Değişim İçin Avukatlar’dan Türkiye Barolar Birliği (TBB) Delege Adayı Avukat Özden Özdemir ile bu hafta sonu düzenlenecek Genel Kurul öncesinde baro seçimini, baronun mevcut yaklaşımlarını, Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu’nun baro başkanlığına adaylık sürecini, avukatların ihtiyaçlarını ve hedeflerini konuştuk.
“Avukatlar, yargılamada fazlalık görülüyor”
İstanbul Barosu’nun mevcut yönetiminin icraatlarını ve hukuki sorunlara yaklaşımını nasıl değerlendirirsiniz?
İstanbul Barosunu 22 yıldır Önce İlke grubu tarafından yönetiliyor. Bu grubun yönetiminde İstanbul Barosu etkisiz, avukatlarla bağı kopmuş bir kurum haline getirildi.
Özelikle son dönemde avukatlar hacizde, duruşma salonunda, geri gönderme merkezlerinde, emniyette cezaevlerinde ve savunma mesleğini icra ettikleri her alanda yargılama faaliyetinin üç sac ayağından biri olarak değil yargılama faaliyeti içinde bir fazlalık olarak görülüyor.
Anayasa Mahkemesi kararları uygulanmazken, İstanbul Barosu yönetimi kendi içinde kavgalı bir halde varlık sebebini unutmuş bir yönetim anlayışı ile yönetiliyordu. Bu durumdan rahatsız olan ve değişim isteyen avukatlar olarak 24 saat içinde topladığımız 1200 imza ile İbrahim Kaboğlu'na İstanbul Barosu Başkan adayı olması için açık çağrıda bulunduk. Sayın Kaboğlu çağrımızı kırmayarak bu fiili Anayasasızlaşma sürecine ve baronun pasifliğine cevap olarak “ben değil biz olarak yola çıkıyoruz” diyerek başkan adayı oldu. Kaboğlu'nun başkan adaylığı yıllardır barodan umudu kesmiş olan özelikle genç, işçi ve kadın avukatlar tarafından heyecan ile karşılandı.
“Kaboğlu, ‘Hayır’ kampanyasının sözcüsüydü”
Bu adaylığın ardından iktidara yakın basın ve sosyal medyada yayımlanan haber ve iddialarla ilgili ne düşünüyorsunuz?
Avukatlarda yaşanan bu değişim heyecanını bastırmak için mevcut yönetime yakın bazı kişiler tarafından önce WhatsApp gruplarından daha sonra sosyal medyanın çeşitli mecralarında Kaboğlu'nun “Yetmez ama Evet’çi” olduğu yalanı yayılmaya başlandı. Bu iddialara karşı hocanın 2010 referandumunda “Hayır” kampanyasının sözcüsü olduğu hatta bu konuda kitap yazdığını anlattık.
Benim de yer aldığım kurul adayları listesinin yayımlanmasından sonra da iktidar bağlantılı aşırı milliyetçi bazı internet sitelerinde listede bulunan avukat arkadaşlarımızı müvekkilleri üzerinden suçlayan, LGBTİ+ hak savunuculuğunu, kadın hakları mücadelesini, suç olarak gösteren tamamen kara propaganda amacı güden haberler yapılmaya başlandı.
“Saray çıkışlı kara propaganda”
Sizce neden böyle bir propaganda başladı?
Kaboğlu'nun ve bizlerin yola çıkış amacı, hem avukatların kangren halini almış sorunlarını çözmek hem de fiili Anayasasızlaşma dediğimiz bu sürece karşı hukuki ve fiili bir mücadele yürütmek.
Biz bu kara propagandanın çıkış mecrası olarak Saray’ı görüyoruz çünkü Kaboğlu başkanlığında bir İstanbul Barosu, sürekli Anayasal darbe süreçleri yürüten iktidara karşı dimdik duracak olan baro olur. İktidar mahfillerinde alarm zillerinin çalmasının sebebinin bu olduğunu düşünüyoruz.
“22 yılda ülke hukuk eliyle dizayn edildi”
Mevcut işleyişte neleri değiştirmek istiyorsunuz, planlarınız neler?
Önce İlke grubunun baroyu yönettiği 22 yıllık süreçte ülke hukuk eliyle baştan başa dizayn edildi, ülkeyi derinden sarsan onlarca olay, onlarca katliam yaşandı, ülke cezasızlık politikasının ürünü olarak sömürü cennetine döndü, İstanbul Barosu bu süreçte ne yaptı?
Ya suya sabuna dokunmayan basın açıklamaları yaptı ya da sessiz kalıp kulağının üstüne yattı. Dünyanın en çok üyeye sahip barosu olmakla övünen yönetim, bunca adaletsizlik karşısında kendini deve kuşu misali baro binasına hapsetti, hak arama mücadelelerine destek vermedi.
“Avukatların derdi önemsenmedi”
Hadi diyelim ülkenin, halkın derdiyle uğraşmaya gerek görmedi veya tavır almayı kendine göre politik buldu, kendisinin varlık nedeni olan avukatın dertlerini de önemsemedi.
Binlerce avukat açlık ve sefalet koşullarında yaşarken, intihar ederken sorunları sadece maddiyata indirgeyebildi, mesleğin düştüğü duruma ses çıkarmadı hatta kabullendi, adaleti, hak ve hukuka uyma, herkesin hakkını gözetme, doğruluktan ayrılmama olarak görmediği gibi sadece imtiyazlı kesimlere tanınmış bir ayrıcalık olarak değerlendirdi, hiçbir saldırıya karşı direnmedi, kendisine tanınan sınırı baro merkezi olarak kabul etti, onun dışına çıkmaktan imtina etti.
Sonuç olarak İstanbul Barosunun avukatlar ile arasındaki bağ tamamen koptu. Mevcut yönetim, avukatların Barodan uzaklaştığını ileri sürse de biz bunun tam tersi bir durum olduğu inancındayız, Baro avukattan uzaklaştı, avukata yabancılaştı. Baroyu tamamen formel, şekilci ve bürokratik tarzda yöneten bir anlayışın avukatlarla bağ kurabilmesi mümkün değildir.
“Değiştirmek istediğimiz, çerçevedir”
Her şeyden önce değiştirmek istediğimiz, genç meslektaşlarımıza yıllardır aşılanan “işine bak, sorunların çözümü pratikte, politik değil” algısıdır. Bu algıyı meslektaşlarımızın içine işlemeye çalışanlar aslında günlük ve teorik problemlerimizi üreten iradeye katkı sunuyor. Değiştirmek istediğimiz önce çerçevedir. Çerçeveyi belirlerken katılım ile dinleyerek, interaktif şekilde anlatarak değiştirmek, dönüştürmektir. Varmak istediğimiz yer bu çerçevenin içini güzel bir resim ile tamamlamak.
Duruşma önünde bekletilmemizden olanak eşitsizliğine kadar baştan sona hep birlikte değiştirmek... Değiştirirken bizlerin de değişmesidir, dönüşmek, dönüştürmektir. Bu değişimin ilk çıkış noktası ise fikir, dayanışma ve eylemdir.
“Avukatların sorunlarında yanında olacak bir baro”
Konusu açılmışken, avukatların hukuki ve özlük haklarıyla ilgili durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Hiçbirimizin elinde avukatın saygınlığını yeniden kazandıracak, ekonomik sorunlarımızı bir çırpıda aşmamızı sağlayacak sihirli bir değnek yok, iddialı laflara, çılgın projelere de artık karnımız tok.
Ancak Baronun esas fonksiyonunun dayanışma ve denetleme olduğunu unutmamalıyız. Avukatların ekonomik, sosyal tüm sorunlarında yanında olacak bir baro yaratacağız. Ayrıca genç meslektaşlarımızın, işçi avukatların büyük ofislerde yaşadıkları tacize ve mobbinge karşı da tavizsiz bir mücadele yürüteceğiz.
Bunun için avukatlık haysiyeti bizim anahtar kavramımız. Avukatlık haysiyetine bağdaşmayan her türlü davranışı denetleyip gereğini yerine getireceğiz.
Değişim planlarınız arasında, memleketin genel hukuki durumu ile ilgili neler var?
Anayasal yıkıma karşı hukuk devletini yeniden inşa etmek için biz İstanbul Barosuna mensup 65 bin avukat başta olmak üzere, Türkiye'nin bütün avukatlarıyla hep birlikte mücadele edeceğiz.
Mesleğimizin onurunu, itibarını ve saygınlığını ancak bu şekilde yeniden kazanabiliriz. Bu nedenle, tutulamayacak vaatlerde bulunma, havalı projelerle göz boyama dönemi artık son bulmalı, seçime giren tüm aday ve gruplar, Baroya örgütlü gücünü yeniden kazandıracak, samimi ve tutarlı bir mücadele pratiğinin sözünü vermelidir.
(AS)