Türk siyasi yaşamının "Yetim Hüsnü" lakabıyla tanıdığı Hüsnü Doğan, Avrasya Partisi ile siyasete yeni bir soluk getirmeye hazırlanıyor. Turgut Özal'ın yeğeni olan, 1983-1991 yılları arasında siyasette ve Özal kabinelerinde pek çok önemli görevi yürüten Doğan, Türk siyasetinin önemli isimlerinden biri oldu. Kurucusu olduğu ANAP'la yollarını ayıran Hüsnü Doğan, Gözlem'e çarpıcı açıklamalarda bulundu.
Yeşim ERSOY
Avrasya Partisi Genel Başkanı Hüsnü Doğan ile söyleşi yapmak üzere parti genel merkezindeki odasına girdiğimizde, Doğan, kapıyla bölünmüş, küçük bir odadan geldi. O odada, kendisini yakından tanıyanların "en büyük tutkusu" dediği bilgisayarı vardı. Bilgisayar konusu açılınca utangaç bir tavırla yanıtladı sorularımızı.
Ancak arka odaya bilgisayarın başına gidince utangaçlığı geçti. Bilgisayarına duvar kağıdı yaptığı doğa manzaralarından, dünya ülkeleri hakkında biriktirdiği bilgilere kadar her şeyini övünçle gösterdi.
Hüsnü Doğan ile hükümette ve DSP'de yaşanan siyasi çalkantıların neden-sonuç ilişkilerini de sıcağı sıcağına Gözlem Gazetesi için konuştuk.
> Türkiye'de bunca siyasi parti varken AAP niye çıktı?
DOĞAN: Mevcut partilerle herhangi bir yere gidilemeyeceğini net olarak gördük. Milletin önüne bir alternatif koyma ihtiyacını ve sorumluluğunu duyduk.
> Partinizin adı nereden geliyor?
DOĞAN: Avrasya kelimesi bizim hem coğrafyamızı, hem tarihimizi, hem kültürel değerlerimizi, hem de insan yapımızı çok güzel temsil ediyor. AAP kısaltması ise, Avrupa ve Asya'nın A'ları ve parti kelimesinin de P'sinden oluştu.
> İttifaklardan söz edilen bir dönemde sizin parti programınıza bakıyorum, "Tek parti iktidarından" söz ediliyor....
DOĞAN: Olması gereken bu! Türkiye ilk koalisyonu 1961'de tanıdı. İkinci koalisyon dönemi 1971-79'dur. Üçüncü koalisyon dönemi de 1991'de başladı. Değişmeyen bir şey var. Türkiye, hiçbir koalisyon döneminde hiçbir sorununu çözmedi.
Tam tersine, olduğu yerden kötüye gitti. Şimdi eğer birileri hâlâ bunun üzerinde ısrar ediyorsa, bu Türkiye'nin iyiliği için değildir, kendilerinin varlıklarını sürdürmek içindir sadece.
MECLİS'E GİRMENİN FORMÜLÜNÜ ARAMIYORUZ
> Peki ne öneriyorsunuz?
DOĞAN: Tek parti iktidarını yakalamak için iki turlu seçime gidilebilir. İki turlu seçimde birinci tura, seçime girme hakkı olan bütün partiler girsin diyoruz. Zannedildiği kadar çok parti olmayacaktır. 15-20 kadarı girebilir. İkinci tura, ilk üç girsin diyoruz. İkinci tur, iktidarı, başbakanı çıkarsın. Bütün tecrübelerimiz ortaya koyuyor ki, Türkiye sadece tek parti dönemlerinde mesafe aldı. Bakın, biz daha yeni kurulmuş bir partiyiz. Bu sistem bize ne getirir ne getirmez peşinde değiliz. Biz, Meclis'e girmenin formülünü aramıyoruz. Türkiye'nin sorunlarının çözümleri için birtakım formüller öneriyoruz.
ÇIKMAZ SOKAK...
> Farz edelim önümüzdeki ilk seçimde parti olarak TBMM'ye girdiniz. Koalisyon ortağı olma şansı doğdu. Hayır mı diyeceksiniz?
DOĞAN: Ben oralara hiç gelmek istemiyorum. Çünkü oralar çıkmaz sokak. Bugün tenkit ettiğim şeylerle yarın karşı karşıya kalırsam ben yine ilkelerimden taviz vermeden gitmek isterim.
> AAP'nin yakın dönemde Meclis'e girme gibi bir telaşı yok mu yani?
DOĞAN: Gayet tabii partinin Meclis'e girmesini istiyorum, ama Türkiye için çözüm getirecek bir güçte girsin istiyorum. Çünkü Türkiye'de siyaset dağıldı. Ha, eğer bu formülü beğenmiyorlarsa daha iyi formül getirsinler. Başkanlık sistemine geçsinler.
> O zaman size göre Siyasi Partiler ve Seçim Kanunları'nın değişmesi yetmeyecek?
DOĞAN: Evet. Ben onların ötesinde bir şey söylüyorum. Seçim sisteminden söz ediyorum. Seçim Kanunu ve Siyasi Partiler Kanunu'nda hepimizin mutabık olduğu değişiklikleri yapalım. Bunun ötesinde Meclis'te siyasi iradenin teşekkül edebilmesinin, Türkiye'nin yönetilebilmesinin şartlarını hazırlayalım. Türkiye'yi yönetebilecek kadroların gelmesi lazım.
> Ufukta seçim göründü. AAP'nin oy oranı ne olur?
DOĞAN: Ben iktidar için uğraşıyorum.
> O şansı görüyor musunuz?
DOĞAN: Onu, bizim gayretimiz ve milletin teveccühü tespit eder.
TAKKE, TAKUNYA GERİDE KALDI
> Bir zamanlar sizin için "takkeli", "takunyalı" denirdi, İslami kesime yakınlığınızı vurgulamak için.
DOĞAN: Onlar çok geçmişte kaldı bir. İkincisi de o yorumlar doğru değildi. Yani rahmetli Özal için de o yorumlar çok yapıldı, ama onun neler yaptığı da görüldü. Türkiye'nin menfaatleri ne ise onu yaparım. Mesela Avrupa Birliği bizim için çok önemlidir. Ancak maalesef bugün hükümet Türkiye'nin altın günlerini yitiriyor.
ÖZALLA KIRGINLIK GÜNLERİ
> Siz Turgut Özal'ın kuzeni ve ANAP'ın bir dönem yıldızıydınız. Sonra koptunuz, araya soğukluk girdi. Neler oldu o dönemde?
DOĞAN: Aramızda kısa süren, siyasete bağlı bir kırgınlık oldu. Çok çabuk geçti. İstanbul İl Başkanlığı'na önerilen aday (Semra Özal) meselesiydi o da. Ben tavrımı açıkça koydum. Özal'la küskünlüğümüz 4 ay sürdü. Sonra tekrar biraraya geldik, barıştık. Sevgimizi, saygımızı sürdürdük. Hatta Özal, cumhurbaşkanlığını bırakıp siyasete geri dönmeyi düşünüyordu. 17 Nisan 1993 günü, vefat ettiği gün, ben sabah 04.30'da bilgisayarın başında onun kurmayı düşündüğü partinin hazırlığını yapıyordum. Belki bir gün anılarımızı yazmamız lazım.
> Korkut bey (Özal) zaman zaman rahmetli Özal'a düzenlenen suikast ve ölümüyle ilgili konuştu, bazı iddialar dile getirdi....
DOĞAN: Böyle olayları ortaya çıkarmak kolay değildir. Ben de bilgi ile tahmini birbirine karıştırmam. Halkalar çok. Halkalardan birini keserler, siz de o irtibatı kuramazsınız. Özal sağlığında irtibat kurmaya çalıştı. Ama bir noktaya mı geldi, tahmin noktasına mı geldi, onu bilemiyorum.
> Bilgisayardan ve internetten çok güzel yararlanıyormuşsunuz. Doğru mu?
DOĞAN: Artık bugün çocuklar da kullanıyor.
> Bilgisayarın tuşuna basmamış siyasetçilerimiz olduğunu biliyoruz.
DOĞAN: Ben tuşlara her gün basarım! Orada bir sorun yok.
> Ne zaman başladı bu bilgisayarla olan dostluğunuz?
DOĞAN: Ta ODTÜ'deyken, 1967 yılında almıştım.
>Rahmetli kuzeniniz Turgut Özal da bilgisayara ve yeniliklere çok düşkündü değil mi?
> O da, rahmetli kardeşi Yusuf da düşkündü. Turgut bey cumhurbaşkanıyken bir gün bilgisayarıyla oynamış, oynamış, bozmuş. Yusuf'u (Yusuf Bozkurt Özal) çağırmış. Bilgisayarı düzeltmişler birlikte. Özal başlamış Yusuf'a sormaya. "Bu programı Hüsnü biliyor mu?" O biliyor dedikçe, bir başkasını soruyormuş. En sonunda Yusuf, "Bunu bilmiyor" demiş. O zaman rahmetli Özal, şöyle bir arkasına yaslanıp sevinçle "Hah işte!" demiş..
ANAP'ın programını andırıyor
> Parti programınızda, "Partimiz, siyasi yelpazenin merkezinde yer alacak, sağ ve sol kanadın mutedillerine açık olacaktır" diyorsunuz.
DOĞAN: 1990 sonrası dünya, farklı bir dünyadır. Özellikle Doğu Bloku'nun çökmesinden sonra, sağ ve sol arasındaki ayrım kayboldu gibi. Yoksa ben ve arkadaşlarım fazla değişmedik. On sene evvel, neleri ifade ediyorsam, bugün de aşağı yukarı aynı şeyleri söylemekteyim.
> Sizin programınız, ANAP'ın programını çok andırıyor.
> Tabii. Çünkü o programı da ben yazmıştım. Yalnızca dört eğilim demedik çünkü dört eğilimin anlamı kalmadı. Dolayısıyla bugünün şartlarının gerektirdiği ifadeleri kullandık.