“Bu raporun ardından biz artık savcının mütalaasını vermesini bekliyoruz. Çünkü, bu raporla birlikte sanıkların Şule’nin intihar ettiğine dair öne sürülen tüm iddialar çöktü. Bir kez daha iddialar çöktü.”
Avukat Umur Yıldırım, Şule Çet davasındaki son bilirkişi raporunun davaya etkisini bu sözlerle özetledi. Rapor, sanıkların iddia ettiği gibi Şule'nin intihar ettiğini değil, intihara meyilli olmadığını vurguluyor.
Üniversite öğrencisi Şule Çet, 29 Mayıs 2018'de Ankara’daki bir plazanın 20’nci katından şüpheli bir şekilde düşerek yaşamını kaybetti.
TIKLAYIN – Şule Çet Cinayeti Kronolojisi
Çet’in yaşamını kaybetmesinin ardından gözaltına alınıp serbest bırakılan Çağatay A. ve Berk A. kamuoyunun da baskısıyla soruşturma kapsamında daha sonra tutuklanarak cezaevine gönderildi.
Ankara Cumhuriyet Savcılığı’nca hazırlanan iddianamede Çet'in ölümüyle ilgili, sanıklar Çağatay A. (34) ve Berk. A.’nın (33) "cinayet", "nitelikli cinsel saldırı" ve "hürriyeti tehdit" suçlarından ağırlaştırılmış müebbet cezasıyla yargılanması istendi.
Ankara 31. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 6 Şubat 2019’da görülen ilk duruşmada, bazı delillerin adli tıpta kaybolduğu ortaya çıktı. Sanıklar ve avukatları, bu davada, Çet’in intihar ettiğini iddia etti.
Psikolojik durumuna dair rapor hazırlanması istendi. Bunun üzerine mahkeme kararıyla, Çet’in psikolojik duruma dair bilirkişi raporu hazırlandı.
Gazi Üniversitesi öğretim üyesi üç psikiyatri uzmanından oluşan bilirkişi heyetinin hazırladığı raporda, "Maktulün intihar edebileceği konusunda dosyada bir bilgi veya gözlemin olmadığı" belirtildi. Raporda ayrıca, Çet'in elindeki bir tutam saç için de 'intihar kanıtı olarak kabul edilemeyeceği' tespitinde bulunuldu.
"İntihara meyil yok"
Bilirkişi heyeti, Şule Çet'in Sağlık Bakanlığı'ndaki tedavi kayıtları, telefon mesajları ve sosyal medya hesapları üzerinde yaptığı inceleme sonunda, Çet'in intihara meyilli olduğuna dair bir bulguya rastlanmadığını belirtti.
Raporda Çet'in sağlık durumu ile ilgili psikolojik içerikli 2010, 2013 ve 2016 yılına ait kayıtlar incelenerek intihar girişimi ile ilgili herhangi bir bilginin varlığı araştırıldı.
Uzmanlar 1- 7 Haziran 2010 tarihleri arasında İstanbul Bezm-i Alem Valide Sultan Vakıf Gureba Eğitim Araştırma Hastanesi'nde Çet'e konulan, “ilaçlar haplar ve biyolojik maddelere maruz kalma ve kazayla zehirlenme” tanısına dikkat çekti. Raporda, konulan tanı ve sonrasında yapılan uygulamalardan söz konusu olayın zehirlenme olduğu ve intihar girişimi ile ilgili bir bilginin bulunmadığı kaydedildi.
28 Şubat 2013’de İstanbul Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde Çet'e yazılan antidepresan ilacın, “nörologlar tarafından ağrı ya da benzeri nörolojik hastalıkların tedavisinde de kullanılabildiği, bu dozun bu ilacın başlangıç dozu olduğu” ifade edildi.
“Hastane tedavi edilmesi gerekirken, ayakta tedavi edildi”
Bilirkişi heyeti ayrıca 1 Eylül 2016’da Yüreğir Devlet Hastanesinde Çet hakkında düzenlenen raporda, “orta depresif nöbet” tanısının konulduğuna ve psikolog tarafından Çet'e bireysel psikoterapi yapıldıktan sonra hazırlanan reçetede “majör depresif bozukluk” tanısının da yer aldığına dikkat çekti.
Buradaki majör depresif nöbetin, reçeteye yazılan ilacın mevzuata göre ödemesinin karşılanması amacıyla hekim tarafından eklendiği kaydedilirken, intihar girişimi belirtisi olması halinde Çet'in hastaneye yatırılması gerektiği, ancak kendisinin ayakta tedavi edildiği belirtildi.
Raporda bu durum, “intihar girişimi ya da düşüncesi depresyonun ileri ve ağır bir belirtisi olup hastaneye yatmayı gerektirebilen acil bir durum olduğu, gerek psikolog gerekse psikiyatri uzmanı tarafından görülmüş olan maktülün böyle bir riskinin olması durumunda ne psikoterapi ne de 10 mg B… tedavisi ile evine gönderilmesinin beklenmediği” tespitine yer verildi.
"Sosyal medya paylaşımları intihar için kanıt değil"
Bilirkişi heyetinin raporunda, 5 Şubat 2019’da Çet için Prof. Dr. Akça Toprak Ergönen, Doç. Dr. Neşe Direk Tecirli ve Doç.Dr. Özgür Can tarafından hazırlanan bilimsel mütalaa raporundaki bulgular da hatırlatıldı.
TIKLAYIN - "Şule Çet'in 4 Metre İleri Düşmesi İçin Atılmış Olması Gerekir"
Söz konusu bilimsel mütalaadan Çet ile ilgili, "Tüm bu eylemler ve yazışmalarında ifade ettiği iş bulup maddi sorunlarını çözmesi durumunda sorunlarının çözülmüş olacağına dair ifadeleri, sorunlarına rağmen mücadele etmeyi sürdürdüğünü, Şule Çet’in intihar etmek için risk etmeni olan yoğun bir ümitsizlik duygusu içinde olmadığını ve sorun çözme becerisinin olduğunu göstermektedir" ifadelerine yer verildi. "Şule Çet’in ölümünden önceki dönemde, yakın çevresi tarafından fark edilen ciddi intihar planının eşlik ettiği aktif bir depresif tablo içinde olmadığı görülmektedir" tespitlerine yer verildi.
Raporun sonuç bölümünde incelenen belgelerden yola çıkan bilirkişi heyeti Çet'in, “intihar edebileceği konusunda dosyada bir belge veya gözlemin olmadığı'”neticesine ulaştı.
Şule Çet’in ailesinin avukatı Umur Yıldırım, 16 Ekim’deki duruşmanın çok önemli olduğuna dikkat çekerek şunları söyledi:
“Bu davada sanıkların en başından beri savunduğu ‘sanıklar intihar etti’ iddiası bu raporla birlikte çöktü. Bu aşamada artık biz savcının mütalaasını açıklamasını bekliyoruz. Bu rapor davanın seyrinin değiştirecek diyemiyorum çünkü en başından beri tüm raporlar ve tanık beyanları Şule’nin intihar etmediğini kanıtlıyordu."
Şule Çet'in şüpheli bir şekilde yaşamını kaybetmesine dair açılan davanın dördüncü duruşması 16 Ekim'de Ankara 31. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülecek.
Ne olmuştu? Şule Çet, 29 Mayıs 2018'de Ankara'daki bir plazanın 20. katından şüpheli bir şekilde düşerek hayatını kaybetmişti. Olayın intihar olduğu iddia edilmişti. Olayın ardından gözaltına alınıp serbest bırakılan Çağatay A. ve Berk A. soruşturma kapsamında daha sonra tutuklanarak cezaevine gönderilmişti. Çağatay A., ilk ifadesinde Şule Çet'in intihar ettiğini öne sürerek, "Kendisine engel olmaya çalıştım, atlarken tutmaya çalıştım ama başaramadım. Atlamasın diye tutuğum sırada parmaklarımda sıyrıklar oluştu" demişti. Diğer zanlı Berk A. ise "Olay sırasında başka bir odadaydım. Neler yaşandığını bilmiyorum" ifadelerini kullanmıştı. İddianamede, iki sanık için "cinayet", "ırza geçme" ve "hürriyeti tehdit" suçlarından ceza istenmişti. Davanın ilk duruşması 6 Şubat 2019'da görülmüştü. Duruşmadan sonra, Adli Tıp'a gönderilen bazı delillerin kaybolduğu öğrenilmişti |
(EMK)