Araştırmacı yazar Erdoğan Aydın, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Adalet ve Kalkınma Partisi'nin (AKP) baraj altında kalma tehlikesiyle karşı karşıya bulunan Milliyetçi Hareket Partisi'nin (MHP) militarizme dair söylemini sahiplenmesini ve savaşta ısrar etmesini tehlikeli buluyor.
Bunun Türkiye'nin demokratikleşmesine, Kürt Sorunun çözümüne ve gerçek anlamda demokratik bir Anayasa sürecine katkı yapmayacağını vurgulayan Aydın, "Hükümet ve AKP demokratik bir iradeye sahipse BDP ve son dönemde dönüşüm çabaları gösteren CHP ile birlikte, bu süreci büyük bir başarıyla gerçekleştirme imkanına sahip" diyor.
Aydın, MHP'nin 12 Haziran Genel seçimlerinde yüzde 10'luk seçim barajının altında kalmasının olası etkilerini bianet ile paylaştı.
Seçimlerde MHP'nin baraj altında kalmasının toplumsal yansımaları ne olabilir sizce?
Önceki seçimde baraj altına düşen Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) ciddi anlamda yıpranmış olan bir MHP idi. Türkiye'nin gündeminde de yeni bir Anayasa yapmak, Kürt Sorunu'nu etkin şekilde çözmek gibi iç faktörlerin dayattığı problemler de yoktu.
Dolayısıyla MHP'nin bugün baraj altında kalmasıyla çok farklı şeylerle karşılaşabiliriz. MHP siyasetinde temsil edilen militarizm, tekçilik ve sokak üzerinde kurdukları tehditkar politikanın aslında baraj altında kalmasına, normal koşullarda benim gibi sosyalist bir yerden dünyaya bakan birinin sevinmesi gerekiyor.
Ama sanki önümüzdeki sürece bu yerden bakılırsa çok dar bakılacağı kanaatindeyim.
MHP'nin baraj altında kalma ihtimali, aslında MHP'nin dilini kullanan mevcut iktidar partisinin MHP'nin belli oylarının kendisine transfer etmesiyle gerçekleşecektir.
MHP baraj altında kalsa bile - ki muhtemel bir durumdur- Başbakan Erdoğan ve AKP, MHP'nin diline, militarizme, savaşın ısrarla tek yanlı olarak sürdürülmesine, tektipleştirmeye sıcak bakan, dayatmacı kimliği bir yerden MHP'nin tabanının duyarlılığını okşayan bir yerden siyaset yürütüyor.
MHP bu kez baraj altında kalırsa iktidarda MHP'nin hassasiyetleri ortadan kalmış olmayacak. İktidar MHP söylemiyle bu partiyi siyasetten uzak tutmaya çalışıyor. Tıpkı 12 Eylül'de olduğu gibi, kendisi barajın altında, ama kendi söylemi iktidar partisi tarafından dillendirilen bir parti. konumunda olacaktır. Bunun da Türkiye'nin demokratikleşmesine, Kürt Sorunun çözümüne, gerçek anlamda demokratik bir Anayasa sürecine katkı yapma ihtimali yoktur.
Diğer yandan, kasetler yoluyla baraj altında bırakılması, hem MHP'nin toplum nezdinde mazlum pozisyonuna düşürülecektir, dolayısıyla meşruiyet alanı artacaktır. Böyle bir MHP'nin başta Kürt Sorunu ve demokratikleşme olmak üzere sokaktan çok ciddi bir basınç ve karşı saldırı geliştirmeye dönül siyasal ve psikolojik ortamı yaratılacaktır.
Irkçı, milliyetçi, militarist siyasetlerin geriletilmesiyle karşı karşıya kalmayacağız. Bu da memleket ve gelecek açısından aslında çok da olumlu gibi görünmüyor bana.
Milis bir güç tehlikesi görüyor musunuz? Bunu mu anlamalıyız?
Evet, baraj altı kalmış bir MHP, son 10 yıl boyunca Devlet Bahçeli'nin temsil ettiği çizgiyi, gerek şu anda milletvekili adayı yapılmış bazı MHP'lilerin, gerekçe Büyük Birlik Partisi (BBP) ve diğer militarist güçler tarafından sürekli sokağa dökülmeye çalışılan bir güç durumundaydı. Oysa, MHP'nin şu anki önerliği bunun önüne geçen bir yerde duruyor. Baraj altı kalmış bir MHP'nin yeniden, 70'lerdeki pozisyonunu takınması kuvvetle muhtemeldir.
Üstelik 90'lı yıllarda devlet, MHP'nin bu tehditkar enerjisini özel timler aracılığıyla dışa vurmasına olanak tanıyarak bir şekilde kendisini ifade etme olanağı sağlıyordu.
Şimdi devletin veya derin devletin AKP aracılığıyla yeniden dizayn edildiği koşullarda MHP'nin özel tim veya bu gibi kadrolaşmalar içinde mevzilendirilmesi gibi bir durum da olmayacağından MHP'ye kalan tek alan sokak olacaktır. Zaten MHP'nin en iyi bildiği alan MHP'ye bırakılacaktır ki bunun, gerek AKP sözcüleri ve onun destekçisi liberallerin iddia ettiklerinin aksine Türkiye'nin demokratikleşmesine katkı yapmayacaktır.
Kasetlerle ve özel hayatı ihlal eden yollarla baraj altı düşürülen bir MHP yaralı bir şekilde sokağa salınan bir kurt örneği oluşturacaktır. Bunun da Türkiye'de demokratikleşmeye bir katkısı olacağını düşünmüyorum. Aksine, demokratik bir toplumsal dönüşüm yoluyla parlamentodaki bir MHP'nin kah dönüştürülmesi kah militarist, milliyetçi toplumsal desteklerini azaltılması daha kolay olacaktır.
Gerek demokratik anayasa gerekse Kürt sorununu çözümü anlamında hükümet ve AKP demokratik bir iradeye sahipse BDP ve son dönemde dönüşüm çabaları gösteren CHP ile birlikte, bu süreci büyük bir başarıyla gerçekleştirme imkanına sahiptir.
Dolayısıyla MHP'nin dilini kullanarak MHP'yi etkisizleştirmek gibi çok anti demokratik yollara tevessül edilmesinin Türkiye'ye bir faydası olmaz.
Kürt Sorunu'nda etkin adımlar atabilmesi bakımından yeni Mecliste MHP'nin varlığını nasıl değerlendiriyorsunuz?
MHP, tuttuğu siyasal alan, geçmişteki siyasal geleneği, onu manipüle eden ve bugüne kadar besleyen iktidar düşüncesi nedeniyle bu partinin ister parlamentoda ister parlamento dışında Kürt Sorunu'nda olumlu bir misyon üstlenmesi bana pek mümkün görünmüyor.
Ama parlamentodaki bir MHP'nin yine de dönüştürülebilme ihtimalinin parlamentoda olmayan bir MHP'nin dönüştürülebilme ihtimalinden daha fazladır. MHP, meclisteyken dönüşmek zorunda olduğunu daha rahat kavrayabilir.
Önümüzdeki dönemde demokratikleşmeyi tayin edecek olan olgu MHP'nin parlamento dışında kalmasından daha çok AKP'nin, seçim sonuçları ve iç ve dış baskı sonucunda mevcut çizgisinden geri gidip gitmeyeceğiyle bağlantılı olacaktır.
Şu andan itibaren çoğunluk olduğu belli olan AKP, eğer gerçek anlamda içeride ve dışarıdaki demokrasi güçlerinin sesini dinler ve Kürt Sorunu ile demokratik bir Anayasa gibi temel ihtiyaçlara cevap verecek bir yönelime girerse aslında sorunların çözümü yönünde bir gelişme elde etmemiz mümkündür. (EÖ)