bianet'in sorularını yanıtlayan Koç, askerin EMASYA Protokolü'yle ilan edilmemiş Olağanüstü Hal (OHAL) veya örtülü darbe gücünü elinde bulundurduğunu vurguladıktan sonra, bu protokolün yürürlüğünü önlemenin iki yolu olduğunu söylüyor:
1. İdare Mahkemesi'nde yasadışılığın tespiti için dava açılabilir.
2. Genelkurmay'la bu protokolü 1997'de imzalayan İçişleri Bakanlığı'na bir dilekçeyle başvurarak, "yok hükmünde"ki protokolün kaldırılması için işlem yapılması istenebilir. Bakanlık 60 gün içinde yanıt vermez veya olumsuz yanıt vermezse, bunun üzerine yine İdare Mahkemesi'ne gidilebilir.
"Asker kışlasında kalmalı" diyen Koç, Protokol'le askerlere yetki aktarmaya çalışılması için şunları söylüyor: "Bu ancak askeri düzenlerde olabilir. Hangi durumlarda müdahale edebileceğinin orduya bırakılması, askeri düzen demek."
İstanbul'da EMASYA tatbikatı hazırlığı
Hürriyet gazetesinin bugün (17 Ocak) manşetten verdiği Toygun Atilla imzalı haberine göre, İstanbul'daki 52. Tümen bünyesinde kurulan EMASYA birliği İstanbul'da Çağlayan Meydanı'nda tatbikat yapmayı planlıyor. Üstelik bu tatbikatın basına ve halka kapalı olmasını sağlamak için hukukçulardan görüş alınıyor. Gazete, haberde şu ifadelere yer verdi:
Askeri yetkililerden edinilen bilgiye göre, tatbikatın tarihi henüz kesinleşmedi ama görev alacak askeri birlikler ve teçhizatlara kadar tüm planlamalar yapıldı. Zaman konusundaki belirsizliğe yol açan sebebin ise tatbikatın basın mensupları tarafından görüntülenecek olmasından kaynaklandığı kaydedildi. Kamuya açık olan Çağlayan Meydanı'nda askeri bir tatbikatın basına yansımasını engellemek için askeri yetkililer, hukukçularla görüşüyor.Koç: Tatbikat da yasadışı, özgürlüklerin ihlali
Koç EMASYA Protokolü'nün ve tatbikatın neden yasadışı olacağını şöyle açıklıyor:
* İl İdaresi Kanunu'na göre Vali, asayiş sorunları nedeniyle -temel işleri bu olmamasına karşın- askeri kuvvetleri yardıma çağırabilir. Askeri kuvvetlerin il ve ilçelerde asayişle ilgili görevi yoktur. Jandarma da kırsaldaki, köy ve kasabalardaki asayiş olaylarıyla ilgili yetkilidir.
* Protokol ise, asayiş olaylarına askeri kuvvetlerin kendi gerekli gördüğü durumlarda müdahalesini öngörüyor. Valinin onayına gerek duyulmuyor. Bu yasal olarak devredilemeyeck olan bir yetkinin devri anlamına gelir.
* Asayişle ilgili hizmetler münhasıran polisin yetkisindedir. Bunun devri için yasal düzenleme gerek. Ne askeri hizmetleri düzenleyen ne de iç hizmetleri düzenleyen yasalarda böyle bir görev var.
* Yönetmeliklerin, tüzüklerin, sözleşmelerin, protokollerin yasal dayanağının olması gerekir. Ama bu yetkinin ve yetki devrinin yasal, anayasal dayanağı yok. Dolayısıyla EMASYA protokolü yok hükmünde. Ona dayanarak yapılacak her türlü işlem de yasadışıdır.
Koç, böyle olası bir tatbikatla Çağlayan'ın ya da başka herhangi bir yerin halka ve medyaya "kapatılmasının"sa yerleşme, seyahat özgürlüklerinin yanı sıra basın özgürlüğünün de ihlali olacağının altını çiziyor: "Mekanların kapatılması mümkün değil."
EMASYA müdahalesi insan hakları ihlallerinin kapısını açmak demek
Koç, toplumsal olaylara olası bir EMASYA müdahalesinin yol açabileceği hukuksuzluklar ve insan hakları ihlallerine de dikkat çekiyor:
"Diyelim bir gösteride sorun çıktı; askeri kuvvetler de polis kuvvetlerinin yeterli olup olmadığına bakmaksızın müdahale etti ve bir grup direndi. Bu kişiler hakkında "memura mukavemet"ten işlem yapılabilmesi için, memurun o işle görevli olması gerek. Oysa asker görevli değil. Direnmenin hukuka aykırılığına kim karar verecek o zaman?"
Bir başka olası durum da, kişilerin özgürlüklerinden alıkonulması. Askerlerin, müdahale edip kişileri özgürlüklerinden askeri tesislerde alıkoyması yüksek ihtimal. Bu durum keyfi tutuklamanın, işkencenin, kötü muamelenin, insanlık dışı ve onur kırıcı, aşağılayıcı muamelenin önlenmesiyle ilgili bütün denetimlerden kaçma olanağını veriyor.
Koç, "Takdiri tamamen askeri otoriteye bırakan bu uygulama, denetimsizliği güvenceye alıyor" diyor.
EMASYA
EMASYA'yla ilgili ayrıntılı bilgileri kamuoyuna ilk duyuran gazeteci Ali Bayramoğlu olmuştu. Bayramoğlu, 12 Nisan 2004'te Radikal'de yayınlanan Neşe Düzel'in yaptığı röportajda şunları söylüyordu:
Emniyet, Asayiş Yardımlaşma Birlikleri bu. 1960'lardan beri var. Bir toplumsal hareket olur ve valilikler zor durumda kalırsa, İller Kanunu'na göre, valilikler askeri birimlerden yardım isteyebiliyor. Bunun için de, Silahlı Kuvvetler'de, o askeri birliklerin nasıl hareket edeceğine dair tali bir yapılanma ve planlar oluşturulmuş. Bu yapı 28 Şubat'a kadar sürmüş. Yani asli işi bu olan askeri birlikler söz konusu değil o tarihe dek.AB İlerleme Raporu'nda EMASYAAma 28 Şubat'ta Silahlı Kuvvetler ülkede bir irtica tehlikesi tespiti yaptığı için ve muhtemelen de Emniyet'e güvenmediği için, iç güvenlik alanının tümünü kontrol etmek istedi. 1997'de Refahyol hükümeti yıkılır yıkılmaz EMASYA birliklerinin yapısı değişti. İçişleri Bakanı Tantan'la Genelkurmay Başkanlığı arasında bir protokol imzalandı. Bu birliklere, valilik talep etmese de, kendisi gerekli gördüğü durumlarda toplumsal olaylara el koyma yetkisi verildi. Ve, bu birlikler 24 saat düzenli çalışan birlikler haline geldi.
28 Şubat günlerinde imzalanan protokol, aslında bu fişlemelere yasal dayanak sağladı. Kara Kuvvetleri'ne bağlı EMASYA birlikleri, bu protokolün verdiği yetkilerle, istihbarat toplayan, valiliklerden bilgi talep eden, neredeyse valilikleri yönlendirebilecek birimler haline dönüştü. En son fişleme de, işte bu zemin üzerine oturdu. Çünkü bu protokolla, valiliğin, kaymakamlığın ve Emniyet' in etki alanı bir anlamda 'askere' terk edildi. EMASYA birlikleri herhangi birlikler değil. Türkiye'nin her ilinde garnizonlardaki örgütlenmeler bunlar. Bütün toplumu takip etme yetkisine sahipler. Böyle bir yetki olmaz, bu çılgın, korkunç bir şey. Denetimsiz bir faaliyet bu. Yargı, hukuk devrede değil.
EMASYA Avrupa Birliği (AB) Komisyonu'nun Türkiye'yle ilgili 2006 İlerleme Raporu'nda da yer aldı.
Dışişleri Bakanlığı'nın resmi olmayan Türkçe çevirisine göre, sivil-asker ilişkileri bölümünde şu ifadeler yer aldı:
Mart ayında, Şemdinli olaylarını inceleyen Meclis Araştırma Komisyonu'nun bir taslak raporu, güvenlik, kamu düzeni ve yardım birimleri hakkında gizli bir protokolün (EMASYA olarak adlandırılmaktadır) mevcudiyetini ortaya çıkarmıştır. 1997'de Genelkurmay Başkanlığı ile İçişleri Bakanlığı tarafından imzalanan bu protokol, bazı hallerde sivil makamların talebi olmaksızın iç güvenlik konularında askeri operasyonlar yapılmasına imkan vermektedir. Bu protokolle, ordu iç tehditler hakkında istihbarat toplayabilmektedir.Gönül: Özel EMASYA birliği yok
CHP Mersin Milletvekili Mustafa Özyürek, 14 Nisan 2004'te Başbakan Erdoğan'ın yanıtlaması istemiyle, EMASYA'yla ilgili soru önergesi verdi.
Genelkurmay Başkanlığı ile İçişleri Bakanlığı arasında böyle bir protokol imzalanıp imzalanmadığını soran Özyürek, "EMASYA birimleri varsa yapısı ve bağlantıları nelerdir, kimden emir almaktadır?" dedi.
Özyürek, EMASYA birimleri oluşturulmasında bugüne kadar ne gibi faaliyetlerde bulunulduğunu ve istihbarat faaliyeti sonucu toplanan bilgilerin hangi resmi kuruluşlar tarafından nasıl değerlendirildiğini sordu. Özyürek Erdoğan'a, 'Hainler listesi olarak belirtilen AB karşıtı, 2. Cumhuriyetçi, ordu düşmanı, Atatürkçülük karşıtı kişiler başlığı altında 25 kişilik liste hazırlanmış mıdır? Hazırlanmışsa hangi ölçütler göre hazırlanmıştır? EMASYA'ların oluşumunu ve faaliyetlerini Anayasa ve yasalara uygun buluyor musunuz" sorusunu yöneltti.
TBMM Web sayfalarında bu önergenin yanıtına önerge sorgulamasıyla ulaşmak mümkün değil; "süresi içinde cevaplandırılmadığından gelen kağıtlarda yayımlandı" deniyor.
Basına yansıyan haberlere göre, yanıtı Savunma Bakanı Vecdi Gönül verdi:
Türk Silahlı Kuvvetlerinin mevcut birlikleri, valilerce kuvvet talebinde bulunulduğunda EMASYA görevlerinde ikiz görevli olarak kullanılmaktadır. Özel maksatla teşkil edilmiş EMASYA birlikleri olmadığı gibi faaliyetleri de sözkonusu değildir. Toplanan istihbarat bilgileri, 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu gereğince Silahlı Kuvvetlere verilmiş olan görevlerin başarılmasına yöneliktir. Elde edilecek bilgiler bu çerçevede değerlendirilecektir. Bu görev çerçevesinde herhangi bir kişi veya grubun izlenmesi veya izlendiği iddia edilen kişi veya gruplar hakkında herhangi bir işlem yapılması söz konusu değildir. Türk Silahlı Kuvvetleri`nin EMASYA görevlerinde kullanılması Anayasa`ya, kanunlara ve yerleşik uluslararası uygulamalara uygundur.Gönül, "Avrupa Birliği yandaşı, İkinci Cumhuriyetçi, ordu düşmanı, Atatürkçülük karşıtı kişiler" başlığı altında hazırlandığı iddia edilen 25 kişilik bir listenin bulunmadığını da bildirdi. (TK/EK)