Fotoğraf: Muhammed Enes Yıldırım / AA
“Söz konusu kararın hukuki olduğundan söz etmek mümkün değil. Mahkeme siyasal dengelerin değişimine bağlı olarak bir karar verdi. Hukukun iktidar tarafından ne kadar kaba bir şekilde araçsallaştırıldığını bize gösterdi.
“Danıştay’ın modern dönem bir hukuk kurumu olmaktan çıktığını gösterdi. Danıştay, Orta Çağ değerlerini, fetihleri, güçlü olanın diğerinin toprağını ele geçirip onun ibadet mekanlarını kendi ibadet mekanı haline çevirme yaklaşımını meşrulaştırdı.
“Bu ne yazık ki Türkiye’yi geriye taşıma hamlesidir.”
Tarihçi yazar Erdoğan Aydın böyle yorumluyor Danıştay’ın verdiği Ayasofya’nın müzeden camiye dönüştürülme kararını.
Ayasofya’nın müzeye dönüştürüldüğünü 24 Kasım 1934 tarihli Bakanlar Kurulu kararını hatırlatan Aydın, “Dünya barışı açısından, inançlar, kültürler açısından ileriye doğru atılmış bir adımdı” diyor ve kararın önemini “Bütün inançların kendileriyle tarihsel ve manevi bağ kuracağı ama aynı zamanda hiçbir inanca mensup olmayanların da en küçük bir kısıtlama olmadan inanlarla birlikte paylaşım yapabileceği bir mekana dönüştü” sözleriyle anlatıyor.
TIKLAYIN - Danıştay Ayasofya'yı müze yapan kararı iptal etti
TIKLAYIN - Ayasofya Diyanet'e devredildi
"Ortada bir ibadet mekanı ihtiyacı yok"
“Kendimize ‘Bu karar Türkiye’de Müslümanların haklarına, inanç ve ibadetlerini yerine getirmesine karşı engelleyici bir adım mıdır?’ diye soralım” diyen Aydın şu cevabı veriyor:
“Açıkça değil. Bölge Ayasofya’dan daha büyük camilerle dolu, Türkiye’nin bütünü, Suudi Arabistan ve İran dahil olmak üzere dünyanın hiçbir yeriyle kıyaslanamayacak kadar geniş imkanlar sunan bir bölge. Ortada bir ibadet mekanı ihtiyacı yok.
“Kaldı ki UNESCO Ayasofya’yı 1985’te Kültür Mirası listesine aldı. Bu karar da Ayasofya’yı Türkiye’ye özgü mimari bir örnek, bir ibadet mekanı olmaktan çıkartıp dünyanın ortak mirası, paydası haline getirdi.
“Konuyu fetih edildiği dönemin ‘hukukuyla’ değerlendiriyorsanız –kaldı ki fetih sorgulanması gereken bir iştir. Sonuçta kılıcı olanın, kılıcı güçlü olanın gidip başkasının topraklara el koyabildiği, diğerinin inanç mekanlarına el koyabildiği bir ortamdan söz ediyoruz. Bugün bu, o günkü zihniyetle savunulabilir ve tekerrür edilebilir bir durum değildir.
“Böyle bir mirasın yeniden camiye çevrilmesinin hukuki gerekçelerle, ibadet hakkı gerekçeleriyle, Müslümanların hakları gerekçesiyle meşrulaştırılabilir bir tarafı yok.”
"Ayasofya tartışmasına ihtiyaçları var"
Tartışmanın özünün Türkiye’nin şu an içinde bulunduğu siyasal koşul olduğunu dile getiren Aydın, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 16 Mart 2019’daki mitingde Ayasofya'nın ibadete açılmasıyla ilgili sözlerini hatırlatıyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın seçmenlerine üstelik onları azarlayan bir dille “Yan tarafta Sultanahmet’i doldurmayacaksın, ‘Ayasofya’yı dolduralım’ diyeceksin. Bu oyunlara gelmeyelim. Bunların hepsi tezgah” dediğini ifade eden Aydın sözlerini şöyle sürdürüyor:
“Bu karar Türkiye’de işsizliğin olağanüstü artmış olması, uluslararası ilişkilerin ciddi anlamda kredileşiyor olması, Türkiye’de muhalif partilerin, farklı kurumların, farklı talepleri olan insanların taleplerinin demokratik yollarda tartışılıp çözülmemesi için gündemin bloke edilmesidir.
"Ben aslında Ayasofya’yı cami yapmak istemedikleri kanaatindeyim. Ama diğer taraftan Ayasofya’nın cami yapılması yönünden yürütülen tartışmaya o kadar çok ihtiyaçları var ki gündemi bloke etmek, işsizliği, yoksulluğu, açlığı, pandemi dönemindeki sorunları tartıştırmamak için böyle bir hamle yapmak zorunda kaldılar.
"Yargı kurumları hukuk alanının dışına çıktı"
"Danıştay’ın karara gerekçe olarak gösterdiği Fatih Sultan Mehmet Vakfiyesindeki vasiyeti hukuki açısından bir değer taşımıyor. Çünkü Danıştay’ın 2005 ve 2008’de verdiği kararlar bunun tam tersiydi. Dünkü karar da bu nedenle hukuki değil. Danıştay artık tutarlı kalamıyor.
"Örneğin Cumhurbaşkanlığı Sarayının kurulduğu yer bilindiği gibi Mustafa Kemal’in özel mirasıdır ve korunmasını addetmektedir. O kararın çiğnenmesine ses çıkartmayan onay veren, İş Bankası tartışmalara onay veren bir kurumun dönüp Orta Çağ dönemindeki bir vasiyeti hukuki gerekçe olarak kullanması neresinden bakarsanız bakın yargı kurumlarının hukuk alanının dışına çıktığının göstergesidir.
"Karar da hukukun iktidar tarafından ne kadar kaba bir şekilde araçsallaştırıldığını bize gösterdi. Danıştay’ın modern dönem bir hukuk kurumu olmaktan çıktığını gösterdi. Danıştay, Orta Çağ değerlerini, fetihleri, güçlü olanın diğerinin toprağını ele geçirip onun ibadet mekanlarını kendi ibadet mekanı haline çevirme yaklaşımını meşrulaştırdı.
"Dünyadaki Müslümanların haklarını zor duruma düşürür"
"Bu ne yazık ki Türkiye’yi geriye taşıma hamlesidir. Türkiye’yi, dünyada yükselen ırkçılık ve milliyetçilik konusunda zor duruma düşürecektir. Örneğin Avrupa yükselen ırkçılık, İsrail’deki siyonizmin tüm Müslüman izlerini silme konusunda sergilediği cevvallik, Hindistan’da Müslümanlara karşı gelişen Hindu milliyeçliği karşısında dünyadaki Müslümanların haklarını da çok ağır bir şekilde zor duruma düşürür.
"İktidar kendi dar siyasal çıkarı için, düştüğü sıkışıklıktan kurtulmak için bu adımı atmakla hem Türkiye’nin ekonomik ve diplomatik haklarına hem de dünyadaki Müslümanların ibadet ve ifade özgürlüklerine de çok ciddi boyutta zararlar vermiştir.
"Türkiye, başka ülkelerde camilere, Müslümanların ibadet mekanlarına gerçekten dokunulması istenmiyorsa aynı şey burada da imtina edilmesi lazım.
"Ama ne yazık ki geldiğimiz noktada Türkiye’de siyaset; sağduyuyla, hukukla, barışla, evrensel ilişkilerin gerektirdiği özenle değil tam tersine iktidarın çıkarları ekseninde ve İslamcı mantaliteyle yapılmaya başlamıştır.
"Bu durum Türkiye’nin ne kadar geriye doğru savrulduğunu ve önümüzdeki günlerde ne kadar sıkıntı yaşayacağımızın göstergesi olarak okunmalıdır." (HA)