"Artık yeni gelecek ailelerin uyuyabilecekleri bir yer yok".
Bu sözler Sınır Tanımayan Doktorlar (Médecins Sans Frontières- MSF) Suriye'deki sözcüsü Ahmed el-Muhammed'e ait. Bugün Fransız haber ajansı AFP'ye yaptığı açıklamada Türkiye sınırındaki Azez kasabasına giden bazı ailelerin ilk günlerde sokaklarda uyuduğunu, bir çadırda bazen 20 kişinin kaldığını anlattı.
5 Şubat günü Suriye ordusu Rusya'nın verdiği hava desteğiyle bir süredir Halep'e doğru ilerleyişinde yeni bir aşamaya gelindi. Rejim muhaliflerinin elinde bulundurduğu topraklarda ilerleyen Suriye ordusu, Halep'in kuzeyindeki bölgeleri ele geçirdi. Böylece Türkiye'ye doğru yeni bir göç dalgası başladı.
En kötü senaryo
Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Numan Kurtulmuş dün yapılan bakanlar kurulu toplantısının ardından düzenlediği basın toplantısında en kötü senaryonun 600 bin yeni mültecinin Türkiye sınırına gelmesi olduğunu söyledi.
Kurtulmuş Türkiye'nin öncelikli planının yeni mültecileri sınırın diğer tarafında "ağırlamak" olduğunu söyledi.
Gelişmeler Ahmed el-Muhammed'in AFP'ye yaptığı türden açıklamaların önümüzdeki günlerde sıklıkla tekrarlanacağını gösteriyor.
Çünkü mültecilerin gitmeyi hedefledikleri Avrupa'da göç politikalarında ciddi değişimler yaşanıyor.
Suriyeli mülteci sayısı 4,5 milyon
Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği'nin verilerine göre 4 milyon 598 bin 691 Suriyeli mülteci durumunda. Komiserlik bu veriyi 7 Şubat günü yeniledi. Ayrıca 6,5 milyon Suriyeli de ülke içinde göç etti.
5 Şubat sonrası ülkte içindeki göçün yeniden büyük oranda Kilis'e doğru yöneldiği bildiriliyor.
Merkel ile 10 maddelik mutabakat
Türkiye sınırındaki mültecilere yönelik nasıl bir politika sürdüreceğini büyük ölçüde Almanya Federal Şansölyesi Angela Merkel ile yapılan görüşmelerden sonra belirlemek durumunda.
Merkel, dün Başbakan Ahmet Davutoğlu ile dört ayda yedinci görüşmeyi dün Çankaya Köşkü'nde yaptı. Görüşme sonrası 10 maddelik mutabakat yapıldı.
1- Rusya’ya karşı diplomatik inisiyatif kullanılacak. Suriye’de sivil halka karşı saldırıların durması için diplomatik girişimlerde bulunulacak.
2- AFAD ile ortak çalışma yapılacak, Türk ve Alman yardım kuruluşları sınırda birlikte hareket edecek.
3- Alman polisiyle ortak çalışma yürütülecek.
4- İnsan kaçakçılığına ilişkin bilgi ağı oluşturulacak.
5- Frontex’in (AB sınır yönetim ajansı) daha etkin çalışması için çaba sarf edilecek.
6- Mültecilerin yasadışı göçü konusunda NATO göreve çağrılacak.
7- Suriyeli olmayan mültecilerin geçişi engellenecek ve ülkelerine geri dönmeleri sağlanacak.
8- 3 milyar Euro’luk fon kapsamında hayata geçirilecek projeler Brüksel’e iletilecek.
9- Sahil güvenlik ekibi ortak işbirliği yapacak.
10- Göç idaresi Yunanistan’da muhataplarla görüşecek.
3 milyarlık fon
3 Milyar Euro'luk fon konusu Merkel'in Ekim 2015 tarihinde yaptığı bir önceki ziyaretinde kararlaştırılmıştı.
Merkel, Türkiye’nin Yunanistan ve Bulgaristan sınırlarını daha sıkı koruması karşılığında Türkiye’ye mültecilerle ilgili harcamaları için 3 milyar Euro yansıra Türk vatandaşları için vize işlemlerini kolaylaştırmayı ve AB üyelik sürecinde ilerleme teklif etmişti.
Komiserliğin verdiği rakamlara göre Avrupa ülkelerine Nisan 2011 ile Aralık 2015 arası 897 bin 645 Suriyeli sığınma başvurusunda bulundu.
Sadece 6,5 milyon nüfusa sahip Ürdün'de kayıtlı 630 bin Suriyeli bulunuyor; Türkiye'de ise 2 milyon 503 bin 549* kayıtlı Suriyeli mülteci var. BM yetkilileri Suriyeli mültecilerin ağırlığını Ürdün ve Türkiye taşıyor; ancak siyasi ve kültürel iklim olarak en çok Avrupa etkileniyor.
Amsterdam'dan sonra
Avrupa, dünyanın en "demokratik" ve "özgürlükçü" ülkeleri olarak görülen İskandinavya ülkelerinde göç politikalarında keskin değişiklikler yaşanıyor.
İsveç, Danimarka ve Norveç gibi liberal göç siyasetleri olan ülkelerin ”u dönüşü” yapması, bazı Avrupa ülkelerinde uzun zamandır uygulanan sıkı göç politikalarına onay gibi algılandı ve göç konusu daha üst perdeden tartışılmaya başlandı.
Son haftalarda Avrupa Birliği'nin içişleri ve dışişleri bakanlarının Ocak ayı sonunda yapılan Amsterdam’daki toplantılarında AB ülkelerinin bu konu karşısındaki yoğun kararsızlığı ve anlaşmazlığı kamuoyuna yansıdı.
AB ülkelerinin değişen politikaları
Türkiye’den yola çıkan ve Ege Denizi üzerinden Yunanistan’a ulaşıp diğer Avrupa ülkelerini hedefleyen mültecileri, durdurmak için bazı ülkelerin yeniden sınır kontrolleri uygulamasından sonra, kamuoyunda AB’nin temellerinden biri olan Schengen anlaşmasının iptal edilmesine dair öneriler dile getirildi.
Avusturya’nın mülteci sayısına sınır koyması ve bazı diğer ülkelerin AB’de anlaşmazlıktan dolayı göç konusunda ulusal politikalara dönüp AB temellerini önemsemesi bu kaygıları daha da artırdı.
Bu atmosfer altında sürdürülen Amsterdam toplantılarında ortak kararlardan çok tartışmalar konu edildi.
Amsterdam toplantılarında Avusturya ve Almanya devlet yetkilileri, Yunanistan’ı sınır korumasını ihmal etmekle suçladı.
Schengen uygulamasında değişiklik olacak mı?
Avusturya Dışişleri Bakanı Sebastian Kurz, suçlamayla kalmadı; Yunanistan’ın Schengen sınırı dışında bırakılması, Balkan ülkeleri ve Frontex yetkilileri işbirliğiyle yeni bir “İç-Schengen-bölgesi” uygulanmasını talep etti.
İşin kötüsü bu öneriler bazı meslektaşlarından büyük destek gördü.
Tartışılan diğer bir öneri ise Hollanda hükümet yetkililerinden geldi. Bu öneriye göre Yunanistan adalarına ulaşan mülteciler deniz yolundan geldikleri Türkiye’ye derhal geri gönderilmesiydi.
Yunanistan "hotspot" tepkisi
Hedeflenen bu hızlı sınırdışı işlemlerini uygulamak için Yunanistan’ın Chios, Samos, Leros ve Kos adaları yansıra Selanik ve Atina şehirlerinde AB vekaletiyle “Hotspot” adı verilen hızlı kontrol istasyonların ve mülteci kampların inşaatına başladı. Son günlerde bu projeler değişik eylemler ve tepkilere neden oldu.
Selanik’te eylemciler “Hotspot” inşaatını durdurmak için şantiyeyi bastı. Kos adasında Hotspot inşaatına gidiş yolu yanan tekerleklerle kapatıldı. Bu eylemlerde polis ve eylemciler arasında çatışmalar yaşandı.
Almanya'da sağ yükseliyor
Almanya Federal Şansölyesi Merkel’in “Suriye’ye barışın geri dönmesi ve Irak’ta IŞİD’in yenilmesiyle sizden ülkelerinize geri dönmenizi bekliyoruz” sözleriyle mültecilere seslenmesi, yeni göç politikalarının daha da sertleşeceğine dair bir ipucu.
Çünkü bu açıklama Merkel’in iç politikada sıkıştığının göstergesi. Geçen hafta “Infratest dimap” araştırma enstitüsünden yayımlanan anket sonuçlarında Almanya halkının yüzde 63’ü Almanya’nın mülteci sayısına sınır koymasını isterken, yüzde 78’i hükümetten daha sıkı göç yasaları talep ediyor.
Kısacası Almanya’da rüzgar sağdan esmeye başladı. 2013’de kurulan aşırı sağ AfD partisi anket değerlerinde CDU ve SPD ardından ülkenin en popüler üçüncü partisi oldu bile. (HK)
* BM'nin 31 Aralık 2015 verisi.
* Fotoğraf: Ahmed Muhammed Ali - Halep/AA