Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) Eşbaşkanı Filiz Koçali, bugün (1 Ağustos) yaptığı açıklamada, Türkiye'nin askeri vesayet rejiminden gerçekten demokratik bir rejime geçip geçmediğini gösterecek en somut işaretin Kürt sorunuyla ilgili atılacak somut adımlar olduğunu söyledi.
29 Temmuz'da genelkurmay başkanı ve kuvvet komutanların istifasının ardından bugün Yüksek Askeri Şura'nın (YAŞ) "hükümetin ağırlığı altında toplandığını" ve Türk Silahlı Kuvvetleri'nin (TSK) artık Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'nin emrine ve denetimine girdiğini belirten Koçali, "Böylece askeri vesayet rejimi sona ermiş bulunuyor" dedi.
Askeri vesayet rejiminin yerine nasıl bir rejim geldiği sorusunun yanıtının soyut anayasal vaatlerde bulunamayacağını söyleyen Koçali, "Türkiye'nin askeri vesayet rejiminden gerçekten demokratik bir rejime mi, yoksa 'militarist-polis devleti' rejimine mi geçtiğini gösteren en somut işaret, Kürt sorunuyla ilgili atılacak somut adımlardır" dedi.
"Artık AKP, 2002 yılından beri yürüttüğü 'barış ve çözüm yolunda açılım yapacağım, ama önümde ordu engeli var' demagojisiyle hiç kimseyi oyalayamaz" diyen Koçali, "Artık AKP demek ordu demek, ordu demek AKP demektir. AKP devletin bütün kurumlarına, yargıya, polise, istihbarata ve orduya egemendir. Başbakan artık ya 'savaş ve çözümsüzlük' siyasetini resmen açıklayacak ve böylece demokrasi yerine militarist-polis devletine geçişi ilan edecek, ya da Kürt sorunuyla ilgili bütün öznelerle diyalog içinde barışa ve çözüme, yani gerçek demokrasiye yönelecektir" dedi.
Açıklamada, İran'ın PJAK'a (Kürdistan Özgür Yaşam Partisi) karşı yürüttüğü operasyonun olası etkileri üzerinde de duruldu:
"İran devletinin Türkiye tarafından desteklenen saldırısı, bu iki devletin Kürt özgürlük hareketini tasfiye etme ve Güney Kürdistan üzerinde egemenlik kurma amacını taşıyor. Böyle bir amaç, Türkiye'de iç savaşa ve bölgede devletlerarası savaşa kapıları ardına kadar açar. Bu durumda, 2002 yılından bu yana, kimi zaman AB üyeliği umuduyla, kimi zaman, askeri vesayete karşı yürütülen siyasi çizgiyle dayanışma adına AKP hükümetinin demagojik 'açılım' siyasetini destekleyen ve hükümetin barışa ve çözüme karşı tutumunu, askeri operasyonları, kitlesel tutuklamaları ordunun direnişine bağlayan liberal, demokrat, özgürlükçü Müslüman çevreler yeni bir tutum alma sorumluluğu ile karşı karşıyadırlar."
"Dokuz yıldır 'sivil irade ve askeri vesayet' ikilemine oturtulan bütün siyasi tezlerin şu andan başlayarak hiçbir anlam ve değer taşımadığı" vurgulanan açıklamada, "Artık Kürt sorununda 'alan temizlenmiştir.' Gerçek güçler karşı karşıyadır: Bir tarafta devlet iktidar güçlerini yöneten AKP hükümeti, diğer tarafta barış ve çözüm isteyen herkes" dendi. (ŞA)