“Osman Kavala ve Yiğit Aksakoğlu’nun tutuklulukları hukuka uygun mu?”
“Tutukluluk tedbirinin uygulanmasının koşulları var mı?”
“İddianamede geçen suçlamalar sivil toplum faaliyetleri için ne anlama geliyor? Ve tüm bu suçlamalar karşısında biz, sivil toplum olarak neler yapabiliriz?”
Bu sorulara, “Gezi İddianamesi: Hedefteki sivil toplum" başlıklı panelde yanıt arandı. Panelin amacı, 24-25 Haziran’da Silivri’de görülecek Gezi Davası’na dikkat çekmek.
TIKLAYIN – Gezi Eylemleri Davası 24 Haziran'da Silivri'de
TIKLAYIN - Osman Kavala ve 15 Hak Savunucusu Hakkındaki İddianame Kabul Edildi
Anadolu Kültür Yönetim Kurulu Başkanı iş insanı Osman Kavala ve Bernard van Leer Vakfı’nın Türkiye Temsilcisi Yiğit Aksakoğlu’nun tutuklu yargılandığı Gezi Davası’nda, 14 sivil toplum çalışanı da tutuksuz olarak yargılanıyor.
"İddianamede anlatılan suçların hepsi yasaldır, suç değildir"
İstanbul Taksim’deki Point Otel’de gerçekleşen panelin ilk bölümü, “Gezi iddianamesi” başlığındaydı. Bu bölümü, gazeteci Mehveş Evin yönetti. Panelin ilk konuşmacısı Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi’nden avukat Duygu Türemez idi. Türemez, özetle şunları belirtti:
* İddianame, “Kişiler arasında hiyerarşik örgüt bağı olmadığını gevşek örgüt bağı olduğunu” söylüyor. Bu örgüte dair kanıt bulunamayan iddianamelerde karşılaştığımız bir durum.
* Bu iddianamede söylenen suçun yapıldığına dair cebir ve şiddet ibaresi yok.16 kişi arasında hiç birinin cebir ve şiddet eylemlerine katıldığına dair, bilgi - kanıt yok. Bunun dışındaki o dönemde farklı illerde olan mala zarar verilen başkalarının yaptığı eylemler iddianameye dâhil edilmiş.
* Bunu da dönemin fezleke ve emniyet müdürlüklerinden alınan raporlarla ilişkilendirip sunmuşlar.
* Bu iddianamede ihlal edilen bir hukuk kural var o da şu, aynı suçtan iki kere yargılama yapılmaz. Bu anlamda da iddianameye dair ciddi bir soru işareti doğuyor.
* İddianamede bir şiddetsiz eyleme değinilmiş. Şiddetsiz eylem suç olarak gösterilmiş ve bu da daha çok Yiğit Aksakoğlu üzerinden ilerliyor. Oysa çok demokratik ve günlük hayata katmaya çalıştığımız bir şey şiddetsizlik.
* İddianamede şiddetsiz eyleme örnek olarak sosyal sistemden çekilmek diye bir örnek var. Başta Mehmet Ali Alabora’nın ve Minör tiyatrosundakilerin evden çıkmadıkları buna örnek verilmiş. Evden çıkmamaları sosyal sistemden çekilmek anlamına geliyormuş. Çapul TV’nin kurulması da şiddetsiz eylemlere örnek olarak verilmiş. Taksim Platformu’nun kurulması. Bu da doğrudan örgütlenme hakkına saldırı. Berkin Elvan hastanedeyken hastanede nöbet tutulması, aileye destek verilmesi de buna örnek olarak gösterilmiş.
* Bu iddianamede anlatılan suçların hepsi yasaldır ve hiç biri suç değildir. Deliler yetersiz ve zayıftır.
"İddianame çok komik ama gülemiyoruz"
Türemez’in ardından avukat Hürrem Sönmez konuştu. Sönmez, özetle şunlara değindi:
* ”Hükümete devirme suçunu” iddia eden bu iddianamede, çok daha ciddi deliller beklerdik. Oysa öyle bir delil, kanıt yok. Tüm bunlar hukuk ülkelerinde beklenilen bir durumdur. Kanıt beklemek gibi. Ama bir farkındayız bizim ülkemizde uzun zamandır normal olmayan koşullardayız.
* Normal olmayan koşullarda açılan davalar oldu. Beşiktaş’a Çarşı davası açıldı, Taksim Dayanışması’na da dava açıldı. Dayanışmaya açılan davada takipsizlik kararı verildi. Çarşı davasında da herkes beraat etti. Peki, aradan beş yıl geçtikten sonra bu kadar ciddi suçlamalarla tekrar 16 kişi hakkında neden bu şekilde bir iddianame düzenlendi?
* Yeni elde edilen delil de yok bu. İddianamede yer alan her şey 2013’te devletin kendisinin Fettullahçı yapıyla ilişkilendirdiği savcıların oluşturduğu deliler var.
* 657 sayfalık iddianamenin ve binlerce sayfalık ekin içinde en önemli delil telefon kayıtları ve dinleme kararları. Çoğu 2013 Haziran’ın sonlarında verilmiş kararlarla yapılan dinlemeler var. Bu kişilerin örgütlü bir suç işlediğini iddia ediyorsunuz ama onlara dair dinleme kararları, bu eylemlerin en zirvede olduğu zaman değil sonradan yapıldığını görüyoruz.
* Telefon dinlemelerine dair verilen mahkeme kararlarında iki hâkimin ismi var. Biri tutuklu biri de firari. Firari olan hâkimin yasadışı usulsüz dinlemeden aldığı bir mahkûmiyet kararı var üstelik.
* Terör örgütü üyesi dediğiniz iki hâkimin imzasıyla hazırlanan kanıtlarla siz bu insanları suçluyorsunuz. Elbette çok komik ama gülemiyoruz. Evet, trajikomik ama insanlar ağırlaştırılmış müebbetle yargılanıyor. Mizah duygumuzu devreye sokamıyoruz çünkü durumun kendisi vahim.
"Suçların hiçbirinin kanıtı yok"
Sönmez’in ardından gazeteci Gökçer Tahincioğlu konuştu. Tahincioğlu’nun dikkat çektikleri de özetle şöyle:
* İlk Gezi eylemleri olmaya başladığında, Banu Avar arka arkaya iki yazı yazdı. İki yazıda da Gezi’nin dış destekli olduğunu ve büyük bir planın parçası olduğunu söylüyor.
* Güncel Meydan diye bir yerde Erhan Sandıkçı diye biri de yazı yazdı. Bu yazı çok enteresan, savcının iddianameyi hazırlarken bu yazıdan yararlandığını görüyoruz. Savcı, iddianamede bu yazıdan kopyala yapıştır yöntemi ile bir bölüm almış.
* Dikkat çeken şu, bu iddianame yayınladıktan sonra ne Banu Avar ne de Erhan Sancıkçı tek bir kelime etmedi, yazmadı.
* Mehmet Ali Alabora Mısır’a gitmiş, Otpor*’un lideri de Mısır’a gitmiş. Karşılaştıklarına dair bir kanıt yok. Ama ikisinin farklı tarihlerde Mısır’a gitmesi suç kanıtı olarak konulmuş.
* Birkaç Sırplı Antalya’ya tatile gelmiş. Otelin adını ble yazmışlar iddianameye. Bu da suç kanıtı olarak konulmuş. Bunların hiç birinde bir kanıt yok. Aynı yerde olduklarına dair bir belge bilgi yok. Bunu “anlaşılmaktadır” diye güçlü bir kanıt gibi iddianameye koymuşlar.
İkinci bölümde sivil toplum birlikte çalışmanın yollarını aradı
Panelin ikinci bölümü, “Hedefteki sivil toplum” başlığında gerçekleşti. Bu bölümü, Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi’nden Tarık Beyhan modere etti. Bu bölümde, Yurttaşlık Derneği’nden Emine Uçak, Yaşama Dair Vakıf’tan Mehmet Ali Çalışkan, Hak İnsiyatifi Suphi Çörekçi ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı’ndan Şebnem Korur Fincancı konuştu.
Sivil toplum temsilcileri, Gezi iddianamesi ile tüm bir sivil toplumun çalışmalarının durdurulmak istendiğine dikkat çekti ve birlikte çalışma yolları üzerine görüş alış verişinde bulundu.
Toplantıyı düzenleyen kurumlar Civil Rights Defenders, Eşit Haklar İçin İzleme Derneği, Hakikat Adalet Hafıza Merkezi, Hak İnisiyatifi, İnsan Hakları Derneği, İnsan Hakları Gündemi Derneği, Sosyal Politikalar, Cinsiyet Kimliği ve Cinsel Yönelim Çalışmaları Derneği, Türkiye İnsan Hakları Vakfı, Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi, Yurttaşlık Derneği. |
Toplantıdan detaylar * Toplantı söylenilen saatte başladı ve bitti. * Toplantıya sivil toplum, akademi ve basın alanından ilgi yoğundu. * Toplantıya katılan bazı isimler şöyle: Prof. Dr. Gencay Gürsoy, CHP milletvekili Sezgin Tanrıkulu, Adli tıp uzmanı Ümit Biçer, Hafıza Merkezi'nden Murat Çelikkan, Asena Günal, Emek Partisi Genel Başkanı Levent Tüzel aynı partiden Erdal İmrek ve HDP milletvekili Ahmet Şık. |
(EMK)
* Otpor, 1998-2003 yılları arasında Sırbistan'da Slobodan Milošević rejimine karşı başlamış pasif direniş eylemi gerçekleştiren bir gençlik hareketidir. Türkiye'de 2013'te Gezi Parkı'ndaki ağaçların korunması için yurttaşların sokağa çıkması, bazı çevrelerce otporla ilişkilendirilmek istenmiştir.
** Fotoğraflar: Evrim Kepenek/bianet