"İslam, Avrupa Kimliği ve Türkiye'nin AB Üyeliği" başlıklı günün ilk yuvarlak masa toplantısına Hollanda Hükümet Politikaları Bilim Kurulu araştırıcısı Wendy Asbeek Brusse, gazeteci Ruşen Çakır, Alevi cemaati temsilcisi olarak Esat Korkmaz ve Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etütler Vakfı'ndan Etyen Mahçupyan konuşmacı olarak katıldı.
Wendy Asbeek Brusse, "Türkiye ve İslam" başlıklı çalışmasına dayanarak, İslam'ın Avrupa'da son yıllarda önemli bir tartışma konusu haline geldiğini söyledi.
Avrupa Birliği'nin dinsel ya da kültürel değerler üzerine değil insan hakları, azınlık hakları, düşünce ve ifade özgürlüğü gibi temel evrensel değerler üzerine kurulduğunu belirten Brusse "Türkiye bu değerleri özümsemeli; AB'de bu değerlere uydukları sürece farklı dinlere uyum göstermeyi öğrenmeli" dedi.
Ruşen Çakır, Türkiye'nin ve Batı'nın Türkiye ve İslam'a bakışının son 20 yılda çok değiştiğini söyledi.
Çakır, Türkiye'ye karşı önyargıların kırılması gerektiğini belirtti; Türkiye'nin İslam dünyasına "model ülke" olarak gösterilmesini eleştirdi; AB'nin Türkiye'ye karşı bütünlüklü bir kavrayış geliştirmesi gerektiğini söyledi.
Esat Korkmaz Aleviliğin tarihsel kökenini anlattı ve taleplerini sıraladı. "Azınlık olarak tanımlanmayı kabul etmiyoruz" diyen Korkmaz AB'nin insan hakları savının sözde kalmaması; sağlık, eğitim, gelir dağılımı gibi sosyal konularda da ilerleme kaydedilmesini istedi; "Batı kapitalizmini temsil eden bir AB'ye Aleviler uyum sağlamaz" dedi.
Etyen Mahçupyan, AB'nin değişen Türkiye için bir normlar ve standartlar silsilesi sunduğunu; paylaşımcı bir AB kimliği oluşturulması gerektiğini söyledi.
Mahçupyan, "AB'nin ne kadar demokrat olacağı ne kadar güvenilir olacağının da kanıtı olacak" dedi.
"Kemalistler niye yok?"
Hilton Convention Center'da yapılan toplantıya yerli ve yabancı basın mensupları, politikacılar, akademisyenler ve kalabalık bir dinleyici topluluğu katıldı.
Konuşmaların ardından soru cevap kısmında söz alan ressam-politikacı Bedri Baykam, İngilizce olarak, "Etyen Mahçupyan'ın görüşlerinin Türk entelijensiyasının bakışını yansıtmadığını; dindarların Türkiye'de baskı görmediğini" söyledi.
Baykam, toplantıya Kemalist bir konuşmacı çağrılmamış olmasını eleştirdi.
Baykam'a cevap veren Mahçupyan ise "Entelijensiya yerine entelektüelleri temsil etmekten memnunum. Önemli olan diğerlerini anlamaya açık olmak. Kemalistlerin yıllardır halkın ne yaptığını anlayamaması gayet normal" dedi.
Temel evrensel değerler
Toplantıda ilk sözü, Hollanda hükümetine politik danışmanlık yapan bağımsız bir kuruluşta çalışan Wendy Asbeek Brusse aldı ve geçtiğimiz günlerde yaptıkları "Türkiye ve İslam" konulu çalışmadan bahsetti.
İslam'ın son yıllarda hem Hollanda'da hem de Avrupa'nın diğer bölgelerinde önemli bir konu olarak ortaya çıkmaya başladığını söyleyen Brusse, bu durumun Türkiye'nin Birliğe adaylık sürecine yaklaşması ile birlikte daha da önem kazandığını söyledi.
"Dolayısıyla, Müslüman bir ülke olarak Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne girmesinin ne anlama geldiğini anlamamız gerekiyor" diyen Bruss, Avrupa'da Türkiye, İslam ve Müslümanlar hakkında birçok yanlış anlama olduğunu belirtti.
Brusse, "Avrupa'da iki ayrı tartışma yürüyor şu anda: birincisi, Brüksel'de; akademisyenler, bürokratlar, elitler arasında. İkincisi ise Avrupa halkları nezdinde" dedi.
"Brüksel'de yürütülen tartışma Kopenhag kriterleri ve Amsterdam anlaşması üzerinden AB'nin üzerinde yükseldiği temel değerlerle ilgili. Bu siyasi bir tartışma".
"Avrupa halkları içinde yürütülen tartışma ise daha çok göç, kültür, coğrafya, İslam üzerine. Bu tartışma Türk azınlıkların bulunduğu ülkelerde çok daha yoğun".
Brusse, her iki tartışmanın da İslam'ın ve Türkiye'nin Avrupa'ya uyumu açısından önemli olduğunu dolayısıyla genel olarak İslam ve Türkiye'nin Müslümanlığı konularının iyi anlaşılması ve anlatılması gerektiğini söyledi.
AB'nin kültürel, coğrafi ya da etnik temeller üzerine kurulmadığını; tüm insanlığı kapsayacak minimum insani değerler üzerinde yükseldiğini belirten Brusse, "Dolayısıyla AB, din ile hiçbir noktada kesişmeden sadece din özgürlüğünü de güvence altına alıyor" dedi.
Her demokratik AB üyesi devletin laiklikle yürüdüğünü; devlet ve dinin kendi özerkliklerine sahip olduğunu belirten Brusse, "Türk devleti bu ayrımı koymak için farklı yöntemler kullandı. Fakat son yıllarda yaşanan demokratikleşme sürecinde ordu ve devlet aygıtı da din konusunda esneklik kazandı.
Bu durum devam etmeli. AB üyesi devletlerde değişik İslam yorumlarını, birliğin minimum değerlerine uydukları sürece, kabul etmeyi öğrenmeli" dedi.
"Batı Türkiye'yi tanımalı"
İslami hareketler üzerine yaptığı çalışmalarla tanınan gazeteci Ruşen Çakır Türkiye'nin son 20 yılda çok değiştiğini söyledi.
"O zaman Batılılar 'Türkiye İran olur mu' diye soruyorlardı" diyen Çakır, Yeşiller de dahil olmak üzere, Batı'nın Türkiye'ye bakışının değiştiğini; artık Türkiye'nin "tehlike" olarak algılanmadığını; en fazla "takiyye" teriminin kullanıldığını söyledi.
Adalet ve Kalkınma Partisi'nin (AKP) birkaç konu haricinde oldukça başarılı bir değişim yarattığını söyleyen Çakır, "Ama bu değişim sadece AKP'ye mal edilemez. Bu, belki de Tanzimat'tan bu yana gelen bir geleneğin yavaş yavaş rayına oturduğunun göstergesi" dedi.
Çakır, Batı'da Türkiye ile ilgili düşüncelerin iki uç arasında gidip geldiğini söyledi.
"Birincisi, İslam'a ve Müslümanlara karşı beslenen önyargılar. Onun karşısındaki ikinci uç ise Türkiye'yi İslam dünyasına bir model olarak gösterme girişimi"
Çakır, AB'nin Türkiye'ye bütünlüklü olarak bakabilmeyi öğrenmesi gerektiğini söyledi.
"Kapitalizmin değil insan haklarının Avrupa'sı"
Toplantıya "Alevi cemaatinin temsilcisi" olarak çağırılan araştırmacı-yazar Esat Korkmaz da konuşmasında Alevi felsefesinden ve Aleviliğin tarihsel köklerinden bahsetti.
Aleviliğin "halk yararına bir mücadele" olduğunu söyleyen Korkmaz, Alevi felsefesinde ezilen insanların ve Doğu'nun tanrı ile özdeşleştiğini belirtti.
Korkmaz, Alevilerin Diyanet çatısı altında yer almak istemediğini; Diyanet İşleri kaldırılana kadar bütçeden oraya ayrılan paydan kendi haklarının verilmesi gerektiğini; Alevilerin bürokrasi ve devletten dışlanmasına son verilmesini; zorunlu din eğitiminin kaldırılmasını istediklerini söyledi.
"Azınlık" olarak tanımlanmak istemediklerini söyleyen Korkmaz "Bütünün bir parçasıyız" dedi.
Korkmaz "AB eğer üzerine kurulduğunu söylediği insan hakları, demokrasi gibi değerlere sahip çıkar, kağıt üzerinde bırakmaz ve uygulamaya da geçirirse Alevilerin AB'ye uyumla ilgili hiçbir sorunu olmaz" dedi.
AB'nin şu an sağlık, eğitim, gelir dağılımı gibi konularda hiçbir adım atmadığını söyleyen Korkmaz "Ama eğer AB Türkiye'yi sözde demokratikleşme kisvesi altında Batı kapitalizminin egemenliği altına sokacaksa Aleviler için uyumsuzluk bu noktada başlar" dedi.
"AB, Türkiye'ye bakacağı standartlar demek"
Etyen Mahçupyan, Türkiye ve Müslümanların yerinde durduğunu; AB kimliğinin devamlı bir değişim ve dönüşüm içinde olduğunu söyledi.
Mahçupyan, "AB'nin oluşturacağı kimlik tanımı sadece Birliğin ileride ne olacağını değil çevresi ile koyacağı mesafeyi ve ilişkiyi de belirleyecek" dedi.
Geçmişten gelen değerler üzerine bir kimlik tanımı yapmanın gereksiz olduğunu, geleceğe bakarak değerlerin oluşturulması gerektiğini söyleyen Mahçupyan "AB kendini demokrat olarak görmek istiyor. Tanımların ucunu açık bırakıyor, paylaşıma açık duruyor" dedi.
Türklerin ise şu an çok demokrat olmadıklarını ama önemli olanın ileride demokrat olup olmayacakları olduğunu söyleyen Mahçupyan "AB demokrat olmaya karar verirse bu Türkiye'yi de etkiler. Tavırlar birbirini etkiler. ABD Irak'ta şiddet uyguladı ve karşılığını şiddetle aldı" dedi.
Küreselleşmenin bir dizi standartlar getirdiğini; modernite sonrası dönemde demokratlığın da bir standart haline geldiğini söyleyen Mahçupyan "Dünyadaki değişim Türkiye'de de İslami bir sivilleşmenin önünü açtı. Artık bireysel, dünya vatandaşı olmak isteyen bir Türk tipi var" dedi.
"Varolan cemaatçi yapının içinden bir bireyselleşme ve onun getireceği bir sekülerleşme çıkıyor. Bu noktada AB'nin Türkiye'ye güvenilir normlar, standartlar sağlayan bir taraf olarak önemi çok büyük".
Mahçupyan, "AB'nin ne kadar demokrat olacağı ne kadar güvenilir olacağının da kanıtı olacak" dedi. (EÜ/EK)