Bu tanıma sadık kalırsak, kadın içinde bulunduğu ilişkiye, evine, çocuğuna, "adamına" sahip çıkıyor. Fedakarlık yapılması gerekiyorsa kadın hep "hazırol"da bekliyor. Bu fedakarlıklar da boy boy olabiliyor -small'dan x-large'a kadar, kadının rolü içinde hepsine bir yer var.
Peki ilişki içinde üstlendiğimiz rolleri düşünürsek, annelerimizden bugüne değişen bir şey var mı? Kentli, okullu, iş sahibi, "kendi ayakları üzerinde durabilen" kadınların ilişkilerini annelerininkinden farklı kılan ne?
Yine yuvayı dişi kuş yapmıyor mu? Belki bu sefer eşi için kariyerinden değil, kendine ayırabileceği son derece değerli saatlerinden vazgeçiyor. Tüm gün işte harap olduktan sonra kafasını dinleyebileceği, bir şeyler okuyabileceği, kısaca canı ne isterse onu yapabileceği o sınırlı zamanı kocasına sahip çıkmak, onu eylemek adına geçirerek annesiyle aynı şeyi yapmıyor mu? Bir erkek için hayatından, kendi zamanından vazgeçmiyor mu?
Kızlar grubu bir araya geldiğimizde, beklentilerimiz-isteklerimiz söz konusuysa ailelerimizden ne kadar farklılaştığımıza dem vurmadan edemeyiz. Ne de olsa arada kuşak farkı var, hayat değişiyor!
Gerçekten değişiyor mu? Yıllar içinde babamızla olan ilişkisini yargıladığımız annemize benzemiyor muyuz? Kadının ilişki yaklaşımı genetik bir özellik gibi nesilden nesile geçiyor sanki.
Peki erkek ne yapıyor? Bunca yıldır kadın sürekli Hansel ve Gretel misali kalbinin son kırıntılarını da yollarda bırakırken; o nerede?
Sanıyorum, müstakbel hayat arkadaşları kadınların verdiklerini almaktan obezleşmiş ve hareket yetilerini tamamen kaybetmiş durumdalar.
Ama verici olmanın nesi kötü? Her zaman bize iyi, fedakar insanlar olmamız öğütlenmiyor mu? Peki bunları kız çocuklarına öğütleyenler, oğlanlara ne diyor, "alabildiğin kadar almayı unutma" mı?
Bir arkadaşım "Karşımdakinden hiçbir şey beklememeyi öğrendikten sonra, mutlu oldum" demişti. Karşındakinden hiçbir şey beklememek mümkün olabilir mi? Her ne kadar beklentiler geliştirmediğini düşünse de insan, umulmadık bir anda çıkıvermez mi ortaya sözde beklenmeyenler:
"Ben içimden geldiği için yapıyorum, peki o niye yapmıyor, aramıyor..."
Peki bu durumda mottomuz "alabildiğin kadar ver" mi olacak? Desenize o zaman bambaşka insanlar olmamız gerek -ya annelerden gelen "vericilik geni", onu nereye saklayacağız?
Bir ilişki içinde fedakarlığın altın noktası olabilir mi? Kadınlar olarak ilişki içindeki vericiliğimizi a) karşılık beklemeden yapılanlar, b) karşılık gerektirenler ve c) her koşulda yapılmaması gerekenler olarak ayırabiliriz.
Ve sonra, bu dağılıma uygun bir şekilde hareket edebiliriz. Mutlu olmamız için yeterli mi? Hayır, çünkü karşımızdaki için aynı başlıkların altı çok farklı tanımlarla doldurulmuş olabilir. Bizim için karşılık gerektiren bir fedakarlık, onun için önemsiz olabilir.
Ama sorulması gereken asıl soru, erkek için önemsizlik duygusunun nereden beslendiği. Kendisi de hali hazırda aynı şeyleri yaptığı için mi, yoksa siz onu fazlasıyla alıştırdığınız için mi? Sanıyorum ikincisi.
"Erkekler hayatlarını çekip çevirecek bir kadın isterler. Eğer bu sen olmazsan, bir başkası olur. Dolayısıyla senin onu derleyip toplaman, ilişkiyi yürütmek için yaptığın şeyler aslında onun erkek doğasında herhangi bir kadından bekleyeceği şeyler olabilir. O yüzden kendi hayatını asla ve asla unutmamalısın" diyor evliliğinin dördüncü senesine giren abim.
İş hayatımızda, sosyal yaşamımızda imrenilerek bakılan kadınlar olabiliriz -kendi ayakları üzerinde durmayı başaran. Konu annelerimize geldiğinde, onlar bizim yaşımızdayken çoktan evlenmiş çocuk sahibi olmuştur, onların iş ya da sosyal hayatlarından bahsetmek pek kolay değildir.
Peki ya özel hayatımızda? Yine aynı yere geleceğim, dışarıdan son derece güçlü görünen kadınların özel hayatlarında aralarına mesafe koydukları annelerinden farkı ne? Ve her ne kadar dış görünüş olarak farklılaşmış olsak da, içten içe "saçımı süpürge ettim"in farklı veçhelerini yaşamıyor muyuz nesillerdir?
Belki de tüm bu soruların, kadınların vericiliği erkeklerin alıcılığı ikiliğinin, annelerimize olan benzerliğimizin cevabı tek bir yerde saklı:
Schopenhauer, Aşkın Metafiziği.(EK/EÜ)