1960lardan bugüne verdiği bu yöndeki kavganın bir dayanağı; Rumların Enosis hedefi ile karşı karşıya kalan Kıbrıslı Türklerin buna cevap verebilmesi için, Türkiye ile birlikte, onun bölgesel gücünü kullanarak, doğrudan ona bağımlı bir siyaset üretmesi ve bunu sürdürmesi olmuştur. İkinci dayanak noktası ise; Kıbrıslı Türklerin bağımsız bir toplumsal varlık olarak, siyasi gücüne ve iradesine inanmaması olmuştur.
Kıbrıslı Türkleri Türkiyeye, Türkiyeyi ise Kıbrıslı Türklere karşı kullanmasının nedeni budur. Türkiye olmadan Kıbrıslı Türklerin ayakta kalabileceğine inanmamakta, bu bağlamda da aslında on yıllardır yönettiği toplumu en ağır şekliyle küçümseyen, varlığını hiçe sayan bir aşağılama ile Kıbrıs Türk toplumuna yaklaşmaktadır.
Çeşitli dönemlerde Kıbrıs Türk kültürünü yok saydığı açıklamaları ya da bir dönem ortaya atılan Kıbrıs Türk milliyetçiliğini kabul etmemesinin nedeni de kanımca aynıdır. Buradaki toplumun, kendi özgül karakteri olan bir sosyo kültürel farklılık taşımasının, kendi kurgusuna göre Kıbrıslı Türklerin, Türkiye ile olan ilişkisine zarar verebileceğinden ve bütünü, birliği bozabileceğinden dolayı tepki ile karşılık vermektedir.
Demirelden Türkeşe; Ecevitten Baykala milliyetçi özneler
Türkiyeyi bugüne dek yöneten iktidarlar arasında, ulus devlet temelli bir siyaset öngörmeyenler, yani Türkiyenin demokratik ve ekonomik gelişmesini kendi ulusal sınırları ötesinde gören ve uluslararası gelişmeleri gözeten bir yeni çerçeve içinde ele almayı ve çözüm üretmeyi düşünenlerle Denktaşın ciddi anlamda sorunu olmuştur.
Bunların bir tanesi Özal dönemi ise, bir diğeri Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) iktidarıdır. Çünkü her iki iktidar da Türkiyenin sorunlarını kendi içine kapanarak değil, dünyadaki gelişmelere uygun bir yeniden yapılanma ile aşabileceğini ortaya koymuştur. Bu anlamda, Türkiyenin dışa dönük her gelişme stratejisinin ilk basamağı Kıbrıs sorununa kilitlenmiş olduğu için, Denktaşın bu çerçevedeki ittifakları her zaman milliyetçi özneler olmuştur. Demirelden Türkeşe, Ecevitten Baykala kadar bir liste yapmak mümkün.
Bugüne gelmek istiyorum. Şu sıralar Denktaşın en ciddi sorunu, Türkiyenin hareket hattının ulus devletten, ulus ötesi ilişkilere, yapılanmalara yönelmesi yani Avrupa Birliği projesine (siyasi ve ekonomik gelişmesi için tek gerçek yol olarak kabul etmesi) evet demesidir. Bu konuda kararlılık gösteren siyasi irade, ilk basamaktaki sorunu çözme konusunda da ısrarlı olmak durumunda. Erdoğan ve Gülün, Kıbrısta çözümsüzlüğü kabul etmeyen tavrı ve çözümsüzlük politikasının yani daha açık yazmak gerekirse Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin (KKTC) bağımsız bir devlet olarak varoluş tezini kabul etmemesi, sonuçta redçi politikaların uzmanına açılımlar üretme zorunluluğunu getirmiş bulunuyor.
Büyük sürpriz, Denktaş Planı
Kıbrıslı Türkler ve Rumların birbirleri ile yaşayabileceği gerçeğini ispat etmekten, özlem gidermekten ve yeniden bir tanışma sürecini başlatmaktan başka hiçbir siyasi kazanıma dönüşmeyen kapı açma hamlesini, büyük bir adım olarak sunan Denktaş, kendi ifadesiyle büyük sürprizlere imza atmanın arifesinde olduğunu belirtiyor.
Milliyet gazetesi yazarı Fikret Bilanın verdiği bilgiye göre, büyük sürpriz, Denktaş planı. Ve bu plan yazıldığı üzere, Ankara ve Lefkoşa ile ortak hazırlanıyor. Abdullah Gül de bu gelişmeyi tam açıklamadan onaylıyor, NTV ile yaptığı söyleşide (Yenidüzen, 10 Eylül).
Fikret Bilanın verdiği bilgilerden anlaşıldığı kadarıyla, hazırlanan Plan, iki ayrı devlete dayalı bir ana düşünce üzerinde şekillenen katı bir konfederasyon olarak öngörülmüş. Bu mantık üzerinde şekillenmiş bir alternatif çalışmanın, hiçbir uluslararası güç tarafından kabul edilmeyeceği hatta Kıbrıslı Rumlarca anında reddedileceği bir gerçek. Kıbrıslı Türklerin ise ancak belirli bir kesiminin bu Plan ile ilgileneceği ortada.
Planın doğrudan Denktaşın inisiyatifi ile hazırlanıyor olma ihtimali çok yüksektir. Birincisi, çözüm istediği konusunda Türkiye hükümetini iknaya yönelik yeni bir adım. İkincisi ise genel seçimlerde kullanmak üzere.
Denktaşın açılımları, hayal dünyasının sonuçları
Birinci konusundaki ihtiyacın gerekçelerini yukarda belirttim. İkinci konu ise, seçimlerde elinde neredeyse oynayacak kartı kalmamış olan Ulusal Birlik Partisi (UBP) ve Demokrat Partinin (DP) elini rahatlatma çabası.
Buradaki hassas konunun bir kısmına Hasan Erçakıca (Yenidüzen, 10 Eylül) değindi. Bu çalışmanın, Annan Planında özellikle yer değiştirmesi muhtemel bölgeler, yeni yerleşim yerlerinin finansmanı, verilecek bölgeler, mal sorunu gibi toplumsal hassasiyetin yüksek olduğu konularda tamamen seçmenin tatminine dönük ahlaksız bir seçim kampanyasının malzemesi haline getirilme olasılığı mevcuttur. Ancak yine Abdullah Gülün bu yönde sorulan soruya yönelik yaptığı açıklamada, müzakerelerin seçimden sonra Annan planı temelinde yapılacağını vurgulaması, çelişkili bir duruma işaret etmektedir.
Denktaşın tüm açılımları kendi hayal dünyasının sonuçlarıdır. Kendi siyasi aşkı uğruna, hayalleri ile bir toplumun varlığını tehlikeye atacak kadar büyük bir meziyet sahibi olmak... (AA/BB)
* Vurgular ve arabaşlıklar bianete aittir.