Bu kez yemek verildi. 6 Eylül Pazartesi akşamı Diyarbakır'da Gazi Köşkünde STK temsilcileri ile bir araya gelindi. Günter Verheugen'le birlikte AB Büyükelçisi Kretshmer de vardı. Ve büyükelçi sanki benim aylar önceki yazımı okumuş gibi "Sayın Verheugen gördüğünüz gibi sözünü tutarak yemeğe geldi" diyordu.
Basına kapalı yemekte Verheugen "Bütün içtenliğinizle rahat konuşmanızı istiyorum. AB'ye üye devletler Güneydoğu ve de Kürt'lerle özellikle ilgileniyorlar. Sizler, katılım müzakerelerine hemen başlansın mı? Yoksa bir süre daha geçsin mi? Ne düşünüyorsunuz?" diyordu. Bu soru üzerine Diyarbakırlı STK temsilcileri sanki ağız birliği etmişçesine vakit geçirilmeden müzakere kararının verilmesini talep ediyorlardı. Sorunlar elbette vardı. Ama artık ağlama duvarı gibi tekrar, tekrar dile getirmenin anlamı da yoktu. Müzakere kararı konusunda ısrarcılık vardı.
STK temsilcilerinin bu kararlılığı Verheugen'i şaşırtmaya yetmişti. Heyecanından ve de gözlerinin ışıldamasından belki de beklediği sonuçtu. "Bu gece hayatım kolaylaşmadı. Sizlerin çok büyük beklentileriniz var. İşimiz kolay değil. Yarın da buradayım. Hayat buralarda nasıl gelişiyor. Görmek istiyorum" diyordu.
Ama zaten her görüşme bir birini tamamlayan mozaik parçaları gibiydi. Yemekten önce görüştüğü Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir, Büyük Avrupa'nın parçası olmayı "Yurttaş Verheugen"e üç dilde Kürtçe, Türkçe ve İngilizce olarak bilboardlarla hazırlayıp şehri süsletmiş ve öylece görüşmüştü. Doğrusu yurttaş kavramı Verheugen'e de çok sempatik gelmişti. Belediye Başkanı ile görüşmesinden o denli etkilenmişti ki, çıkışta düzenledikleri ortak basın açıklamasında "Demokrat Başkan" nitelemesini Osman Baydemir'e uygun bulmuştu. Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir ise 27 taşlı Süryani el işlemeciliği örneği bir gümüş tespih armağan etmişti, günün anlamına binaen. Hali hazırdaki 24 üyeye ilaveten Romanya ve Bulgaristan'dan sonra Türkiye'nin de 27'inci üye olacağına göndermeydi gümüş tespih.
Aynı akşam Otelde eski DEP milletvekili Leyla Zana ile yapılan görüşme ise gerçekten yakın ve eski iki dostun görüşmesi gibi yansıyordu Diyarbakır'a.
Sonraki günün en manidar ziyareti sabah gidilen ve köy muhtarının ifadesi ile 7 Kasım 1995 tarihinde boşaltılan Lice'ye bağlı Xweylin-Tuzla köyüydü. Verheugen'ın yanında adeta bir Başbakan rahatlığında duran köy muhtarına Verheugen soruyordu. "Avrupa Birliğini neden istiyorsunuz". Anlamlı bir süre Verheugen'ı bakışlarıyla süzen köy muhtarının yanıtı tek kelimelikti ve her şeyi açıklamaya yetiyordu: "Avrupa Birliği faydalidır!". Belki de Günter Verheugen'e bu tek kelime yetiyordu ve o duygularla ayrılıyordu Xweylin'den.
Sonra Kamer'de yemek ve çok dinli çok kültürlü Diyarbakır'ın Meryem Ana Süryani Kadim Kilisesini ziyaret. Ardından Diyarbakır Sanat Merkezinde Koçer fotoğraf sergisinin açılışı, Büyükşehir Belediyesi Çocuk korosunun Almanca, Ermenice, Süryanice, Kürtçe ve Türkçe kısa konseri ve ardından Diyarbakır Avrupa Sinemasının açılışı. Ve kentten ayrılmadan önce kentin Sur içinde Gazi caddesinde Büyükşehir Belediye Başkanı ile mini bir yürüyüş.
Hava alanına gitmeden önce bakır bir maşrapada kolanın da ham maddesi olan meyan şerbeti-ava sûsê sunuldu bir şerbetçi tarafından Verheugen'e. Belki de her önünden geçene "Mideye, bağırsağa, böbreklere şifadır. Hazmı kolaylaştırır" diye bağıran şerbetçi, iki gün boyunca; Verheugen'in, Gazi köşkünde ayvalı kavurma ile kaburga dolması, Kamer'de içli köfte ile dolma, Xweylin köyünde ise tandır ekmeği yediğini hissetmiş ve öyle ikram etmişti Şerbeti!.
Sonrası mı? Bekleyip göreceğiz...
(ŞD/YS)