Duygu Asena ile Düşünmek etkinliğinde günün son paneli “Aynada Aşk Vardı”: Kadın ve Beden başlığını taşıyordu.
Eser Selen’in moderatörlüğündeki panelde Saffet Murat Tura, Müge İplikçi ve Esin Paça Cengiz konuşmacıydı.
Panel öncesinde oyuncu Derya Alabora Duygu Asena’nın Kadının Adı Yok kitabından parçalar okudu.
Tura: Aynayla aşırı meşgul bir türüz
Psikiyatrist Saffet Murat Tura konuşmasına “Bizim bir bedenimiz yok. Bu bir yanılsama. Biz aslında bedenlerden başka bir şey değiliz. Hisseden, düşünen, algılayan, aşık olan bedenler” diyerek başladı.
“Demek ki aşk doğanın bedenlerimizde aldığı bir hal. Ama farklı açılardan da bir şeyler söylenebilir...
“Eskiden beri iki görüş var. Biri eski Mısırlılardan beri gelen kavram: İnsanın taştan, topraktan, boş uzaydan ve zamandan oluşan dünyaya atıldığını, düştüğünü söyleyen bir anlayış.
“Diğeri nitelikli bir azınlığın savunduğu başka bir kavrayış: Bir yerden atılmadık, doğanın içinde filizlendik, sürgünde değiliz, burası kendi evimiz.”
“Milyarlarca yıl evvel bir kimyasal tepkimeden oluşan bedenler olmamız aşk hakkında bize ne söyleyebilir, diyerek “Aşkta aynanın ciddi bir fonksiyonu olduğunu düşünmemizi söyleyebilecek sebepler var” diye devam etti.
“Lacan ayna evresinde 8-9 aylık bir çocuğun aynada kendini tanımasından ve bundan doğan coşkudan söz eder. Bu daha sonra ben diyebileceğimiz fonksiyonun bir imgesidir, diyebiliriz..
“Bunun aşkla alakasını kurarken Lacan’ın biraz yanıldığını söylemek lazım. Onun döneminde insanların aynada kendini tanıyan tek canlı olduğu sanılıyordu. Ama bugün öyle olmadığını biliyoruz…
“Ama Lacan haklıydı bir noktada: bebeklerin yaşadığı coşkuyu yaşamıyor bu canlılar. İnsanların, diğer türlerden farklı olarak, aynayla aşırı derecede meşgul olduğumuzu söylemek mümkün. Aynayla bu aşırı meşguliyet, ayna aracılığıyla başkasının gözünden kendini görmenin talimlerinin yapıldığı yer olarak ortaya çıkıyor…
“Türümüzün narsistik özelliklerinin anlaşılabilir yanı var…
“Geçici bir tanım olarak diyebiliriz ki (imzamı atmıyorum), aşk değerli ötekinin gözünde beden olarak kendini sevmektir.
“Böyleyse temelde kendimizle ilgili duygularımızın harekete geçtiği nokta olarak bahsedebiliriz...”
İplikçi: Sistemi manipüle eden erkektir, uyması beklenen kadın
Yazar Müge İplikçi konuşması için “Aşk olsun” başlığını düşündüğünü söyledi.
Duygu Asena’yla üç beş kere karşılaştığını ve beraberken hep mutlu olduğunu, ayrılınca hüzün hissettiğini anlattı.
Asena’nın anlattığı kahramanlardan söz eden İplikçi, “Kadının bedenle, yüzle, aynadaki benle kurduğu ilişki kırılgan ilişkidir. Aynada ben yoktur, tıpkı kadının olmadığı gibi” diyerek devam etti.
İplikçi’nin konuşmasının satırbaşları şöyle:
“Asena ‘Kadının adı yok’ derken aslında ‘kadının adı var’ der. ‘Nereye kadar gidebileceğim’ sorusuna ‘İstediğim yere kadar giderim’ cevabını verir…
“Kendi olmasına izin verilmeyen bir kadın için yaşama çağrıdır aşk olsun…
“Kadının aynada gördüğü kadın kendi değildir. Kendinden bekleneni, kendisine yaftalananı görür…
“Aynadaki beden, yüz kimdir? Toplumsal bir şartlanmanın yansıması vardır. Kendisinin farkındalığı değil, kendinden olması bekleneni yansıtır…
“Sistemi manipüle eden erkektir, uyması beklenen kadın…
“Kadın kendini seyreden seyirciye bakar ve onlar vasıtasıyla kendini seyreder…
“Kadın bakanın gözleriyle kendine tekrar tekrar bakarken o kimliğine yabancılaşır. İstenen de budur. O kadın hoşgelmiştir.”
İplikçi konuşmasını Duygu Asena’nın “Sevgi için yaşayacağım... İstemediğim şeyleri yapmayacağım… Aynaya baktığımda kendimi kıyasıya sevmek istiyorum...” sözleriyle bitirdi ve “Aşk olsun Duygu Asena, aşk olsun” diye seslendi.
Paça Cengiz: Yeşilçam filmlerindeki kadınlar
Akademisyen Esin Paça Cengiz de 80’lerde Türkiye sinemasında kadının temsil biçimlerine baktığı çalışmasını anlattı.
Döneme üç film üzerinden baktı: Asiye nasıl kurtulur, Hayallerim Aşkım ve Sen, 10 Kadın.
80’lerde Yeşilçam’ın dağıtımdan salon sorununa uzanan yelpazede aldığı darbeleri hatırlatan Paça Cengiz, 80’lerin oyuncuların iş bulmakta zorlandığı bir dönem olduğunu da vurguladı. Türkan Şoray’ın bu dönemde adıyla anılan kanunları yıkarak oyuncu personasını değiştirmek zorunda kaldığını hatırlattı.
Sözünü ettiği üç filmde parçalanmış bir kadın yapısı görüldüğünü söyledi. “Bütünlüklü bir kadından söz edilmez.”
Esin Paça Cengiz bu filmlerde kadın temsillerinin Yeşilçam’ın kadınlara bakışını yansıttığını ifade etti. Filmlerdeki kadınların üstlendiği rollerin Yeşilçam senaryolarındaki kadınların temsili olduğuna dikkat çekti.
“10 Kadın’da 9 kadından söz edilir. Film onuncuyu sunmaz. Yeşilçam’ın kadınlarıdır onlar, film kadınları kategorilere ayırır.
“Filmde bu kadınları oynayan kişi de Türkan Şoray’dır ve zaten Yeşilçam’da böyle temsil edilen kadınları oynamıştır.
“Hayallerim, Aşkım ve Sen’de yine Şoray ünlü bir sinema oyuncusunu canlandırır. Film oyuncunun canlandırdığı kadın karakterlerin temsilden ibaret olduğunun altını çizer.
“Asiye Nasıl Kurtulur’da Asiye’nin karımıza çıktığı her aşama kadının filmlerdeki temsilidir. Hepsi kader kurbanıdır.
“Asiye’nin bu temsil biçimlerinde kurtulamayacağı görülür. Ama film boyunca kadın için yazılan kader kurbanı olarak oynamayı reddeder.”
Moderatör Eser Selen paneli Duygu Asena’yı çocukken okuduğunu ve nasıl etkilendiğini anlatarak şu sözlerle kapadı.
“Duygu Asena’dan öğrendiğim: Feminizm kadının insan olduğunu hatırlatır bize.” (YY)