Türkiye'deki bu olay bana 10 yıl önce Amerika Birleşik Devletleri'nin (ABD) bir eyaletinde bir kreşte olan ve basına yansıyan bir olayı hatırlatıyor. Fransa'yı düşündüğümde ise anımsayabildiğim tek olay, 1984-85 yıllarına uzanıyor. Yani, AIDS'li yılların başına... Bu tarihten itibaren bu konuda beni insan ve doktor olarak çileden çıkaracak bir olay hatırlamıyorum.
Kemoterapi gören çocuklarla aynı serviste
Fransa'da AIDS'li çocuk hastalar, Çocuk Hematolojisi ve İmmünolojisi servislerinde takip edilirler. Yani, lösemili ve diğer bağışıklık sorunu olan çocuklarla aynı servislerde... Bu çocuklar aynı oyun salonlarını paylaşırlar, hastanedeki okula birlikte giderler.
Lösemili çocukların kemoterapi yüzünden savunma sistemlerinin zayıf olduğunu biliyoruz. Yani, her türlü hastalığa kolayca yakalanabilirler. Fakat, buna rağmen bu çocukların AIDS'li çocuklarla aynı serviste tedavi görmelerinde, aynı oyun ve yemek salonlarını paylaşmalarında hiçbir sakınca görmüyoruz. Fransa'daki doktorlar çıldırdılar mı ya da çok mu sorumsuzlar? Cevap, tabii ki hayır.
Sakınca görmüyoruz, çünkü hastalık (virüs) tükürükle, el sıkmakla, öpücükle, aynı masada, aynı koltukta, sandalyede oturmakla ya da aynı tuvaleti paylaşmakla bulaşmıyor. Virüsün bulaşma şekli, doğrudan açık bir yaranın kanla teması ya da kan nakli; bir başka şekli de cinsel ilişki.
"Üçüncü kişiler YO'nun hastalığını nasıl öğrenir?"
Ailelerin bilgisizlikleri nedeniyle bu tip olayları abartmalarını anlayabilirim. Bu tavrın en önemli nedeni, cahillik. Benim asıl şaşırdığım, yetkililerin bu konudaki suskunlukları.
Bu olayın ikinci bir yanı da şu: Bu tip hastalıklar bir meslek sırrıdır, nasıl oluyor da Türkiye'de herkesin diline düşebiliyor? Benim çocuğum Fransa'da AIDS'li bir çocukla aynı okulu, sınıfı, sırayı, kantini paylaşabilir. Ben bundan haberdar bile değilim.
Çünkü hekimin, meslek sırrı olan böyle bir durumu, okuldaki öğretmene, yetkiliye ya da diğer ailelere söyleme yetkisi yoktur. Tam tersine, böyle bir sır dışarıya sızdırıldığında hekim, tabipler odası tarafından meslek reddi ile cezalandırılabilir. Aile hekim hakkında dava açabilir ve kazanabilir. Yani, mesleğinizi icra etmekten alıkonulabilirsiniz.
Nasıl oluyor da Türkiye'de böyle bir olay herkesin diline düşebiliyor. Bu beni insan olarak utandırıyor, doktor olarak da hırslandırıyor.
Anne ve çocuk dışında "sır"dır
Fransa'da AIDS'li anneden doğan bebeklere, virüse yakalanmalarını önlemek için hemen ilaç tedavisine başlarız. Anne istemiyorsa, çocuğun virüse yakalanma riski taşıdığını babasına bile söyleyemeyiz.
İlaçları ve bebeğin ilaç tedavisi gördüğünü hastanedeki diğer ailelerin fark etmemesi için, anneyi ayrı bir odada tutarız. Büyükanneler, büyükbabalar, akrabalar ve arkadaşlar çocuğa ilaç verildiğini fark etmesinler diye, çocuğa ilaç verildiğine dair tablo, ilaç, ipucu bırakmayız.
Çocuk hakkında herhangi bir önyargı oluşmaması ve meslek sırrına sadık kalınması ilkesi gereği, çok dikkatli hareket ederiz.
Çocuk hastaneden çıktıktan sonra, HIV ve AIDS konusunda ancak doktorlar arasında bilgi alışverişi olur. Kreşlerde, anaokullarında ve okullarda öğretmen, müdür çocuğun hastalığını bilmez. Dolayısıyla, öğrencinin durumu diğer çocuklar arasında yayılmaz.
Çocuğun hastalığı, aile ile çocuğun doktoru arasında bir sırdır. Çocuğun tedavisi süresince, bu sırra sadık kalınır. Çocuk ilaç tedavisi almak zorundaysa, aile belli bir hemşire ile anlaşır. Hemşire, belli saatlerde okula gelip çocuğun ilacını verir ve gider. Bu durumda bile, okul idaresi çocuğa hangi hastalık nedeniyle, hangi ilaçların verildiğini öğrenemez.
"Risk altında olan, hasta çocuktur"
Neden böyle? Çünkü, HIV pozitif ya da AIDS'li çocuğun sınıfta bulunmasının, diğer çocuklar için hiçbir riski yok.
Aslında risk altında olan, HIV'li çocuklardır. Onlar AIDS hastası oldukları için, savunma sistemleri güçlü değildir ve diğer çocuklardan hastalık kapmaları çok mümkündür. Korunması gereken de aslında bu çocuklardır.
Sağlıklı çocukların korunması gerekmez, çünkü o çocukların virüs kapması mümkün değil. Bizler, sağlıklı insanları risk altına almıyoruz. Bunu açıklamak, olayı büyütmek, hasta çocuk açısından büyük bir dram.
Çocuk zaten hastalığı nedeniyle farklı olduğunu farkında. İlaç alıyor, doktora gidiyor, sağlığıyla ilgili sıkıntıları oluyor. Diğer taraftan, siz de onu dışlamak için elinizden geleni yapıyorsunuz...
"Yetkililer, risk olmayacağını savunacaklarına..."
Milli Eğitim Bakanlığı, YO'nun okula alındığını fakat sınıfta sürekli bir rehber öğretmen ile bir hemşirenin görev yapacağını açıkladı. Bu uygulamanın akıl alır bir yönü olduğunu sanmıyorum. Bu hemşirenin sınıfta nasıl bir rol oynayacağını merak ediyorum. Çünkü onun yapabileceği hiçbir görev yok o sınıfta. O hemşirenin yeri orası değil, ona ihtiyaç duyulan başka yerler olmalıdır.
Türkiye'deki yetkililer bu tip bir olayda, olayı derinlemesine tartıştırıp hiçbir risk olmayacağını savunacaklarına, koydukları tavırla, aldıkları önlemlerle tam tersi olayı daha da dramatik hale getiriyorlar. Bundan sonra her AIDS'li çocuğun başına bir hemşire mi dikecekler? Bu sorudan önce acaba, neden çocukların AIDS'li olduğunu biliyorlar sorusuna da cevap vermek gerekecek. (BB)