İstanbul Barosu'na bağlı bir grup avukat, Yükek Seçim Kurulu'nun (YSK) Hatip Dicle'nin milletvekilliğini düşürmesi ve KCK ile Ergenekon davalarında tutuklu sanıkların tahliyelerinin reddedilmesini kınayan bir basın açıklaması yaptı.
İstanbul Barosu Orhan Ali Apaydın Salonu'nda yapılan toplantıda konuşan avukatlar Ercan Kanar, Haluk İnanıcı, Mahmut Taşçı, Uğur Olca katıldığı toplantıda, YSK ve mahkemelerin milletvekilleri ile ilgili kararlarının "hukuk dışı, siyasi ve taraflı" olarak nitelendirdi. Avukatlar, Meclis'in acilen yasal mevzuatta değişikliğe giderek krizi çözmesi gerektiğini söyledi.
"Mahkeme gerekçeleri traji komik"
Ercan Kanar, YSK ve Mahkemelerin kararlarının siyasi ve hukuk tarihi açısından yargı eliyle yaratılmış bir komplo olduğunu söyledi.
" Mahkemelerin KCK ve Ergenekon davasından tutuklu iken milletvekili seçilenlerin tahliye taleplerini reddeden kararındaki gerekçeleri traji komiktir. İki davada da delilleri karartma, kaçma şüphesi, delillerin henüz toplanmamış olması gerekçe gösterildi, bu çok vahimdir. Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemesi, yürütme organı gibi çalışan siyasi, bağımlı ve taraflı bir kurumdur."
"Hem yargıç hem YSK üyesi"
Kanar, Hatip Dicle'nin Yargıtay 9. Ceza Dairesi'nden çıkan kararının yargı tuzağı olarak yorumladı.
"9. Ceza Dairesi'nde üç yıldır bekleyen davalar var. Ancak Dicle'nin kararı alalacele 12 Haziran'a yetiştirmek için alındı. Ayrıca karara katılan yargıçlardan birisi de YSK üyesi Bu adil yargılama hakkının ihlallidir."
"TCK 53. madde göz ardı edildi"
Kanar, Dicle kararının Anayasa'nın 76. maddesi ve Milletvekili Seçilme Kanunu'na, Adli Sicil Kanunu'na göre alındığını ancak 2005'te yürürlüğe giren Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) 53. maddesinin göz ardı edildiğini söyledi.
"TCK 53. maddesine göre, infaz tamamlandığında memnu haklardan kısıtlama olmaz. Eğer hak ve özgürlükler açısından daha ileri seviyede bir yasa maddesi varsa bu Anayasa'nın taban normlarına ters düşmediği müddetçe uygulanır. Ancak yapılan tartışmalarda bu yasa hiç gündeme gelmedi.
Meclis eğer Kürt sorununda samimiyse acilen özel bir yasa çıkarmalıdır. Herşey Meclis'in elindedir."
"Çözüm yasaların değişmesinde"
Haluk İnanıcı ise 2001'de Anayasa'nın 14. maddesinde yapılan değişiklikle düşünce suçu ile ilgili kısıtlamaların kaldırıldığına dikkat çekti.
"YSK seçim öncesinde kullanması gereken yetkiyi sonra kullanarak Meclis'in yetkisini gasp etmiştir. Mahkemeler yargı sürecini çalıştırmıyor, sonra da vekillerin tahliyesi için 'kaçmalarına şüphe var' diyor. Çözüm yasaların değiştirilmesinde yatar."
"Başbakan da Dicle de düşünce suçundan yargılandı"
Mahmut Taşçı, Başbakan Tayyip Erdoğan'ın 2002'de Dicle ile aynı şekilde düşünce suçundan yargılandığını ancak yasanın Meclis tarafından değiştirildiğini hatırlatarak neden aynı uygulamanın Dicle için yapılmadığını sordu.
Uğur Olca, yaşanan süreçten herkesin sorumlu olduğuna dikkat çekerek, "AKP Oya Eronat'ın vekilliğini iptal etmeli. Henüz vakit varken mevzuatta yer alan tüm anti demokratik yasalar temizlenmelidir. Yoksa Türkiye eski kara darbe günlerine geri döner" dedi. (NV/ŞA)