Fotoğraflar: AA ve Ebru Paça
Bir hafta önce Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ/WHO), yeni nesil koronavirüs (Covid-19) salgınının merkezi üssünün artık Avrupa olduğunu açıklamıştı.
Avrupa'nın farklı ülkelerinde devletler farklı önlemler alsa da insanları endişeye sürükleyen nedenler ortak. Rafların boşaltılması, insanların birbirine şüpheyle bakması bir yana doktorlar için evlerden yapılan destek eylemi, evinden çıkamayanlar için alışveriş yardımı ve mülteciler için çokdilli yayınlar gibi dayanışma örnekleri görmek de mümkün.
İspanya, Hollanda, Amsterdam, Fransa, İngiltere ve Almanya'da yaşayan Türkiyeliler bianet'e yaşadıkları şehirlerdeki son durumu anlattı.
Zaragoza/İSPANYA
"Köpek sahiplenmeyenler pişman"
Arkadaş ziyareti için öncelikle İspanya'nın Madrid şehrine ardından da Zaragoza şehrine giden gezgin Ebru Paça, "Sokaklar terkedilmiş film seti gibi" diyor:
"Ülke alarmda. Sokağa çıkmak için sadece şu nedenler geçerli: İşe gitmek ve dönmek, eczaneye/hastaneye gitmek (Kronik hastalığınız varsa eczaneden ilaç temininde sorun yok), gıda ihtiyacı (Marketler açık, gıda veya temizlik malzemesi şimdilik sorun değil) ve de köpek gezdirmek."
Ve ekliyor, "Köpek sahiplenmemiş kişiler bu aralar epey pişman."
Polis yolda durdurup "nereye-neden" diye soru sorabiliyor. İki kişi aynı anda dışarı çıkılmaması yönünde uyarıyorlar. Bir akşam sokakta yürüyenlere evlerinin penceresinden "evinize dönün" diye bağıran duydum. Medya evden çıkmama etiketi ile başlayan uyarılarla dolu.
"Akşam 8'de doktorlara teşekkür için pencerelerdeyiz"
Okullar, kurslar, üniversiteler cuma akşamı iki hafta süre ile kapatıldı. Bu sürenin daha da uzayacağı konuşuluyor. Öğretmenler ve öğrenciler dijital dünyaya taşındı bile. Eğitim hayatı şimdilik orada devam ediyor.
Koronovirüsü (COVID-19) pozitif çıkan gençler ve çocuklar durumu iyiyse eve yollanıyor. Kendilerini karantinaya almaları isteniyor. Hastanede tutulmuyorlar. Ölüm sayısı git gide artıyor. Eşi de corona virüsüne yakalanan Sánchez'in bugün yaptığı açıklamaya göre "Zor zaman henüz gelmedi".
Halk tedirgin. Buna rağmen sosyal medya, sohbet gurupları konu ile ilgili şakalarla ve komik videolarla dolu. Her akşam saat 8'de pencerelere çıkıp sağlık görevlilerine alkışlar, ıslıklar ve korno ile teşekkür edilişi insan sesi duyulan nadir anlardan. Bir de eski kralın yolsuzluklarını protesto için gündüz 12'de çıkartılan seslerin duyulduğu anlar."
İspanya kanalında Türkiye dizisi, ekranda sol üst köşede "evde kalıyorum" mesajı.
Viyana/AVUSTURYA
11 yıldır Viyana'da yaşayan Viyana Üniversitesi Biyoloji Bölümü öğrencisi Ufuk Dursun ise Avusturya'daki ilk vakanın 25 Şubat'ta İtalya sınırında bulunan Tirol Eyaleti'nde bir çiftte görüldüğünü bilgisini vererek şunları söylüyor:
Mülteciler için çokdilli bilgilendirme
"26 Şubat tarihinde ise Viyana'daki ilk vaka açıklandı. Salgınla ilgili ilk vakanın açıklandığı günden bu yana hükümet tarafından düzenli olarak bilgilendirmeler yapılmaya devam ediliyor. Hem bakanlıkların internet sitesinden hem de yine ilgili danışma hatlarından bu bilgileri edinmek mümkün. Dil açısından bilgi edinmekte zorluk yaşayan göçmenlere ve yine potansiyel risk altında bulunan yaşlı, engelli veya ciddi bir hastalığı bulunan bireylere yardım konusunda; yapılan çok dilli bilgilendirmelerin yanı sıra, toplumsal dayanışmanın da mümkün olduğunca devreye girdiğini söyleyebiliriz."
"13 Mart'ta üçüncü ve ilk büyük tedbir paketi açıklandı. Tedbir paketiyle birlikte ilk defa Tirol Eyaleti'nde bulunan üç ayrı yerleşim bölgesi karantina altına alındı. Yeterli görülmeyen bu tedbir paketinde de 15 Mart'da yeniden bir düzenlenme yapıldı. Koronavirüs salgını sebebiyle Avusturya' da alınan tedbirler şöyle özetlenebilir:
Spor alanları, oyun parkları gibi tüm kamusal alanlar,restoran ve kafeler kapatıldı, tüm etkinlikler iptal edildi, herkesin evde kalması ve fiziksel temasın birlikte yaşanılan ev fertleriyle sınırlandırılması talep edildi, tek başına veya aynı evde yaşadığın insanlarla birlikte olmak kaydıyla, hava almak ve yürüyüş yapmak için -diğer insanlarla en az 1 metre mesafe korunduğu müddetçe- dışarıya çıkılabilir.
Koronavirüse karşı yapılan çalışmalar dışında hiçbir yerde 5 kişiden fazla insan bir araya gelemez kuralı da getirildi. Anaokullarından üniversitelere kadar tüm okullar daha önce belirtilen tarihlere kadar kapatıldı. Sınavlar ertelendi. Uzaktan öğrenim başladı.
Bunların yani sıra market, eczane, postane, benzin istasyonu, hayvan yemi ve gübre, toprak gibi tarım malzemelerinin tedarik edilebileceği yerler, hastane, sağlık ve acil yardım merkezleri gibi insanların acil ihtiyaçlarını karşılayabileceği yerlerin çalışma saatlerine ise bir kısıtlama getirilmedi.
"16 bine yakın çalışanın işten çıkarıldığı haberleri gündemde"
Toplumun genel yaşantısı da haliyle bu durumdan etkilendi. Mümkün olduğunca evden çalışma prensibiyle işler yürütülmeye çalışılıyor. Hükümetin dün (17 Mart Salı günü) yaptığı açıklamaya göre, insanların büyük bir çoğunluğu (yaklaşık olarak %80 civarı) alınan tedbirlere uyuyor ve getirilen kısıtlamalar nedeniyle ciddi bir olay yaşanmadı.
En azından Viyana'da gözlemleyebildiğim kadarıyla, özellikle 12-13 Mart tarihlerinde insanlar arasında bir panik hali vardı. İlginç bir şekilde, antibakteriyel jel gibi dezenfektan materyallerin yanında, ilk depolanmaya çalışılan tuvalet kağıtları oldu. Yer yer market raflarının boşluğu gözlemlense de, stokların tamamiyle bitmesi gibi bir durum, en azından şimdilik, söz konusu değil. Pek tabii başta ana tedarikçi firmalar olmak üzere her türlü hijyen malzemesinin fiyatlarında bir artış yaşandı maalesef.
Ayrıca son günlerde bazı firmaların, yaşanan pandemiyi gerekçe göstererek, toplamda 16 bine yakın çalışanı işten çıkardığına dair haberler de gündemde. Bu konuya dair hükümet tarafından yapılan bir açıklamaya ve veya bu haberlere bir yalanmaya da şimdilik rastlamadım."
Londra/İNGİLTERE
İngiltere'de ise şartlar biraz daha farklı. Virüsün kontrollü yayılması planı, "sürü bağışıklığı" anlayışını benimseyen İngiltere'de ölü sayısı 100'ü buldu. Dün itibariyle okulların kapatılacağı duyuruldu.
"Devlet inisiyatif almak istemiyor"
Londra'da yaşayan bilgisayar mühendisi Doğan Selçuk, "Burada devlet krizle ilgili pek inisiyatif almak istemiyor, demokrasiden, Britanya halkının sağduyusundan dem vurup İtalya, Fransa ve İspanya gibi yaptırımı olan kararlar almıyorlar, okulları kapatma kararı bile daha dün alındı" diyor.
Selçuk, testlerin de sınırlandırıldığını ve sadece kritik vakalara test uygulandığını söylüyor.
"Bu, vaka sayısının olduğundan çok daha az görünmesine sebep oluyor. Bir de NHS'in (Ulusal Sağlık Hizmeti) normal zamanda da ihtiyacın gerisinde olması, yeterli teçhizat olmaması, virüsün etkisinin tepe noktaya ulaşması için daha 1 ay kadar bir zaman olduğu gibi durumlar da bir araya gelince, halk haklı olarak oldukça tedirgin. Boris Johnson'ın ve bilim kurulunun, vatandaşları, ekonominin daha az zarar görmesi adına, bilerek ölüme sürüklediğine dair bir görüş ortaya çıktı son zamanlarda. Devlet, 'halkın, önerilerimizi dikkate alıp birbirini koruyacağına güvenimiz tam' diyerek sorumluluğu vatandaşa atmış durumda.
Bu yüzden, devletin tavsiye niteliğindeki önerilerini fazlasıyla dikkate alıyorlar. Birçok kurum veya firma kendi inisiyatifleriyle operasyonlarını durdurdu veya kısıtladı, yapabilecek durumda olan birçok insan evden çalışmaya başladı. Sokaklar yavaş yavaş boşalıyor ancak devlet tarafından henüz dayatma uygulanmadığı için virüsün yayılması hızlanarak devam edecek gibi tahmin ediliyor.
En kalabalık yerler doğal olarak süpermarketler, ilk günler tuvalet kağıdı ve el temizleme jelleri tükenir oldu. Sonraki günlerde makarna, vitamin ve parasetamol bulunmaz oldu. En son gittiğimde ise normalde un, yumurta ve yağ olan rafları boş buldum. Büyük market zincirleri her akşam ürünleri raflara yeni stoğu yüklüyor ama sabah değil de öğlen gidildiğinde bunları bulmak neredeyse imkansız.
"Raflar bencilce boşaltılırken dayanışma örnekleri de görüyoruz"
Ancak şimdilik, normalden daha kalabalık olsa da, Türk marketinden ihtiyacımız olan ürünleri rahatlıkla tedarik edebiliyoruz. Devlet gibi biz de havaların ısınacağı ve virüsün etkisinin azalacağı günleri bekliyoruz.
Bu arada bir kısım insan sabahın köründe marketlere gidip bencilce rafları boşaltırken, bir taraftan da sağduyu ve dayanışma örnekleri de görüyoruz burada. Mahallelerinde desteğe ihtiyacı olan bireylere, genellikle yaşlı veya hastalara destek olmak amacıyla kendi kendine oluşan gruplar ortaya çıkıyor. Özellikle market ve eczane alışverişlerinin zor olduğu bu dönemde bu insanlar, ihtiyacı olan kişilerin alışverişlerini gönüllü olarak gerçekleştiriyor."
Düsseldorf/ALMANYA
Yaklaşık 11 yıldır Almanya'da yaşayan psikiyatrist Kayhan Karaduman ise "hayatın akışı yavaşlamış vaziyette burada" diyor.
Düsseldorf'ta ikamet eden Karaduman normal bir alışverişin uzun zamandır olmadığını belirterek, "talan var" diye ekliyor.
"Özellikle tuvalet kağıdı geldiği anda bir saat içinde bitiyor. Düseldorf'un olduğu Eyalet koronavirüsün en çok yayıldığı bölgelerden. Bu nedenle buradaki panik biraz daha yoğun. Korkunç bir bencillik var."
Türkiyeli ve Almanyalı hastaları olan Karaduman, özellikle muayenehaneye gelenleri öncelikle ellerini dezenfekte etmeleri yönünde sürekli uyardıklarını söylüyor.
"Arabalara yönelinsin diye otoparklar ücretsiz"
"Banka ve beyaz yakalılar evlerden çalışıyor. Burada çocuğu anneanne, dedeye bırakmak olmadığı için ve çocuklar da evde olduğu için evlerde insanlar. Ücretli ve ücretsiz izinler alınıyor. İşverenin inisiyatifinde. Bir yeri kesin kapattık derse Fransa gibi o zararı karşılamak zorunda çünkü. Lokantalar 15.00'a kadar açık deniyor. Zaten o saate kadar kimse gitmez ki. Oyun parkları da bu izin döneminde çocuklar tarafından kullanılmasın diye kapatıldı.
Almanya eyalet sistemi olduğu için her eyalet kendi kuralları ve önlemlerini almış durumda. Burada okullar 1 haftadır kapalı. Tren ve toplu taşıma seferleri azaltıldı ki insanlar özel arabalarına yönelsin diye. Yani toplu taşımayı kullanmamaya yönlendiriliyor insanlar. Şehre ait tüm otoparklar ücretsiz hale getirildi. İşe gitmek zorunda olanlar ya da acil işi olanlar arabayla gitsinler diye. Öte yandan bisikletliler için ayrılmış şeritler de arabalara ayrıldı.
Dışarıdaki insan sayısı gözle görünür oranda azaldı ama maske ve eldiven takan insanlar görmüyorum. Zaten bir hekim olarak da söyleyebilirim ki maskenin bilinçsiz kullanılması daha büyük zararlara yol açabilir.
"Herkes sokağa çıkma yasağı bekliyor"
Çevremden gözlemlediğim hükümetin daha sert tedbirler alması gerektiği yönünde. Herkes sokağa çıkma yasağı ve daha sıkı önlemler bekliyor. Burada bir alanda aynı anda 50 kişinin üstünde toplanmak yasak. Türkiye'deki AVM'ler kapatılsın deniyor, burada pasaj ve dükkan kültürü olduğu için kapanmasını beklediğimiz bir AVM de yok açıkçası.
"Hayat bir anda nasıl anlam değiştiriyor düşünelim"
"Bu süreçte artık insanlar oturup hayatlarını gözden geçirmeli. Kendileriyle ilgili biraz düşünsün. Hayat nasıl anlam değiştiriyor, nasıl bir anda değişiyor her şey diye. Korku ve endişe var. Belirsizlik var insanlarda. Belirsizlik de mantıksız düşünmeye sürüklüyor.
Bütün bunlar bittikten sonra insanlarda ayrı bir travma kalacak, devam edecek bu ölüm ve korku travması."
Amsterdam/HOLLANDA
"Tedbirliyiz, panik değiliz havası var"
Amsterdam'da çalışan bilgisayar mühendisi İlter Günaştı, Hollanda'nın yapısı gereği rahat bir ülke olduğunu aktararak şöyle diyor:
"Durumun ciddiyetinin farkındayız, tedbirliyiz ama panik havası yok burada. Hollanda biraz rahat bir ülke. Örneğin grip olunca hemen doktora gidemezsin. Bunu da rahat karşılıyorlar. Geçen cumadan itibaren evden çalışmaya başladık. Bütün beyaz yaka kısmı artık eve çekildi özel sektör.
Lüks tüketimle ilgili çoğu yer kapandı. Marketler açık. Lokantalar, barlar, spor salonları kapalı. İki gün önce başbakan açıklama yaptı, biraz İngiltere stratejisine yöneldi gibi gözüküyor. Sokağa çıkma yasağı olmayacak, biz yavaş yavaş toplumsal bağışıklık kazanacağız dedi. Tahminim genç nüfus ortam biraz yatışınca normal hayatına dönecek, yaşlılar evde otursun diyecekler.
Burada insanlar dışarıya çıkmaktan çekinmiyor pek. Eldiven, maske kullanımı yok denecek kadar az. Akşamları saat 8'de doktorlar için dayanışma eylemi yapıyoruz pencerelerden. Biz markete üç dört günde bir çıkıyoruz. Temel ihtiyaçları alıyoruz. Burada da marketlerin raflarında boşaltılma durumu oldu. Yabancı çalışanlar, expatlar olarak Hollanda'lılara göre daha paniğiz, bunu çok net söyleyebilirm. Whatsapp gruplarında hep bu konuşuluyor."
TIKLAYIN - Hollanda'da Alkışlar Sağlık Çalışanlarına
Paris/FRANSA
Paris'te özel bir firmada müşteri temsilcisi olarak çalışan Nur Tedik ise Fransa yasalarına göre bir şirketin aktivitelerinde belirli bir nedenden dolayı büyük düşüş olduğunda, şirket çalışanlarını "chomage techique" ya da "chomage partiel" adı altında işsizliğe bağladığının bilgisini veriyor. Ve Başkan Emmanuel Macron'un hiçbir şirketin iflas noktasına getirilmeyeceğini söylediğini hatırlatarak devletin kendisine 45 gün boyunca işsizlik maaşı vereceğini söyledi.
"Devlet 'evinizde oturun biz size bakarız' dedi"
"'Chomage partiel' durumdunda biz maaşımızın brüt üzerinden %70'ini alacağız şirketten ve devlet şirkete bu miktarın %100'ünü karşılama garantisi verdi. Ve yapılan başvuruları 48 saat içinde değerlendirme sözü verdi. Bu gelen %70 brüt maaş üzerinden devlet daha az kesinti yapacağından elimize geçecek miktar net maaşımızın %84'üne denk gelecek hemen hemen. Aynı zamanda devlet herkesin eline yasal olarak belirlenmiş minimum maaşın altında bir rakam vermeme sözü verdi. Yani minimum maaş kazanan biri aynı maaşı almaya devam edecek.Şirketler devlete başvuru yapmak zorunda, maaşı şirket verecek ama geri ödemeyi devletten alacaklar. Bu süre boyunca kontratlar askıya alınıyor ama atılmıyorsun. Emeklilik hakların devam ediyor ve ücretli izin kazanma devam ediyor. Sonuç olarak devlet kimsenin gelirsiz kalmayacağı ve hiçbir şirketin iflas noktasına getirilmeyeceği garantisini verdi. Evinizde oturun biz size bakarız garantisi kısaca." (AÖ)