Cumartesi Anneleri/İnsanları’nın Galatasaray Meydanı’ndaki 700. hafta buluşmasında yaşanan polis müdahalesi ve sonrasında İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun açıklamalarını, 5 Şubat 2011’de dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan’ın Cumartesi Anneleri/İnsanları’yla yaptığı görüşmede yer alan avukat Abdülbaki Boğa ile konuştuk.
O dönem İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şube Başkanı olan avukat Boğa, görüşmede Erdoğan’ın annelerin umutları için ışık olabilecek bir söz vermekten kaçındığını, sadece “Elimizden geleni yapacağız” dediğini aktardı.
“Sadece ‘Elimizden geleni yapacağız’ dedi”
Avukat Boğa, Dolmabahçe’de Erdoğan’ın Cumartesi Anneleri/İnsanları’yla gerçekleştirdiği görüşmeye dair notları şöyle aktarıyor:
“Kayıplara ilişkin öyküleri bir dosya içerisinde hazırlayıp götürmüştük ama kendisi not almayı tercih etti.
“Aslında yarım saat olarak planlanan görüşme ailelerin öykülerini tek tek anlatması nedeniyle bir buçuk saate uzadı.
“Bu bizim açımızdan umut vericiydi. Fakat sona doğru çözüme dair bir söz alma talebimiz hiçbir şekilde karşılığını bulmadı. Kendisi sadece ‘Elimizden geleni yapacağız’ dedi. Bu, beklentimizi karşılayan bir durum değildi.
“Toplantıda yer alan AKP’li Güldal Akşit ve Ayşenur Bahçekapı'dan da toplantı dışında çözüme ilişkin kamuoyunu aydınlatabilecek, annelere umut ışığı olabilecek bir söz almaya çalıştım ama alamadım.
TIKLAYIN - Cumartesi Anneleri Başbakan'ın Yanından Eli Boş Döndü
“Erdoğan’ın yaklaşımı ‘Bizim dönemimizde kayıp olmadı’ yaklaşımı”
Avukat Boğa, kamuoyunda ve hükümette Cumartesi Anneleri/İnsanları’na dair bir yanılgı olduğunu ifade ediyor:
“Cumartesi Anneleri/İnsanları'nı tanımlarken 12 Eylül 1980 darbesinden dolayı ortaya çıkan kayıplar başlangıç kabul ediliyor.
“Oysa Cumartesi Anneleri/İnsanları'nın başlangıç noktası Hasan Ocak'ın öldürülmesinden dolayı Ocak Ailesi'nin 1995'te başlattığı mücadele. Bu mücadelenin büyümesiyle ve 1995'ten geriye doğru, 12 Eylül sürecine doğru giden kayıpların da buna eklenmesiyle devam eden bir sivil eylemdir.
“Tayyip Erdoğan'ın yaklaşımı ‘Bizim dönemimizde hiç bir kayıp olmadı’ yaklaşımıdır.
TIKLAYIN - "Cumartesi" Nasıl Başladı, Neden Ara Verildi?
“Gerçeklerin Soylu’nun iddialarıyla ilgisi yok”
TIKLAYIN - Polis Cumartesi Anneleri'ne Plastik Mermiyle Saldırdı
Peki, Süleyman Soylu'nun açıklaması...
“Bir insan hakkı savunucusu olarak şunu söyleyebilirim: Cumartesi Anneleri/İnsanları İHD Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyon'un bir etkinliğidir. Annelerin tamamı İHD'nin üyeleridir.
“İHD çatısı dışında herhangi bir etkinlik olmadığı gibi, İHD dışında herhangi bir grup, örgüt, bileşim, ne siyasi ne de herhangi bir baskı grubunun hiçbir şekilde tesir etmediği, hatta İHD İstanbul Şubesi'nin yönetim kurulunun dahi özerkliğine dokunmadığı bir komisyonun çalışmasıdır.
“Gerçeklerin kesinlikle Süleyman Soylu'nun annelere olan saldırıyı meşrulaştırmak için ileri sürdüğü iddialarla hiç bir şekilde ilgisi yok.
“Ağar ile Soylu'nun halef selef ilişkisini unutmamak lazım”
Avukat Boğa’ya eski İçişleri, Adalet Bakanı ve eski Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar’la Süleyman Soylu yakınlığından yola çıkarak, Soylu’nun açıklamalarından “Ağar dönemi kokusu” gelip gelmediğini soruyoruz.
Boğa, “Bunu düşünmek dahi istemiyorum ama Demokrat Parti (DP) döneminden Ağar ile Soylu arasında halef selef ilişkisi olduğunu unutmamak lazım” diye yanıtlıyor ve şöyle devam ediyor:
“Dönemleri birbiriyle karşılaştırmak yerine tarihin iyi sayfalarına da bakmak gerekiyor. Ama şunu söyleyebiliriz: Cumhuriyet tarihi boyunca iktidarların farklı ideolojilere yaklaşım tarzında hiç bir değişiklik olmadı.”
TIKLAYIN - Mehmet Ağar: Tayyip Erdoğan’ı Destekliyorum
“Bir Bakana yakışmaz”
Avukat Abdülbaki Boğa son olarak hukukun üstünlüğünün önemine vurgu yapıyor:
“Hukuk devleti varsa, bu ülkede gerçekleşen bir adli vaka varsa o adli vakaya ilişkin savcıların bir araştırma yapması lazım.
“O araştırma sonrasında ya kovuşturmaya yer olmadığına karar verilecektir ya da eğer iddia edildiği gibi bir çatışma sırasında yaşamını yitiren örgüt üyeleri varsa, buna ilişkin tespitini yapacaktır savcı.
“Onun dışında eğer bir suç varsa, yaşamını yitirenler açısından bir mağduriyet varsa, failler hakkında dava açılması lazım.
“Bu saatten itibaren bir saldırıyı meşrulaştırmak için annelerin acıları üzerinden siyasi tahliller yapmak ya da ağır hakaretlerle konuşmak bir bakana yakışmaz.
“Eminönü’nde gezmiyorlarsa, nerede geziyorlardı?”
TIKLAYIN - Soylu: Eminönü'nde Gezerken mi Kayboldular?
“Ayrıca sokaklara atılan, dere kenarlarına atılan, sokak ortasında ensesinden vurulup öldürülen insanlar... Bir anlamda bu tarz yaklaşımla aslında devlet bütün bu suçları üstlenmiş oluyor.
“Eğer Sayın Bakan bu kişilerin Eminönü'nde gezmediklerini iddia ediyorsa, dolayısıyla bu olayların nerede gerçekleştiğine ilişkin de bir devletin çalışma yürütüp bunu tek tek tespit etmesi lazım.
“Bizimle bir bilgiyi paylaşıyor: "Eminönü'nde gezmiyorlardı" diyor. O zaman nerede geziyorlardı? Bu cinayetler nerede gerçekleşti?
“Hukuk devletinde yapılacak tek şey bunun hukuk çerçevesinde araştırılması ve bir sonuca bağlanmasıdır.”
Cumartesi Anneleri/İnsanları Erdoğan’la görüşmüştü
5 Şubat 2011’de dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan, Dolmabahçe’de Cumartesi Anneleri/İnsanları’yla biaraya gelmişti.
Kayıp yakınları adına görüşmeye Fehmi Tosun'un eşi Hanım Tosun, Hüseyin Taşkaya'nın kızı Serpil Taşkaya, Abdurrahman Coşkun'un annesi Hediye Coşkun, Murat Yıldız'ın annesi Hanife Yıldız, Tolga Baykal Ceylan'ın annesi Kadriye Ceylan, Hayrettin Eren'in annesi Elmas Eren, Cemil Kırbayır'ın annesi Berfo Kırbayır, Nurettin Yedigöl'ün annesi Beycan Yedigül, Hasan Ocak'ın ağabeyi Hüseyin Ocak, Rıdvan Karakoç'un ağabeyi Hasan Karakoç, İsmail Şahin'in eşi Kiraz Şahin ve Kasım Alpsoy'un eşi Erdoğan Alpsoy katıldı.
Görüşmede ayrıca dönemin İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şube Başkanı Abdülbaki Boğa ve Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyon'dan Sebla Arcan da katıldı.
Erdoğan'ın yanında ise Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) milletvekilleri Ayşenur Bahçekapılı ve Güldal Akşit yer aldı.
Yaklaşık iki saat süren görüşmede Erdoğan, kayıp yakınlarının acılarını dindirmek için hükümet olarak ellerinden geleni yapacaklarını, ancak üzerinden 30 yıl geçmiş vakalarda sonuç almanın kolay olmadığını söylemiş, ancak bunun bir mazeret olamayacağını belirtmişti. (EKN)