"Bizim Medyamız" konferansı ile ilgili Güneydoğu Avrupa Medya Profesyonelleştirme Ağı'nın (SEENPM) internet sitesinde yer alan haberin Türkçe çevirisini yayımlıyoruz.
Dijital kapitalizmin talepleri, algoritmik yönetişimin yükselişi ve kamusal yaşamda gerçeğe olan sürekli ihtiyaç karşısında gazeteciliğin esaslarının yeniden tartışıldığı bir dönemde yaşıyoruz.
Bu gerilimler ve bunların anlaşılması ve aşılması için yeni çerçeveler oluşturulması ihtimali, SEENPM ağı ve Mediacentar Sarajevo tarafından düzenlenen Uluslararası Medya Konferansı'nda “İfade Özgürlüğünü Savunmanın Ön Saflarında” başlıklı panelin odak noktasıydı.
Eski Belgrad Üniversitesi öğretim üyesi Dr. Snježana Milivojević, dünyanın medya durumunu ve geleceğini derinlemesine düşünmeyi gerektiren benzersiz ve çalkantılı bir dönemden geçtiğini vurguladı.
Medyanın oynadığı rol nadiren bu kadar savunmasız olmuştu, ancak paradoksal olarak, bu dönem, Avrupa Birliği'nin yeni yasa paketinde somutlaşan medya düzenlemesindeki paradigmatik değişimle birlikte benzeri görülmemiş bir fırsat sunuyor: Avrupa Medya Özgürlüğü Yasası [EMFA], Dijital Hizmetler Yasası [DSA], Dijital Piyasalar Yasası [DMA] ve Yapay Zeka Yasası [AI Act].
Bu düzenlemeler, özellikle Avrupa Medya Özgürlüğü Yasası (EMFA), Avrupa ve ötesinde medyanın nasıl algılandığı ve yönetildiği konusunda tarihi bir dönüşümü işaret ediyor. Milivojević, bu düzenlemelerin medyanın artık ulusal bir mesele değil, ortak bir Avrupa meselesi olduğunu teyit ettiğini belirtti.
Milivojević, “Avrupa, ilk kez, daha önce parçalanmış olan yayıncılık, basın, yerel ve ulusal alanları dijital çağa uygun tek bir sistemde birleştiren kapsamlı bir düzenleyici çerçeve oluşturuyor” dedi.
Yayılma etkisi – AB medya yasaları yabancı aktörlere de uygulanıyor
Milivojević, “Avrupa dijital inovasyonda geride kalsa da, bu alanda düzenleme konusunda öncü” dedi. EMFA, gizlilik, yapay zeka yönetişimi ve çevrimiçi platformların hesap verebilirliğini kapsayan daha geniş bir paketin parçası ve AB'de dolaşımda olan tüm dijital hizmetleri birleştiriyor.
Milivojević, “Çok önemli olarak, yasa eski menşe ülke ilkesini terk edip AB sınırları içinde veya dışında faaliyet gösteren yabancı aktörlere eşit şekilde uygulanan kolektif Avrupa denetimini tercih ediyor” dedi ve “AB dışı aktörler, büyük teknoloji platformları için her zaman güvenli bir liman olan menşe ülkesi ilkesiyle korunmuyor” diye ekledi.
“EMFA kapsamında, AB vatandaşlarını hedefleyen AB dışı herhangi bir medya hizmeti, Avrupa düzenleyici denetiminin kapsamına girecek” diyen Milivojević, yeni yaklaşımın Güneydoğu Avrupa da dahil olmak üzere komşu ülkelerdeki AB dışı medyaya da uygulanacağını ekledi.
Milivojević, “Bu korumacılık değil, dijital alanda eşit şartlar ve temel hakların, özellikle de medya özgürlüğünün korunmasını sağlayan bir Avrupa kozmopolitizmidir” dedi.
Yeni AB medya yasaları, Batı Balkanlar ve Güneydoğu Avrupa'da kaçınılmaz olarak bir yayılma etkisi yaratacaktır. Bazı medya grupları halihazırda ulusal sınırların ötesinde faaliyet gösteriyor veya faaliyet göstermeyi planlıyor ve komşu AB üye ülkelerine içerik dağıtıyor. Milivojević, bunun Batı Balkanlar'dan gelen sınır ötesi medyanın daha katı standartlara tabi tutulabileceği ve AB izleyicilerinin kullanabileceği şikayet mekanizmalarına tabi olabileceği anlamına geldiğini ve bunun da AB'nin medya yönetişim çerçevesini bölgeye etkili bir şekilde genişlettiğini açıkladı.
Siyasi müdahaleye karşı düzenleyici koruma
EMFA, özünde, demokrasinin merkezinde yer alan medyanın dijital çağda aktif bir şekilde korunması gerektiğini kabul ediyor. Günümüzün dezenformasyon ve dış etki ortamına yönelik olarak, siyasi müdahale ve manipülasyona karşı koruma önlemleri getiriyor.
Yasa ayrıca, büyük teknoloji platformlarının hakimiyetine karşı çıkarak, içeriğin denetlenmesi ve yayılmasında şeffaflık ve hesap verebilirlik talep ediyor. Büyük çevrimiçi platformlarını, tanınmış medya kuruluşlarına yönelik özel kurallar uygulamaya, adil muameleyi sağlamaya, keyfi yayından kaldırmaları azaltmaya ve gazetecilik bağımsızlığını güçlendirmeye zorluyor.
EMFA'yı önceki düzenleme mekanizmalarından ayıran özellik, vatandaşların haklarına odaklanması. Milivojević, “İlk kez, çoğulcu, yüksek kaliteli bilgiye erişimi bir bireysel hak olarak güvence altına alıyor ve her vatandaşın güvenilir, çeşitli kaynaklara güvenebilmesi gerektiğini ve devletlerin bu hakkı sağlaması gerektiğini teyit ediyor” diye vurguladı.
“Bu, basını korumaktan, kamu yararına hizmet eden halkın bilgiye erişim hakkını korumaya doğru bir sıçrama anlamına geliyor. Medyaya karşı güvensizlik ve yaygın şüpheciliğin hakim olduğu bir dönemde bu çok önemli” diye açıkladı.
Batı Balkanlar için bir zorluk ve fırsat olarak EMFA
Milivojević, Batı Balkanlar ve Güneydoğu Avrupa için bunun etkilerinin çok geniş kapsamlı olacağı konusunda uyarıda bulundu. AB üyeliği için aday olan ülkeler, ulusal yasaları bu standartlarla uyumlu hale getirmek için artan bir baskı ile karşı karşıya kalacaklar.
Bu, uyumun ötesine geçerek, bağımsızlık, çoğulculuk ve şeffaflık ilkelerini bölgenin hukuki yapısına yerleştiriyor. Milivojević, “EMFA'nın sınır ötesi kapsamı, AB pazarlarında faaliyet gösteren veya AB izleyicilerine erişilebilir olan Güneydoğu Avrupa medya kuruluşlarının bu kurallara tabi olacağı ve içerik üretme ve dağıtma biçimlerini etkileyeceği anlamına geliyor” vurgusunu yaptı.
Zaten mülkiyet yoğunlaşmasına, dış etkiler ve halkın güvensizliği ile zor durumda olan bölgesel medya ortamı, buna uyum sağlamak zorunda kalacak. Dr. Milivojević'in de belirttiği gibi, düzenleme, dezenformasyon kampanyaları ve yabancı destekli manipülasyonun güçlü araçlar haline geldiği bölgelerdeki medya ekosistemlerinin zayıflıklarını ele alıyor. EMFA bir koruma sağlayabilir, ancak etkinliği, yerel yönetimlerin, sivil toplumun ve medya profesyonellerinin yasanın gerçekten uygulanmasını savunmasına bağlı.
Yasanın medya tüketimine olası etkileri de aynı derecede önemli. Dijital katılım arttıkça, izleyiciler geleneksel mecraları terk ederek sosyal medya ve alternatif platformlara yönelmekte ve genellikle bilginin güvenilirliğinden şüphe duyuyorlar. Güneydoğu Avrupa'da birçok kullanıcı, haberleri arama motorları veya kişisel ağlar aracılığıyla doğruluyor ve bu da gazeteciliğin otoritesini zedeliyor. Dr. Milivojević, bu değişimin güveni yeniden inşa etme ve şeffaflık ile kaliteye öncelik verme ihtiyacını vurguladığını belirtti. Bunlar, AB'nin yeni yasal çerçevesinin açıkça desteklediği hedefler.
Sonuç olarak, EMFA başka bir yasal tedbirden daha fazlası; medya yönetişimini hak temelli bir yaklaşımla cesurca yeniden tasarlayan bir girişim. Tartışmayı parçalı ulusal politikalardan, teknolojik ve demokratik gerçeklere duyarlı, birleşik bir Avrupa çerçevesine taşıyor.
Batı Balkanlar ve Güneydoğu Avrupa için bu, hem zorlu yeni standartları karşılamak gibi bir zorluk hem de Avrupa'nın en yüksek demokratik değerlerine daha yakından uyum sağlama fırsatı anlamına geliyor.
Dünya çapında basın özgürlüğü: “Henüz belirsiz”
IFEX’ten Sarah Clark, basın özgürlüğü ve demokrasi için bu anı “henüz belirsiz” olarak nitelendirerek, küresel bağlamda karanlık bir tablo çizdi. 70 ülkede 100’den fazla kuruluşu temsil eden Clark, bu ülkelerin yaklaşık yüzde 80’inde medya özgürlüğünün gerileme eğiliminde olduğunu belirtti.
Bu gerilemeyi iki büyük sarsıntıya bağladı: Trump yönetiminin uluslararası normlardan uzaklaşması ve Gazze savaşı. Her ikisi de hakları korumak için oluşturulmuş küresel sistemdeki derin çatlakları ortaya çıkardı. Clark, ABD'nin küresel kurumlardan çekilmesinin hesap verebilirliğin aşınmasını hızlandırdığını ve dünya çapında otokratik hükümetleri cesaretlendirdiğini belirterek, “serbest düşüşte olan bir uluslararası sistem” tanımladı.
Batı'nın ikiyüzlülüğünün, özellikle Gazze'ye verilen tepki ve protestoların bastırılmasında, medyaya ve demokratik kurumlara olan güveni nasıl sarsdığını vurguladı. Ancak aynı zamanda “parlak ışıklar”a da dikkat çekti: Basın özgürlüğünün ciddi zorluklarla karşı karşıya olduğu ülkelerde bile, hesap verebilirlik talep etme çabaları, direnişin zorlu bir sınavdan geçmesine rağmen devam ettiğini gösteriyor.
Clark, teknoloji tekellerinin kontrolsüz gücünün artık yeni bir tehdit oluşturduğu, büyük platformların AB düzenlemelerine direndiği ve dezenformasyonu artırdığı konusunda uyarıda bulundu. Yine de, bir sonraki demokratik gerileme dalgası gelmeden önce bağımsız gazetecilik ve sivil eylem alanlarını savunmak ve genişletmek için bir çağrı yaparak konuşmasını sonlandırdı.
Aşınmadan eyleme
Slovenya Barış Enstitüsü'nden Brankica Petković, bu küresel perspektifi veriler ve araştırmalarla destekledi. Bölgesel ve AB çapındaki araştırmalardan yararlanarak, ifade özgürlüğünü sağlayan koşulların “yapısal aşınmasını” anlattı: Bu aşınma doğrudan sansür yoluyla değil, “ikame” yoluyla gerçekleşiyor: kamusal alanı propaganda, nefret söylemi ve yapay çoğulculukla doldurmak.
Petković, medya kuruluşlarının paradoksal bir şekilde büyümesine karşın, profesyonel gazetecilerin sayısının azaldığını vurguladı: “Nicelik olarak büyüyen, ancak nitelik olarak gelişmeyen bir manzara”. Bunun, vatandaşların medyadan ve demokratik sistemlerden kopuk hissettikleri daha geniş bir meşruiyet krizini yansıttığını savundu.
Ancak Petković kaderciliği reddetti. Sırbistan'daki öğrenci protestolarından çeşitli bölgesel işbirliklerine kadar ortaya çıkan direnç belirtilerinden örnekler verdi. Avrupa'nın demokratik medya sistemlerinin yeniden inşasında öncü olması gerektiğini, ancak bunu rehavete kapılmadan yapması gerektiğini vurguladı: “Avrupa kusursuz bir model değildir.” EMFA gibi AB'nin yasal çerçeveleri, yerel ortaklıklar ve topluma dayalı çözümlerle birleştirilmeli.
Petković, “Basın özgürlüğünü savunmak tek başına yeterli değil, bağımsız gazetecilik ve sivil eylem için alanları genişletmeli ve güçlendirmeliyiz” dedi.
Gerçek, herkesin mücadelesidir
Türkiye'den deneyimli bir muhabir ve Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü temsilcisi Erol Önderoğlu, medyanın çoğunun hükümet kontrolünde olduğu ve bağımsız gazeteciliğin sürekli tehdit altında olduğu ülkesinden soğukkanlı bir bakış açısı getirdi.
Önderoğlu, “Türkiye'de ulusal kurumsal medyanın %85'inden fazlasının hükümet tarafından kontrol edildiği çok endişe verici bir durum var. Yine de, ülkedeki eleştirel medya ve sivil toplum kuruluşlarının çok dinamik katılımını her zaman akılda tutmalıyız” dedi.
Bu bağlamda, Önderoğlu paradoksal bir gerçekliği anlattı: Türkiye, iç özgürlükler çökmesine rağmen jeopolitik görünürlüğünü artırıyor. Haftalık olarak gazetecilerin davalarını takip eden Önderoğlu, sistematik baskı, keyfi gözaltılar ve oto-sansürün kamusal alanı nasıl boşalttığını vurguladı.
Yine de Önderoğlu, Avrupa çapında yeni girişimlerin ilerleme için referans noktaları sunduğunu belirtti. Türkiye'de sürdürülebilirliğin, uluslararası fonların azalmasıyla birlikte giderek okuyucu temelli modellerin yeniden inşa edilmesine bağlı hale geldiğini söyledi.
Uzmanların görüşleri ortak bir sonuca vardı: Artan baskılara rağmen, medya özgürlüğü mücadelesi bitmedi, sadece dönüşüyor. Bir sonraki bölüm, dış yardım veya yasal çerçevelerden çok, gazetecilerin, kurumların ve vatandaşların güveni geri kazanma ve hakikat mücadelesine ortak olma becerileriyle şekillenecek. (NR/VK)
“Our Media” projesi Avrupa Birliği tarafından finanse ediliyor ve konferansa Open Society Foundations Western Balkans da destek sağlıyor. Projenin sonunda, medyanın geleceği üzerine araştırmalar devam edecek ve medya okuryazarlığı konusunda mevcut çevrimiçi öğrenme platformu genişletilecek. Ayrıca, bölgedeki genç liderler ve medya aktivistleri, becerilerini daha da geliştirmek ve yerel topluluklarında uygulamak için Avrupa çapında çalışma ziyaretlerine katılacaklar.

“Our Media: A civil society action to generate media literacy and activism, counter polarisation and promote dialogue” adlı bölgesel program, Avrupa Birliği’nin mali desteği ile SEENPM, Arnavutluk Medya Enstitüsü, Saraybosna Medya Merkezi, Kosova Basın Konseyi, Karadağ Medya Enstitüsü, Makedonya Medya Enstitüsü, Novi Sad Gazetecilik Okulu, Barış Enstitüsü ve Bianet gibi ortak kuruluşlar tarafından yürütülmektedir.
Bu yazı, Avrupa Birliği'nin finansal desteği ile hazırlanmıştır. İçeriği tamamen SEENPM'nin sorumluluğundadır ve Avrupa Birliği'nin görüşlerini yansıtmayabilir.




