Mazot ticareti yapan ve Van’da sınıra yakın bir köyde sırtından vurularak öldürülen İranlı S.K.’yla ilgili Anayasa Mahkemesi kararı açıklandı.
AYM, köylülerin sınırdan geçenlere askerin ateş açtığı yönündeki ifadeleri dikkate alınmaksızın ve konunun neredeyse “asker ve savcılık arasında olayı kapatmak için gizli bir anlaşma yapıldığı izlenimi yaratacak şekilde” soruşturmasız bırakıldığını ve yaşam hakkının ihlal edildiğine karar verdi.
Olay yerindeki askerler sadece havaya ateş açtıklarını, köylülerin bu ifadesinin ise “kendilerine komplo kurmak amaçlı olduğunu” iddia etmişti. Olay yerinde delil bulunamazken, S.K.’yı öldüren silahın türü de “tespit edilememişti”.
Anayasa Mahkemesi, S.K.’nın eşi, iki çocuğu, babası ve kardeşine toplam 36 bin lira manevi tazminat ödenmesine hükmetti.
Kaçarken sırtından vurularak öldürüldü
İran vatandaşı S.K. Van’ın Türkiye-İran sınırı yakınındaki Saray ilçesi Kapıköy köyünde 9 Ekim 2013’te, saat 05.30 sıralarında sırtından vurularak öldürüldü.
Bir grup arkadaşıyla sınırdan geçip Türkiye’ye giriş yapmışken Kara Kuvvetleri Komutanlığı 6. Hudut Alayı 2. Hudut Taburu 7. Hudut Bölüğü Komutanlığı askerleriyle karşı karşıya kalıp Kapıköy’e kaçmışlardı.
Saray Cumhuriyet Başsavcılığı S.K.’nın ölümüyle ilgili soruşturma başlattı; Asayiş Kolordu Komutanlığı Askeri Savcılığı da ayrı bir ceza soruşturması başlattı.
Askerler delilleri toplayıp gittiler
Köy halkının savcılığa verdiği ifadelere göre, ölen kişi atıyla kaçak mazot taşıyordu. Atı da cesedin bulunduğu yerin on metre ilerisinde bulundu. S.K.’nın cesedinde ve kıyafetlerinde yapılan incelemede, onun hiçbir şekilde silah kullanmadığı, ateş açmadığı da belirlendi.
Savcılık Jandarmaya verdiği talimatta o sabah o bölgede kimlerin görevli olduğunun tespit edilmesini ve silahlarının muhafaza altına alınmasını istedi.
Köylülerin ifadesine göre S.K. atının üzerinde, askerlerden kaçarken vurulup düşmüş, ateş açan askerler de boş kovanları toplayıp gitmişti. Olay yeri incelemesinde de ölümün gerçekleştiği çevrede mermi kovanı ve mermi çekirdeği de dahil bir delil bulunamadı.
“Elimi tutup çekti, gözlerini açıp kapadıktan sonra öldü”
Köylülerden M.D. de savcılığa şunları anlattı:
“Silah sesleri geliyordu. Atlı grup içinde bulunan kaçakçılardan bir tanesi ‘Vay babam’ diye bağırdı ve sonrasında kafa üstü attan yere düştü, ben yanına gittiğimde şahıs benim elimi tutup çekti ve gözlerini bir defa açıp kapadıktan sonra öldü.
“Şahsın öldüğü yere yaklaşık olarak 200 metre uzaklıkta 40-50 civarında farklı yerlerde bulunan askerlerin ellerindeki silahlarla ateş ettiğini gördüm. Bu askerler içerisinde sivil bir şahıs da vardı tahminime göre eşofmanlıydı, yanlış hatırlamıyorsam alt tarafında giydiği eşofman siyah renkliydi ve üst tarafı ise mavi renkliydi.”
“Biz piyadelere bağırarak ‘öldürdünüz gelin sahip çıkın alın doktora götürün’ diye arkalarından bağırdık ancak piyadeler geri çekildiler, askeri araçlara binerek gittiler.”
Komutan inkâr etti: “Biz vurmadık, köylüler vurdu”
S.K.’nın öldüğünü askeriyeye bildiren köylü de ifadesinde “Yüzbaşı M.M.G.’yi arayarak ‘Sayın komutanım hiç iyi bir şey yapmadınız, köyün içinde adam vurulur mu?’ dediğini, komutanın da ‘Biz vurmadık, köylüler vurmuş’ diyerek telefonu kapattığını” anlattı.
Savcılığa yazı yazan Tabur Komutanlığı, “olay günü kullanılan mermi sayısının tam olarak tespit edilemediği” ifade ederken Bölük Komutanı Yüzbaşı M.M.G. askerlerden önce köyde Kalaşnikof ile ateş açıldığını, mermi kovanlarını da köylülerin topladığını ve olay yerinde sivil birinin bulunmadığını iddia etti.
Astsubaydan iddia: Köylüler bize komplo kurdu
Olay yerindeki komutanlardan Astsubay R.C. de şüpheli sıfatıyla verdiği ifadesinde “askerlerin sadece havaya ateş açtıklarını” ve “köylülerin kendilerine komplo kurduğunu” ileri sürdü.
İfade veren diğer askerler de R.C. gibi olay sırasında sadece havaya ateş açtıklarını, boş kovanları da çoban çocukların toplamış olabileceğini, S.K.’yı da köylülerin vurduğunu söylediler.
Üç kurum da tüfeği “tespit edemedi”, dosya kapandı
Jandarma Kriminal Daire Başkanlığı, Ankara Adli Tıp Grup Başkanlığı ve Erzurum Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürlüğü savcılığa, S.K.’nın hangi tüfekle vurulduğunu tespit edemeyeceklerini bildirdi.
Saray Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturma yapmaya yetkili mercinin Askeri Savcılık olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verip dosyayı Askeri Savcılığa gönderdi. Askeri Savcılık da “ölüme neden olan mermi çekirdeğinin askerlerin silahından çıktığına dair bir tespit yapılamadığını” belirterek olayla ilgili takipsizlik kararı verdi.
Telsiz ve termal kamera görüntüleri incelenmedi
S.K.’nın ailesi takipsizlik kararına itiraz etti, “delillerin karartılmaya çalışıldığını, Askeri Savcılığın kendi ifadelerini bile almadığını, olay gününe ait telsiz ve termal kamera görüntülerinin getirtilmesini talep etmelerine rağmen bu taleplerinin yerine getirilmediğini” belirttiler.
Jandarma Genel Komutanlığı 23. Jandarma Sınır Tümen Komutanlığı Askerî Mahkemesi itirazlarını reddetti. Kararında “mermi çekirdeğini bulunamadığı” bilgisine de yer verdi.
Ailenin tazminat talebiyle açtığı dava da Van 2. İdare Mahkemesi ve ardından Danıştay tarafından reddedildi. Aile bunun üzerine AYM’ye bireysel başvuru yaptı ve yaşam hakkını ihlal edildiğini savundu.
“Savcılık ile askerlerin soruşturmayı kapatmak için anlaşması”
AYM’nin bugün açıkladığı gerekçeli kararında, ceset üzerinde de mermi çekirdeğinin bulunmadığı, olay yerinde metal detektörleriyle titiz bir inceleme yapılmadığı ifade edildi: “Metal arama dedektörleriyle yapılan arama işleminin olaydan bir gün sonra gerçekleştirilmesi yaşam hakkının usul yükümlülüğünün gerektirdiği titizlikle bağdaşmaz niteliktedir.”
Ayrıca, askerlerin ifadesinin olaydan yaklaşık 50 gün sonra alınmasının da “soruşturmayı yürütmekle yetkili makamlar ile şüpheliler arasında soruşturmanın kapatılmasına yönelik gizli bir anlaşma yapıldığı izlenimi verebileceği” bunun da otorite boşluğu düşüncesinin oluşmasına neden olabileceği ifade edildi.
Telsiz ve kamera kayıtlarının da olaydan 1 yıl 8 ay sonra araştırılmaya başlandığına dikkat çekildi, soruşturmanın titiz yürütülmediği ve “ölümün soruşturmasız bırakıldığı” belirtildi.
Mahkeme Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam hakkının usul yönünün ihlal edildiğine ve olayın yeniden soruşturulması için dosyanın yetkili savcılığa gönderilmesine karar verdi. S.K.’nın ailesine de 36 bin lira tazminat ödenecek. (AS)