Bu biraz bizim Kızılelma'ya benziyor ve bunların içerisinde solcular da sağcılar da var. Ortak özellikleri Avrupa Birliği'ni (AB) istememeleri ve ülkelerinin AB'den ayrılmasını talep etmeleri. 1979'dan bu yana gerçekleştirilen AB seçimlerinden hiçbirisinde bu grup bu kadar güçlü çıkmamıştı.
İkinci sonuç; Yunanistan, Kıbrıs ve İspanya'nın dışındaki hemen bütün ülkelerde, seçmen ulusal politikalara karşı oy kullandı. Bu bize, Avrupa seçimlerinin Avrupa'dan çok ulusal politikalarla ilgili olduğunu gösteriyor.
Üçüncüsü, bununla ilintili olarak, Avrupalı seçmen, AP'nin güçlü bir yaptırım gücü olmadığını biliyor. Bu dönemde de bu parlamento Avrupa'nın yıllık bütçesini kabul etmek ve birliğin genişlemesi ile ilgili kararlar dışında, yaptırımı olan ve ses getirecek kararlar almayacak. Yani, bir önceki döneme göre, elindeki siyasi yetkilerde bir değişiklik olmayacak. Avrupalı seçmen bunu biliyor ve dolayısıyla AP'yi önemsemiyor.
Kabaca söyleyecek olursak, AP bu beş yıllık yasama döneminde 2007-2013 bütçesini ve -eğer yetiştirebilirlerse- Romanya ve Bulgaristan'ın üyeliklerini onaylayacak. Geriye kalan zamanını da sadece tavsiye kararı konumunda olan binlerce karar almakla geçirecek.
Bu temel bir sorun. Çok güçlü ve eşsiz bir proje olan Avrupa Birliği'nin, kıtayı bir barış ve refah coğrafyası haline getirmiş olmasına rağmen, bir seçkinler projesi olarak kaldığının göstergesi. Avrupa'yı halklara mâl etmek gerekiyor.
Bir dördüncü sonuç, AB'ye 1 Mayıs'ta üye olan on ülkenin seçmenlerinin, Kıbrıs ve Malta hariç olmak üzere, seçimlere son derece düşük katılım göstermiş olmaları. Avrupalılar dün (Pazar) AP seçimlerinden çok Avrupa kupasıyla ilgiliydiler.
Bu, Orta ve Doğu Avrupalıların -hele Avrupa Anayasası'na "Hıristiyanlık" ibaresi koydurmak için çaba sarf ettiklerini de hatırlayacak olursak-, 21. yüzyıl Avrupasıyla uzaktan-yakından ilişkileri olmadığının yeni bir göstergesi. Orta ve Doğu Avrupalı seçmen, Avrupa'ya ve AB'ye sadece maddi çıkar kaynağı olarak bakıyor.
"Türkiye Avrupalı değildir" diyen Avrupalılar, seçmeninin sadece yüzde 20'sinin oy kullandığı Polonya'nın ne kadar Avrupalı olduğunu düşünürler acaba?
Kıbrıs'ın güneyine ayrılmış olan dört koltuğu, Annan Planı'na karşı olan partiler kazandı. Bu da, Kıbrıs'ın güneyinin çözümden ne kadar uzak olduğunun bir yeni kanıtıdır.
Bu sonuçlar, önümüzdeki dönemde özellikle eski üyelere ve muhtemelen Belçika Başbakanı'nın başına geçeceği yeni Komisyona çok temel ve hayati görevler yüklüyor.
Dün sızan Anayasa taslağında, Hollandalılar çok iyi çalışmış olmalarına rağmen konvansiyonun hazırladığı Anayasa taslağının gerisinde kalan, federal Avrupa'nın genişlemesine ve perçinlenmesine yetmeyecek, amiyane tabiriyle, suya sabuna dokunmayan yeni bir taslak ortaya çıkardılar.
Bu taslak, artık ciddi bir ergenlik sorunu yaşayan AB'yi Anayasanın yürürlüğe gireceği 2009'dan itibaren bir dünya gücü yapmaktan çok uzak.
Dolayısıyla, yeni dönemde eski üyelerin ve yeni komisyonun, özellikle Avrupa'yı Avrupa yurttaşına mal etmek ve bu yolla 21. yüzyıl Avrupasını gerçekten kurmak üzere kolları sıvamaları gerekiyor. Bu şantiyenin temel taşlarından bir tanesi, Türkiye ile bu yıl sonunda müzakerelere başlamaktır. (CA/BB/EÜ)