Atölye Bia kapsamında gerçekleştirilen Çevre ve Kent Haberciliği Atölyesi‘nin ilk oturumunda, avukat Cem Altıparmak bugüne kadar gündemde yer alan çevre haberlerinin incelemesini yaptı.
İnsan Hakları’nı üç kuşakta inceleyen Altıparmak, birinci kuşak haklarını (klasik haklar) özgürlük, işkence ve adil yargılanma olarak adlandırırken; ikinci kuşağın ise sanayi devriminde derinleşen sosyal eşitsizlikten doğan sosyal haklar olduğunu vurguladı. Çevre hakkını ise üçüncü kuşak olarak konumlandırırken, bu kuşağı dayanışma haklarının çerçevelediği sadece devlet çabasıyla değil toplumun da katkısıyla gerçekleştiğini ifade etti.
Atölye’nin ikinci oturumunda ise Müge İplikçi, 5N1K tekniğiyle öyküleştirilmiş haber/yazı (feature writing) üzerine odaklanarak, katılımcılarla birlikte yazı çalışması yaptı.
Altıparmak: Çevre haberlerinde kadın mücadelesinin de yeri var
Altıparmak sunumu süresince gösterdiği vakarla hukuk ve habercilik yönünden katılımcılara çevre davaları hakkında bilgi verdi. Çevre mücadelesine etki etmiş iki önemli olay olarak, Bergama-Altın projesi ve Türkiye Nükleer karşıtı mücadeleyi örnek verdi.
Altıparmak Türkiye nükleer karşıtı mücadelesinin hem örgütlenme hem de eylem açısından önemli olduğunu belirtirken mücadelenin kentsel olarak ortaya çıktığını ve yukarıdan aşağıya inen bir örgütleme olduğunu söyledi.
Bergama Altın projesinin ise, Türkiye Nükleer karşıtı mücadelenin tam tersine tabandan doğmuş olduğunu ifade etti ve bu tarz çevre projelerinde kadının yerine de değindi:
“Çevre mücadeleleri kadın özgürlüğü açısından çok şey kazandı. Çünkü olaylara en çok tepki veren kadınlar, daha yaşamsal bağları ve toprağa bağlılıkları var.
“Kadın mücadelesini haberleştirirken çok daha dikkatli olmak lazım.”
“Dava edilen, idarenin kendisidir”
Altıparmak, Çevre Kanunu’nun Türkiye’de 1983 yılında çıktığını ancak çevre yönetmeliğinin 10 yıl boyunca çıkmadığını dile getirdi.
"Türkiye’de 22 yıl boyunca, vakaların sadece yüzde 92’sinde Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED)yönetmeliğine gerek duyulmadığına karar verilmiştir.
"Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) yönetmeliği hiçbir zaman istediğimiz anlamda projenin gerekliliğine uygun çıkmıyor. Dava edilen şey idarenin kendisidir.”
Müge İplikçi’yle bir öğle vakti
İkinci oturumda edebiyatçı Müge İplikçi, Sevgi Soysal’ın “Yenişehir’de Bir Öğle Vakti” kitabından çıkışla adını verdiği konuşmasını, ekolojik bakış açısından metin yazımı üzerine yaptı.
5N1K tekniğini temel alarak insan odaklı yazının öncelikli olarak bir temaya sahip olması gerektiğini ifade eden İplikçi, yazılacak olan konuyu olabildiğince daraltarak ‘geniş başlık’ sorunsalından kurtulmanın gerektiğini ifade etti:
“Tema, genellikle haber içinde çoğu zaman atlanılmakta… Oysaki tema, damardan akan bir kan gibi yazının bütünlüğüne hakim ve her yerinde hissedilen olmalıdır.
İplikçi, konuşmasını iki oturuma ayırarak, katılımcılarla birlikte ilk bölümde 5N1K odaklı öyküleştirilmiş haber/yazı (feature writing) metin yazma çalışması yaptı. İkinci bölümdeyse Sevgi Soysal’ın “Yenişehir’de Bir Öğle Vakti” kitabı kaynak alınarak zincirleme öykücülük tekniği tartışıldı. Konuya odaklı katılımcılardan yazı çalışması yapılması istendi.
Atölyenin sonunda katılımcıların yazdığı metinler Müge İplikçi’nin önerileri ve diğer katılımcılarla değerlendirildi. İplikçi, yazıların iyi kompoze edilmiş bir müzik gibi olması gerektiğini vurgularken, iyi bir yazar ve gazeteci olabilmek adına şu tavsiyeleri verdi:
"Millet ne der duygusuyla oluşturulmuş metinlerin sahipleri olmayın.
"Yaşam bir kaos, ama metniniz değil.
"Siz gazetecisiniz sizin yeriniz yurdunuz yok. Siz ortamsınız.” (PD/HK)