Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Araştırma Enstitüsü'nün asgari ücret üzerine Aralık 2004'te yaptığı araştırmaya göre, Türkiye'de toplam kaç kişinin asgari ücret düzeyinde ücret aldığı tam olarak bilinmiyor.
Sosyal Sigortalar Kurumu (SSK) verilerine göre yaklaşık 3 milyon 500 bin kişi asgari ücretli olarak çalışıyor.
Enstitü raporunda, kayıt dışı istihdam edilen ve bir biçimde asgari ücretle bağlantılı olarak ücret alanların eklenmesiyle bu sayının daha da artacağını belirtiliyor.
Raporun sonuç bölümünde, "Türkiye'de asgari ücretin belirlenmesi ile ilgili nesnel ölçütleri göz önüne almak da olanaksızdır. Çünkü asgari ücretin hangi oranda artacağı, bugünden, Uluslararası Para Fonu (IMF) ile yapılan yeni programın içinde zaten belirlenmiştir. Ülke emekçilerinin geçimine yetmeyen asgari ücret, IMF buyruklarıyla uygulanan ekonomi politikaların, 'faiz dışı fazla' hedefine göre belirlenmektedir" deniliyor.
Araştırmada asgari ücret uygulamasının ne zaman başladığı, nasıl belirlendiği, niteliklerinin neler olduğu ve Türkiye'de asgari ücretin diğer ülkelere göre bulunduğu duruma ilişkin sonuçlar yer alıyor.
114 yıllık tarih
Dünyada ilk kez 1890 yılında, sosyal politikalarda öncülükleriyle tanınan Avustralya ve Yeni Zelanda'da başlayan asgari ücret uygulaması, 1900'lü yılların başında Avrupa'ya, daha sonra ise tüm dünyaya yayıldı.
Uluslararası Çalışma Örgütü'nün (ILO) 1928'de kabul ettiği 26 sayılı Asgari Ücret Belirleme Yöntemleri ile İlgili Sözleşme ile uluslararası bir ölçüt getirildi.
Türkiye bu sözleşmeyi 1973 yılında imzaladı ve 1974 yılında da onayladı.
Türkiye'de, asgari ücret belirlenmesi ile ilgili ilk uygulama, 1969 yılında altı farklı bölgeye ayrılan 26 ilde yapıldı. Daha sonraki dönemde bu illerin sayısı artırıldı; 1973 yılında da bazı illerde tarım işçileri için asgari ücret uygulamasına gidildi.
1989 yılına dek ülke geneline yaygınlaştırılan bu uygulama sürdürüldü. Asgari ücret, 16 yaşını doldurmuş ve 16 yaşını doldurmamış işçiler için ayrı ayrı olmak üzere, tarım ve orman kesimi ile, sanayi ve ticaret kesimi işçileri için sektörel düzeyde belirlendi.
Bu tarihten sonra, her iki kesim için de tek bir asgari ücret belirlenmesine gidilmiştir.
"Bağımsız" komisyon
Asgari ücretin, devlet, işçi ve işveren kesimlerinin birlikte temsil edildiği bağımsız bir komisyon tarafından belirlenmesi, bir yöntem olarak seçildi.
Asgari Ücret Tespit Komisyonu her altı ayda bir yeni asgari ücreti belirlemek üzere toplanıyor.
Komisyonda devlet, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Çalışma Genel Müdürü ya da yardımcısı, İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürü ya da yardımcısı, Devlet İstatistik Enstitüsü Ekonomik İstatistikler Dairesi Başkanı ya da yardımcısı, Hazine Müsteşarlığı temsilcisi, Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığından konu ile ilgili dairenin başkanı ya da yetki vereceği bir görevli ile temsil ediliyor.
İşverenler en çok üyesi olan işveren kuruluşundan gelen beş temsilciyle, işçiler de bünyesinde en çok işçiyi bulunduran işçi kuruluşunun belirlediği beş temsilcisiyle komisyona katılıyor.
Kurul, oy çoğunluğu ile karar veriyor; oyların eşitliği halinde Başkanın bulunduğu taraf çoğunluğu sağlamış sayılıyor. Komisyonun çalışmaları 4857 sayılı İş Yasası uyarınca çıkarılan Asgari Ücret Yönetmeliği ile düzenlendi.
Bu yönetmeliğe göre, asgari ücretin belirlenmesinde ülkenin içinde bulunduğu sosyal ve ekonomik durum, ücretliler geçinme indeksleri, bu indeksler yoksa geçinme indeksleri, fiilen ödenmekte olan ücretlerin genel durumu ve geçim şartları göz önünde bulundurulmak zorundadır.
Ayrıca, yönetmeliğe göre asgari ücret, "işçilere normal bir çalışma günü karşılığı ödenen ve işçinin gıda, konut, giyim, sağlık, ulaşım ve kültür gibi zorunlu ihtiyaçlarını günün fiyatları üzerinden asgari düzeyde karşılamaya yetecek ücret" olarak tanımlanmıştır.
Komisyonun ücretin belirlenmesine ilişkin kararı kesindir. Bu kararın, toplanan bilgi ve belgelere göre hazırlanacak bir gerekçeye dayandırılması zorunludur.
Saat ücreti üzerinden hesap
Asgari ücret, ülke genelinde tüm işkollarını kapsayacak biçimde uygulanmak üzere, günlük olarak belirleniyor. Saat ücreti ve aylık ücret bu tutar üzerinden hesaplanıyor.
Kamu kuruluşları ve üniversiteler tarafından sunulan verilere dayalı olarak net hesaplanan asgari ücret, brüt olarak ilan edilmektedir.
Asgari ücretin belirlenen ve ilan edilen brüt tutarından, SSK primi işçi payı, İşsizlik Sigortası Fonu primi işçi payı, damga vergisi ve gelir vergisi kesiliyor. 1981 yılına dek gelir vergisi alınmayan asgari ücretten, 2004 yılı için kesilen vergi oranı, yüzde 13.35.
Ücret Pazarlık konusu edilemez
Asgari ücret, uygulanması zorunlu olan bir ücret düzenlemesi. Yasal olarak belirlenen bu ücretin tarafları bağlayıcı bir yanı var. İşverenlerce, bu ücretin altında bir ücret ödenmesi mümkün değil. Bu ücretin altında bir ücret ödenmesi, tarafların anlaşmaları ile dahi söz konusu olamaz. Pazarlık edilemez.
Asgari ücret, kişinin ve işin özelliklerinden bağımsız; herkes için ve her iş için ödenmesi gereken ücretin en alt sınırını gösterir.
Son 10 yılda arttı
1994 yılından bu yana son on yıllık sürede, net asgari ücretin reel olarak dalgalı bir süreç izlese de arttığı görülmektedir. 1999 yılına gelindiğinde, 1996 yılında yüzde 51'leri bulan artışın ardından ciddi bir düşüş yaşanmıştır. Yaşanan ekonomik krizlerin sonrasında gelinen 2004 yılında ise, 1999 yılının biraz üzerine çıkan bir artış kaydedilmiştir.
Gerçekleşen bu artışa rağmen yapılan hesaplar, asgari ücretin yoksulluk ve açlık sınırının altında olduğu gerçeğini değiştirmiyor.
Çalışan işçinin gereksinimleri gözetilerek tek kişi için belirlenen asgari ücret, bir kişinin geçimine yeterli olmadığı gibi, geçindirmekle yükümlü olduğu aile bireyleri söz konusu olduğunda, Devlet İstatistik Enstitüsü'nün dört kişilik bir aile için belirlediği yoksulluk sınırına bile yaklaşamamaktadır.
Türk-İş tarafından dört kişilik bir aile için yapılan yoksulluk sınırı araştırmasına göre asgari ücret, yoksulluk sınırının beşte biri kadardır. Asgari gıda harcamaları için yapılan açlık sınırı hesaplamalarına bakıldığında, asgari ücret yine yetersiz kalmaktadır.
Asgari Ücret Tespit Komisyonu, asgari ücreti belirlerken işçi çocuklarını ve işçinin çalışmayan eşini görmezden geliyor.
Komisyonda temsil
Komisyonda, işçi konfederasyonlarının tümü temsil edilmemektedir. Komisyona, işçi kesimi olarak Türk-İş tarafından belirlenen beş üye katılmaktadır. İşveren kesimi de sayısal olarak görünürde, işçilerin sayısı kadar temsil edilmektedir. Ancak, Komisyon'da genellikle işveren ve devlet kesimlerinin dayanışması etkili olmaktadır.
Doğu Avrupa ülkelerindeki ücretler örnek gösterilerek, Türkiye'de asgari ücretin yüksek olduğu kanıtlanmaya çalışılmaktadır
Gerçekten de bazı Doğu Avrupa ülkelerinde asgari ücret Türkiye'ye göre düşüktür. Fakat Doğu Avrupa ülkelerinde hala sosyal ücret uygulamaları geçerlidir. Sağlık, eğitim, ulaşım, konut, enerji vb gibi konularda sürmekte olan sosyal destekler, asgari ücretin dışındadır.
Kaldı ki, asgari ücretin ne kadar yaygın olduğu da önemli bir ölçüttür. Asgari ücretin avro bazında Türkiye'ye göre düşük olduğu Doğu Avrupa ülkelerinde, işçilerin ortalama yüzde 7'si asgari ücret ile çalışırken, Türkiye'de bu oran yüzde 36 dolayındadır. Bir başka deyişle, Doğu Avrupa ülkelerinde her 14 işçiden biri asgari ücret ile çalışırken, Türkiye'de her 3 işçiden biri asgari ücretle çalışmaktadır.
Asgari ücretin bu denli yaygın uygulanmakta oluşu, ülkede hakim ücretin en az ücret olduğunu göstermektedir. Asgari ücret bu haliyle, bireysel ve toplu iş sözleşmeleriyle belirlenen ücretleri de etkilemekte, ülke genelinde ücretleri geriye çeken bir etki yaratmaktadır.
Batı Avrupa ülkeleri ile yapılan karşılaştırmalarda Türkiye'deki asgari ücretin çok düşük olduğu görülmektedir. 25 AB üyesi ülkenin 18'inde uygulanan asgari ücretin en yüksek olduğu ülkeler Lüksemburg, Hollanda ve Fransa'dır.
Türkiye'de çalışan bir asgari ücretli Fransa'da çalışan bir işçinin beşte biri kadar ücret almaktadır. Asgari ücretin uygulanmadığı Almanya ve İsveç gibi ülkelerde toplu iş sözleşmeleri ile belirlenen en düşük ücretler, yine Türkiye'deki asgari ücretin çok üzerindedir.
Türkiye gelir dağılımında sonlarda
Asgari ücret, bir sosyal politika aracıdır. Asgari ücret, çalışanların toplumda yaratılan zenginlikten daha adil bir pay almalarına yardımcı olur. Refahın ülke genelinde yaygınlaşmasında ve gelir dağılımı üzerinde düzenleyici bir etki yapar.
Ancak, son yıllarda uygulanan ekonomi politikalar sonucu, asgari ücret bu sosyal niteliğini yitirmiştir. Asgari ücret, bir ekonomi politika aracı olarak, belirlenmekte ve uygulanmaktadır.
Bu durumun en somut yansıması, Türkiye'deki bozuk gelir dağılımında görülmektedir. İşgücü ödemelerinin GSMH'dan aldığı paya bakıldığında; Türkiye, Avrupa ülkeleri içinde en geride yer almaktadır.
Slovakya, Macaristan ve Çek Cumhuriyeti gibi asgari ücretin Türkiye'den daha düşük olduğu ülkelerde bile işgücünün GSMH'dan aldığı ortalama pay yüzde 44 iken, Türkiye'de bu oran sadece yüzde 26'dır.
Başka deyişle, Avrupalı işçiler, yıllık mal ve hizmet üretiminin yaklaşık yarısına sahip olurken, Türkiye'de işçiler için bu oran sadece dörtte birdir.
Ne olmalı?
Asgari ücret, toplumda temsil sorunu yaratmayacak, çalışanların tümünü temsil edecek bir katılımla belirlenmelidir.
Asgari ücretin niteliği, asgari ücretin vergi, fon, sigorta gibi her türlü kesintinin dışında net olarak belirlenmesini gerektirir.
Asgari ücret, devletin sosyal niteliği gözetilerek, eğitim, sağlık, sosyal güvenlikle ilgili devlet yükümlülükleri yerine getirilerek hesaplanmalıdır.
Asgari ücretin belirlenmesinde, işçinin geçindirmekle yükümlü olduğu aile bireylerinin, belirli bir oran çerçevesinde gözetilmesi gerekmektedir. Bu doğrultuda, aile yardımı sigorta dalının, asgari ücret aracılığıyla düzenlenmesi ve uygulanması sağlanmalıdır.
Asgari ücret, insan onuruna yaraşır düzeyde yaşamaya yetecek bir ücret olmalıdır. (KÖ/EÜ)