Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un boşanma davalarında “aile arabuluculuğu” sistemi ve maddi-manevi tazminat, nafaka ile mal paylaşımı davalarının ayrılmasına ilişkin düzenleme hazırlığında olduklarını açıklaması, kadın hakları savunucularının tepkisine neden oldu.
İstanbul Barosu Yönetim Kurulu Üyesi ve Kadın Hakları Merkezi’nden sorumlu Koordinatör Avukat Yelda Koçak, bianet’e yaptığı değerlendirmede, söz konusu adımların kadınlar açısından ciddi riskler taşıdığını belirterek şu uyarılarda bulundu:
“Bunlar bizim yıllardır karşı çıktığımız, durdurmayı başardığımız sistemler. Hem aile hukukunda arabuluculuk hem de boşanmanın nafaka, tazminat, mal paylaşımından ayrılması kadınlar için büyük tehlike. İstanbul Sözleşmesi, şiddet içeren durumlarda arabuluculuğu kesin olarak yasaklar. Ancak Türkiye’de şiddet denilince sadece fiziksel şiddet anlaşılıyor. Oysa ekonomik şiddet de çok yoğun.”
“Taraflar eşit değil”

Koçak, zorunlu arabuluculuk uygulamalarının daha önce kadınları şiddet sarmalına ittiğini, benzer riskin boşanma süreçlerinde de ortaya çıkacağını vurguladı:
“Kadınlar ‘şiddet yok’ denilerek arabuluculuğa yönlendirildiğinde, mevcut durumları daha da kötüleşecek. Boşanma anlaşmaları şiddet aracılığıyla yapılacak. Uzlaştırmada gördük: Kadın ‘istemiyorum’ dediğinde bile tehdit edildi, darp edildi. Tarafların eşit olmadığı bir ortamda özgür iradeden söz edilemez.”
“Laik hukuk sistemi risk altında”
Ekonomik eşitsizliğin arabuluculuk masasında kadınları dezavantajlı kılacağını ifade eden Koçak, miras davalarındaki zorunlu arabuluculuk örneğini hatırlattı:
“Bu yolla birçok kız çocuğu miras payından mahrum bırakıldı. Tehdit ve baskıyla haklarından vazgeçirildiler. Medeni Kanun’la güvence altına alınan hakların bertaraf edilmesi demektir bu.”
Koçak’a göre arabuluculuk, laik hukuk sistemi açısından da riskli:
“Arabuluculukta hukuk kurallarına bağlı kalma zorunluluğu yok. Bu, çok hukukluluğun önünü açar. Medeni Kanun’un ilanıyla kadınlar eşit yurttaş oldu. O kazanımların parçalı düzenlemelerle gasp edilmesi, kanunun genel ruhunu devre dışı bırakma girişimidir. Hedef, Medeni Kanun’un ve laik hukukun kadınlara kazandırdığı eşitliktir.”
Adalet Bakanı’nın Avrupa’yı örnek göstermesine de değinen Koçak, “Madem Avrupa örnek alınıyor, o zaman İstanbul Sözleşmesi’ni ve kadınların şiddetten korunmasına, nafaka haklarına ilişkin düzenlemeleri de alın. Önce bunları uygulayın” dedi.
Türkiye’de Boşanma İstatistikleri
Türkiye’de boşanma oranları yıllar içinde düzenli olarak artış gösteriyor. Özellikle evliliğin ilk 10 yılı, çiftlerin en sık boşandığı dönem olarak öne çıkıyor.
2024 Verileri
TÜİK verilerine göre 2024’te boşanan çift sayısı 187.343 oldu. Bu rakam, 2023’e kıyasla %8,07 artış anlamına geliyor. Kaba boşanma hızı binde 2,19 olarak kaydedildi.
Boşanma oranlarının en yüksek olduğu iller sırasıyla Antalya (binde 3,29), İzmir (3,09) ve Karaman (3,04) oldu. En düşük boşanma oranları ise Hakkari (binde 0,45), Şırnak (0,55) ile Siirt ve Muş’ta (0,60) görüldü.
Evliliğin ilk yılları boşanmada kritik rol oynuyor: Boşanmaların %33,7’si ilk 5 yılda, %21,3’ü ise 6–10 yıl arasında gerçekleşti.
Boşanma sonrası çocukların velayeti konusunda ise büyük çoğunluk anneye veriliyor. 2024’te velayet verilen 186.536 çocuğun %74,4’ü anneye, %25,6’sı babaya bırakıldı.
20 Yıllık Eğilimler
2004–2023 arasında boşanma sayısı %89 arttı. Bu dönemde toplam 2 milyon 559 bin 910 çift evliliklerini sonlandırdı.
Boşanmanın en yaygın nedeni ise %88,6 oranıyla “geçimsizlik” olarak öne çıkıyor.
(EMK)









