'de "Bridget Jones'un Günlüğü"nde bir an için kamerada bile görünmüştü. Batı New York'taki vahşi saldırı çok ironik bir ortamda gerçekleşti. Bir göl kıyısındaki Viktorya dönemi evlerinden oluşan pastoral Chautauqua yerleşimi, günümüzün en ayrıştırıcı sorunları üzerine diyaloğu teşvik için kurulmuştu. Kendim aynı amfitiyatro sahnesinden, aralarında İran'da fanatikler ve reformcular arasında süregelen mücadele ve Tahran ile Washington arasındaki ilişkilerin normalleşip normalleşemeyeceği de olmak üzere birçok kez konuşma yaptım. Yaz programının her haftası farklı bir konuyu işliyor. Her sabah binlerce kişi ana konuşma için genişletilen amfitiyatroda toplanıyor.
Saldırıdan beş gün önce İran Online: "Büyük ve unutulmaz fetva"
Ne var ki, İran'ın bağnaz ruhbanları Rüşdi fetvasını asla reddetmedi. 2017'de mevcut dinî Lider Ayetullah Ali Hamaney'e selefinin fermanının geçerliliği sorulduğunda Hamaney, "Karar, İmam Humeyni'nin yayınladığı gibidir" yanıtını vermişti. Geçtiğimiz yıl sıkı bir baskı altında gerçekleşen seçimlerde aşırı muhafazakarlar Başkanlığı, ABD ve diğer beş dünya gücüyle nükleer anlaşma görüşmeleri sürdüren eden reformculardan geri aldılar. Bağnaz ideologlar artık yürütme, yasama, yargı ve orduya hükmediyor. Rüşdi'ye saldırıdan sadece beş gün önce, İran'da rejimin kontrolündeki Iran Online, fetvayı yeniden yayınlayarak Rüşdi'nin ölüme mahkumiyetini "dünya Müslümanları için büyük ve unutulmaz bir fetva" olarak selamlamıştı. "[. . .] Şimdi otuz üç yılın ardından Salman Rüşdi, asla peşini bırakmayacak ölüm kabusuyla baş başa kaldı."
Bıçaklı saldırısının üzerinden birkaç saat geçmeden İran medyası Matar'ı övüyordu. Editörü'nü Hamaney'in atadığı Kayhan gazetesi , "Bin kere tebrikler [. . .] New York'ta mürted ve şeytani Salman Rushdie'ye saldıran cesur ve saygılı kişiye" diye yazıyor ve ekliyordu: "Allah'ın düşmanının boynunu kıran adamın eli öpülmelidir." Başka bir muhafazakar gazete Horasan ön sayfadaki haberinde Chautauqua'dan bir sedyeyle alelacele taşınan Rüşdi'nin resminin üzerine şöyle başlık atmıştı: "Şeytan Cehennem yolunda."
Edebi ve siyasi liderler, Mumbai doğumlu, 2008'de Kraliçe Elizabeth tarafından şövalye (sir) ilan edilen ve ifade özgürlüğünün uluslararası çehresi haline gelen Rüşdi'ye saldırıyı kınadı. Pen America'nın başkanı Suzanne Nossel yaptığı açıklamada, "Amerikan topraklarında bir edebiyat yazarına herkesin ortasında şiddet yönelten benzer bir saldırı hayal edemiyoruz" dedi. Başkan Joe Biden, Rüşdi'nin "temel, evrensel idealler olan hakikat, cesaret, tahammül ve fikirleri korkusuzca paylaşma yeteneğini temsil ettiğini" söyledi.
Rüşdi'ye yönelik şok edici saldırı, Adalet Bakanlığı'nın İran Devrim Muhafızları üyesi Şahram Pursafi'nin ABD eski ulusal güvenlik danışmanı John Bolton'a bir kiralık katille suikast düzenleme planıyla suçlandığını açıklamasıyla aynı zamana denk geldi. Suikastte Eski Dışişleri Bakanı Mike Pompeo ve eski Savunma Bakanı Mark Esper de hedef alınıyordu. Trump Yönetimi Süleymani'yi öldürdüğü sırada he ikisi de görevdeydi. Bolton, Pompeo ve Esper, o dönemin diğer yetkilileri gibi 24 saat hükümet koruması almaya devam ediyor.
Nükleer anlaşma için geri sayarken
Saldırı aynı zamanda 2015'te Obama Yönetimi'nin aracılık ettiği, ancak 2018'de Donald Trump tarafından terk edilen nükleer anlaşmanın ihyası için geri sayımın başladığı bir döneme de denk geliyor. Tahran'ın bir nükleer bir silahı ateşleyecek kadar zenginleştirilmiş uranyum üretmesine yalnızca birkaç gün mesafede olduğu öngörülüyor -bu, bir bomba yapımı, nakledilmesi ve hedefe ulaştırılmasında en önemli adım. Avrupalı müzakereciler bu ay, bir yıldan fazla süren görüşmelerin ardından İran'a yeniden bir araya gelip programını yeniden sınırlandırıp sınırlamamayacağı konusunda karar alması için bir ültimatom vermişlerdi. Matar'ın İran'a ya da vekillerine yönelik güdüsü ya da bağları ne olursa olsun, dünyanın en ünlü yazarlarından Rüşdi'ye saldırı, devrimci İran'ın taktik ve politikalarının çoğunun hala sirayet ede geldiği gerilimlerin altını çiziyordu.
(AEK)