Bir süredir gündem dışı kalan Afrin meselesi, dün akşam saatlerinde “Bakan Çavuşoğlu Afrin için sinyal verdi”, “Afrin için operasyon hazırlıkları yapılıyor” başlıklarıyla yeniden konuşulmaya başlandı.
Dün akşam saatlerinde diğer bir gelişme Afrin’e operasyon, konusunun ciddiyete bindiği yolunda yorumlara neden oldu. Türk Dışişleri Bakanlığı ABD’nin Ankara Maslahatgüzarı Philip Kosnett’i akşam saatlerinde bakanlığa davet etmişti. Diplomatik kaynaklara dayanılarak verilen haberlere göre Kosnett’e, Türkiye’nin ABD’ye mesajları iletildi. Türk tarafı, ABD’nin Suriye’deki Kürt yapılanması PYD-YPG’ye silah yardımı yanı sıra bugünlerde de askeri eğitim desteği vermesinden duyulan rahatsızlığı vurgulanmıştı.
Dışişleri Bakarnlığı’nın dün yaptığı bir diğer hamle Rusya’nın Ankara Büyükelçisi Aleksay Yerhov, çağrılmasıydı. Bu davette ise Suriye ordusunun İdlib’in güneyinde ateşkese aykırı operasyonları konusunda Rusya’ya uyarı verildiği bilgilerin basına yansıdı. Bakanlık İran'ın Ankara Büyükelçisi Muhammed İbrahim Taherian Fard'ı da çağırdı.
Astana sürecinde Rusya ve İran, Türkiye ile garantör ülkeler; ABD ise toplantılara gözlemci olarak katılıyor.
Çavuşoğlu: "İdlib'de biz varız"
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu dün katıldığı Anadolu Ajansı Editör masası toplantısında yaptığı açıklama ise “İstediğimiz zaman müdahale ederiz, ansızın gireriz” demişti.
Çavuşoğlu’nun konuşmasında şu kısım ilgi çekici:
“Burada Rusya'nın da Amerikan'ın da üsleri var. Gözlemciler var ne kadar asker çekecek bakacağız. İdlib'de biz varız”.
“Bizim Afrin'e girmemiz için orada birisinin olması ya da olmaması gerekmez”.
Bu sözlerden ve Bakanlığın iki davetinden çıkarılacak sonuç şu oluyor: Türkiye Afrin konusunda hem ABD hem de Rusya’yı karşısına alabilir.
Aşiretler Reyhanlı'da: Yüce Türk milletiyle hareket ediyoruz
Türkiye’nin Afrin merkezli politikasının sertleşme emareleri 2017’nin son günlerine doğru artmaya başlamıştı zaten. Erdoğan 17 Aralık 2017’de “Afrin'i teröristlerden temizleyeceğiz”, 29 Aralık 2017’de “Gerekli zamanda gerekli adımlar atılır. Bir gece ansızın gereği yapılır. Bu şarkıyı unutmamaları lazım.” Gibi açıklamalar yapmıştı. O günlerde mesele Rusya’nın Afrin’den çekileceği haberlerinin duyurulmuş olmasıydı.
Bu fotoğrafa 25 Aralık 2017 günü Reyhanlı’da yapılan bir toplantıyı da ekleyelim. O gün Suriyeli aşiretler Reyhanlı’da toplandı. Bu ikinci toplantılarıydı. Suriye’deki 55 aşiretin lideri 9 Aralık'ta da İstanbul’da bir araya gelmişlerdi. İkinci toplantı Türkiye sınırlarının Afrin’e en yakın yerleşim noktasında toplandı. Yapılan açıklamaya göre Arap, Türkmen, Kürt, Süryani, Dürzi aşiretleri katılmıştı toplantıya. Liderler Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) ile hareket ettiklerini açıkladılar. Aşiretler Suriyeli Aşiretler ve Kabileler Yüksek Kurulu adlı bir oluşum kurmuşlardı. Oluşumun Başkanı Emir Cemal Elşeyş amaçlarını şöyle açıkladı:
“Safların birleştirilmesi, PYD/PKK, DEAŞ ile mücadele, Beşşar Esad rejimi ve destekçilerinin yıkılması…”
Ayrıca açıklamalarda “Yüce Türk milletiyle omuz omuza hareket ediyoruz” vurgusu da vardı.
ANF'nin analizi
Diğer cenahta ANF Haber Ajansı bu gelişmeleri şöyle değerlendiriyor:
“Efrîn’e (Afrin) saldırmak için Rusya ve İran ile yaptığı planlar son Astana toplantısında alınan kararların yerine getirilmemesinden ötürü suya düştü. Planlar suya düşünce Geçici Suriye Hükûmeti adıyla yeni bir adım atan AKP bir de 'Suriye Milli Ordusu' adıyla yeni bir çete oluşumuna gitti.”
“Astana ruhunun” sonu mu?
ANF’nin analizinde belirttiği Astana süreci Afrin etrafında oluşan düğüm açısından kritik önemde.
4 Mayıs 2017’de Rusya, Türkiye ve İran Astana görüşmelerinde Suriye'de güvenli bölgeler kurulmasına ilişkin memorandum imzalamışlardı. Afrin’in hemen güneyinde bulunan İdlib dört güvenli yani çatışmasızlık bölgesinden biri.
Astana süreci Aralık 2016’da Rusya, İran ve Türkiye arasında Moskova’da yapılan bir toplantıdan sonra başlamıştı. Görüşmeler Kazakistan’ın başkenti Astana’da yapıldığı için bu adı aldı. Ama Suriye sorununu çözmek için sahadaki güçleri bir araya getirip çözüm bulmaktı. 2017 yılı boyunca sekiz Astana toplantısı yapıldı. Sonuncusu 21 Aralık 2017’de yapıldı. 8. Astana toplantısında bazı kararlar alındı. Bazı kararlar toplantıda alınırken, bazı kararlar da garantör ülkeler olan Rusya, İran ve Türkiye temsilcilerinin kendi aralarında gerçekleştirdikleri toplantıda alındı. Alınan kararlardan biri de Türkiye’nin İdlib’e girerken önüne konulan görevi yerine getirmesi gerekiyor şeklindeydi. Zira Rusya ve İran Türkiye’nin İdlib'e girmesi adına Nusra ile çatışmasını planladıkları için buna onay vermişlerdi.
Soçi’deki buluşma öncesi kritik günler
29-30 Ocak'ta Rusya'nın Soçi kentinde Suriye'deki muhalif gruplar ile hükümet yetkililerini bir araya getirecek Ulusal Diyalog Kongresi yapılacak.
Bu kongrede Suriye’de barışın sağlanması için önemli adımların atılması planlanıyordu. Sonuç olarak Astana Zirvesi'nin üç garantör ülkesi olan Rusya, Türkiye ve İran arasında sular bu önemli buluşma öncesi biraz bulandı.
Rusya'dan resmi açıklama oldukça diplomatikti. Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov özetle Türkiye'nin Rusya'nın Ankara Büyükelçisini Bakanlığa çağırmasını "Şüphesiz bu yakın diyalog devam edecek" diyerek yanıtladı.
Peskov "Suriye Ulusal Diyalog Kongresi'nin hazırlıkları da dahil olmak üzere siyasal çözüm sürecine girilmesi, çeşitli düzeylerde sürekli olarak temas halinde olunmasını gerektiriyor. Bu, uzman düzeyindeki ve üst düzeydeki temaslar gibi başka düzeylerdeki temaslar için de geçerli" diyerek kiriz ortamından uzak durdu.
Ancak İzvestiya gazetesine konuşan Rusya Dışişleri Bakanlığı'ndan üç kaynak, Ankara ile yeni bir gerilim istemediklerini ancak Fetih el Şam'a yani eski adıyla Nusra Cephesi'ne saldırılarını sürdüreceklerini söyledi. Bu da Türkiye'nin İdlib'te kurulmasına çalıştığı "yeni düzen"in en büyük unsurlarından birinin Rusya'nın hedefinde olduğunu gösteriyor. (HK)
* Fotoğraf: Anadolu Ajansı