Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesi, Yılmaz Güney’in ailesinin hakim Sefa Mutlu’nun Nevşehir'in Derinkuyu ilçesine bağlı Suvermez köyündeki mezarının açılması ve davanın yeniden görülmesi talebini reddetti.
49 YIL SONRA DAVA DOSYALARI İNCELENDİ
Yılmaz Güney’in ailesi mahkemeye başvurdu: Sefa Mutlu’nun mezarı açılsın
bianet’e konuşan Bişar Abdi Alınak, davanın yeniden görülmesi talebinin reddedilmesi kararına itiraz etti. Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesi’ne başvuran Alınak, “Yılmaz Güney’in katil olmadığı bin yıl geçse de anlaşılacak” dedi.
“Gerekçe lakayıt”
Avukat Alınak’ın değindiği noktalar şöyle:
*Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesi, ortaya koyduğumuz delil ve tespitlere itiraz etmeyerek, söz konusu iddiamızı zımnen kabul etmiştir. Mahkeme, müteveffa Güney’in hem Safa Mutlu hem de yakınları tarafından maruz bırakıldığı saldırıyı reddetmemiş, sürecin başından beri ifade ettiğimiz üzere Güney’in söz konusu olayda saldırgan değil kendini müdafaa eder konumda olduğunu ortaya koymuştur. Ancak, gerekçelerimizi hiçe sayarak aklımızla alay eden bir mazeretle en ufak itiraz öne sürmeden taleplerimizi reddeden Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesi, sürecin başında dile getirdiğimiz endişemizi haklı çıkarmış, teraziden kaçmış, kamuoyunun adalet beklentisini boşa çıkarmıştır:
*Mahkeme red gerekçesinde Güney’in silahın namlusuna mermi sürdüğünü, bu sebeple kasten öldürme eyleminin vuku bulduğunu öne sürmüştür. Hukuk tarihine geçecek bu lakayıt gerekçe her yönü ile rezalettir.
*Çünkü olaydan hemen önce müteveffa Mutlu’nun yakınları tarafından Yılmaz Güney’e topluca saldırılmış, Güney de bu saldırıyı bertaraf etmek ve olayın büyümesini engellemek için havaya ateş açmak zorunda kalmıştır. Dolayısıyla, silaha zaten olaydan hemen önce, Güney ilk saldırıya uğradığı anda mermi sürülmüştür. Zaten müteveffa Mutlu da Güney’i bu ateşleme olayının üzerine birden fazla kere saldırarak darp etmiştir.
*Bir Ağır Ceza Mahkemesi heyetinin, silahın namlusuna bir kez mermi sürüldükten sonra, şarjörü boşalana kadar durmaksızın ateşlenebileceğini bilmemesi, mümkün değildir. Eğer bu bilinmiyorsa, ismi geçen mahkemenin, ne denli vahim hak ihlallerine yol açmış olabileceği sorusu, tüm korkutuculuğuyla karşımızda durmaktadır.
“Mahkeme kendi kabulüyle çelişiyor”
*Şayet bir silaha bir kez mermi sürülünce şarjörü boşalana dek ateşlenebileceği bilinmesine rağmen, mahkemece bilmezden gelindi ise ve sanki Güney müteveffa Mutlu’yu vurmak için silaha mermi sürmüş gibi gösterilmeye çalışılmışsa, ki yapılan tam olarak budur, Yılmaz Güney’e yönelik olarak iddia etmiş olduğumuz art niyetli yargılama pratikleri açıkça tekrar itiraf edilmiştir.
*Mahkeme diğer bir gerekçe olarak, “silahların eşitliği ilkesi” gibi, somut olayda ret gerekçesi olarak gösterilmesi mümkün olmayan bir sebebe dayanmıştır. Güney’in silahının, sandalyeyle saldırıya uğradığı esnada patladığı Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından da kabul edilmiş, fakat buna rağmen aynı silahlar kullanılmadığı için meşru müdafaa oluşmadığı öne sürülmüştür.
*Mahkemenin bu kabulü sayesinde açıkça, hiçbir halde kasten öldürmenin söz konusu olmayacağı ispat edilmiştir, zira Güney’in sandalyeyle saldırıya uğradığı anda silahın patlamasının, silahların eşit görülmediği olasılıkta, meşru savunmada sınır aşımına sebebiyet vereceği açık ve kesindir.
*Cumhuriyet tarihinde, birçok kişi tarafından alenen darp edilirken, silahının patlaması sonucunda kasten öldürmeye hükmedilen tek bir vaka dahi yoktur. Mahkemenin yukarıdaki kabulü, bizzat Yargıtay’ın yerleşik içtihadı doğrultusunda meşru savunmada sınırın aşıldığının kabulü anlamına gelmektedir, fakat Mahkeme, adeta, kendi kabulüyle çelişir biçimde, yargılamanın yenilenmesi talebimizi reddetmiştir.
*Son olarak fethi kabir isteminin “yeni delil mahiyetinde olmadığı” iddia edilmiştir. Davanın en önemli noktası zaten silahın hedef gözeterek ateşlenip ateşlenmediğinin tespitidir. Ortada bu konuda raporlar arasında çelişki varken ve önceki mahkeme tarafından dahi mezarın açılmasının gerektiği kabul edilirken, talebimizin reddedilmesi adil yargılanma hakkının 50 yıl önce olduğu gibi bugün de ihlalinin vesikası olmuştur.
“Kamuoyu gerçeğin açığa çıkmasını istiyor”
*Kendisiyle çelişen bu karara karşı gerekli itirazları yapacağız. Son noktaya kadar hukuki mücadeleyi sürdüreceğiz. Ama şunun bilinmesini istiyoruz: Yaptığımız bu başvurular, yalnızca mahkemelerden sonuç alınmasına umut bağlamıyor, Güney’in sevenleri ve kamuoyu nezdinde gerçeğin ortaya çıkarılmasını da amaçlıyor.
*Yılmaz Güney’in darp edildiği esnada silahının patladığını, darp edilirken birini hedef gözeterek vurmasının bu olay açısından mümkün olmadığını, zaten bu sebeple kurşunun giriş yönünün iddia edilen atış yönü ile tam ters olduğunu, bu hususu tek bir fethi kabir kararı ortaya çıkarabilecekken bu delilin bilinçli olarak toplanmadığını ispat etmeyi de amaçlıyor.
*Tüm kamuoyunun Yumurtalık Davası’nın gerçek yüzünü bilmesini, halkın birçok kesimi için haksızlıklara karşı bir sembol haline gelen Güney’i iç rahatlığıyla savunabilmesini de amaçlıyor. Bugünden sonra da mahkeme kararı ne olursa olsun, bu olayla ilgili gerçekleri yaymaya devam edeceğimizden hiç kimsenin kuşkusu olmasın.
(EMK)