İstanbul'un var olan deprem risklerinin ikiye katlandığını söyleyen Yapıcı, "Avcılar'da kayma sürüyor. Ambarlı Termik Santral'i orada duruyor. 17 Ağustos'tan bu yana en ufak bir iyileşme yok. Sadece yasalarda tadilat yapıyoruz. Farklı bir dönüşüm olarak sunulan yasalar çözüm üretmekten uzak, uluslararası sermeye hizmet eder nitelikte" diye konuştu.
Yazdığı "Fay Hattı" adlı oyunda deprem metaforu üzerinden toplumsal ilişkilere bir gönderme yapan karikatürist, yazar Behiç Ak, depremle yaşamaya insanların alıştırıldığını belirterek "Dünyada yaşanılan her depremin ardından İstanbul'da beklenen depreme ilişkin senaryolar tartışılıyor. Ciddi olarak tartışılmadığı için insanlar deprem paranoyasıyla yaşıyor" dedi.
Açık Radyo'da 1999'dan bu yana deprem üzerine haberler hazırlayan editör Gürhan Ertürk, "'Türkiye'yi etkileyecek mi' sorusunun üzerinde durmamak lazım. İstanbul'da beklenen depreme ilişkin gecikmiş önlemleri bir an önce almak gerekir. Tsunami uyarı sistemiyle Marmara'yı donatmamız lazım. Depremi tespit edemese de, tsunami dalgalarının şiddeti uyarı sistemleriyle belirlenebiliyor" dedi.
Kadın Emeğini Değerlendirme Vakfı'ndan Şengül Akcar ise, "Depremde herkes aynı süreçten geçiyor ve benzer deneyimler yaşıyor. Deprem sonrasında devletin fonksiyonlarının paralize ve felç olduğunu görüyoruz. Deprem, ülkelerin yönetilişlerinden kaynaklı defoları ortaya çıkıyor" dedi.
Önlemler sermaye odaklı
İstanbul'da var olan deprem risklerinin ikiye katlandığını belirten Mücella Yapıcı, "Türkiye'de deprem bahane edilerek alınan önlemler, Kentsel Dönüşüm Yasa Tasarıları ve yapılan uygulamaların hepsi uluslararası sermaye yönelik" dedi.
Depreme olan duyarsızlığın devam ettiğini de vurgulayan Yapıcı "Son sinema yangıda bunu gösteriyor. Park alanına ruhsatsız yapılan ve adına kültür merkezi denen yerde gaz insanların zehirledi. Bu bir deprem olsaydı sonuçlar korkunç olurdu" dedi.
Yapıcı, "Biz teknik insanlar bile bu umarsızlık karşısında kaderci olmaya başladık" diyor.
Deprem paranoyasıyla yaşıyoruz
Deprem ciddi olarak tartışılmadığı için insanların deprem paranoyasıyla yaşadıklarını söyleyen Behiç Ak, "Deprem karşı bir şey yapmak mümkün değil ama oluşacak hasara çözüm konusunda adım atılabilir. Gaz depoları, benzin istasyonları şehir merkezleri duruyor; itfaiyenin ve ambulansların dar sokaklara girişlerine olanak sağlayacak otapark yasağı getirmek gibi küçük önlemler bile alınmıyor. Alınacak bu küçük önlemlerle bile binlerce insanın hayatı kurtarılabilir" diyor.
"Marmara'ya tsunami uyarı sitemi kurulmalı"
Gürhan Ertürk, "Hint Okyanusu kıyılarında yaşanılan depremi Türkiye açısından hatırlatma olarak değerlendirebiliriz" dedi.
Tsunami uyarı sisteminin can ve mal kaybını azaltmada büyük önem taşıdığını belirten Ertürk, "Japonya ve Amerika Birleşik Devletleri tsunamileri var olan uyarı sistemleriyle saatler öncesinden tespit edebiliyorlar. Son depremde ekonomik kayıpların ve can kayıplarının artmasına depremden çok tsunami dalgaları neden oldu" diye konuştu.
Ertürk, "İstanbul'da beklenen depreme ilişkin gecikmiş önlemleri bir an önce almak gerekir. Tsunami uyarı sistemiyle Marmara'yı donatmamız lazım. Depremi tespit edilemesek de tsunami dalgalarının şiddeti uyarı sistemleriyle belirlenebiliyor" dedi.
Yardım kuruluşları kaynak aktarımını planlamalı
Şengül Akcar, "Depremde herkes aynı süreçten geçiyor ve benzer deneyimler yaşıyor. Deprem sonrasında devletin fonksiyonlarının felç olduğunu görüyoruz. Deprem, ülkelerin yönetilişlerinden kaynaklı defolarını ortaya çıkarıyor" dedi.
Depreme karşı devletin, sivil toplum kuruluşlarının birlikte hareket etmesi gerektiğini belirten Akcar, asıl yatırımın insana yapılması gerektiğini söyledi.
Uluslararası yardım kuruluşlarına kaynak aktarımını planlaması yapılması erektiğine dikkat çeken Akcar, şöyle devam etti:
"Kalkınma perspektifi olmadan aktarılan kaynaklar 2-3 ay içerisinde tüketiliyor. Rehabilitasyon ve yeniden yapılandırma projeleri göz ardı ediliyor. Bunun için yardım yapan kuruluşların kaynak aktarımını planlı yapmaları gerekiyor."(KÖ/EÜ)