Türkiye’de ölülere farklı yöntemlerle fiziki ve sembolik şiddet uygulanmasına karşı oluşturulan Ölüye Saygı ve Adalet İnisiyatifi, Ölüye Saygı ve Adalet Panel Serisi’nde düzenlediği "Adli Tıp Kurumu Çerçevesinde Ölülere Saygı ve Adalet" panelini yaptı.
Saat 17.00’da başlayan panelde “Adli tıp çerçevesinde çatışmada hayatını kaybedenler, muhalif, kadın, göçmen, LGBTI+, Kürt, Ermeni, Yahudi, Alevi, Êzidî ve Hristiyan gibi toplulukların ölülerine uygulanan çok boyutlu ve farklı şiddet biçimleri” ele alındı.
Moderatörlüğünü İnsan Hakları Derneği Eş Genel Başkanı Avukat Eren Keskin’in yaptığı panelde, Adli Tıp Uzmanı Prof. Dr. Ümit Biçer, Avukat Rengin Ergül ve gözaltında kaybedilen Selim Orhan’ın oğlu Adnan Orhan konuşmacı olarak yer aldı.
"Otoriter rejimlerde ATK'ler devlete bağlı olur"
Panelin açılışını yapan Keskin, panelde ATK'nin işkence ve hasta mahpuslar alanında verdiği kararların iredeleneceğini söyledi.
Keskin'in ardından Selim Orhan'ın oğlu Adnan Orhan konuştu. Orhan, 1994'de Kulp'a bağlı Adrok Dereboyu Mezrası yakıldıktan birkaç gün sonra babası, amcası ve amcasının oğlunun Bolu'dan geldiklerini söyleyen kişiler tarafından gözaltına alındığını söyledi.
Orhan, "Babam, amcam ve kuzenim askerler tarafından gözaltına alındıktan sonra bir daha kendilerinden haber alamadık. 14 yıl sonra babamın kurşanlandıktan sonra yakılmış cesedini bulabildim" dedi.
Avukat Ergül ise; sokağa çıkma yasaklarının yaşandığı 2015-2016 yılları arasında "ölü bedenlere" yönelik hak ihlallerini örneklerle anlattı. Ergül, konuşmasında cesedi günlerce buzdolabında saklanan Cemile Cağırgı'ya, ölü bedeni zırhlı aracın arkasında sürüklenen Hacı Lokman Birlik'e ve Bitlis'te boşaltılan Garzan Mezarlığı'na yer verdi.
Prof. Dr. Biçer de ATK'nin "devletin işlediği suçlarda devlet aktörlerini aklamaya çalıştığını" söyledi ve " Sadece otoriter rejimlerde ATK'ler devlete bağlı olur. ATK, devletin kirli çamaşırlarının yıkanması oluşturulmuş bir kurum" dedi.
(RT)
Ölüye Saygı ve Adalet İnisiyatifi Panellerinin tamamını okumak ve dinlemek için tıklayın