Türkiye Psikiyatri Derneği (TPD) Afet Psikiyatrisi Çalışma Birimi’nden Doç. Dr. Burhanettin Kaya Soma madeninde 301 madencinin öldüğü iş cinayetinin ardından hükümetin krizi yönetme biçiminin travmalar üzerindeki etkisini bianet’e değerlendirdi.
"Hükümetin tutumu travmayı katmerleştiriyor"
Hükümetin tutumunun egemen sınıfı koruyucu tarzda olduğunu belirten Doç. Dr. Kaya yas tutan insanlara şiddet uygulanmasının travmayı onarmadığını, katmerleştirdiğini söylüyor.
“Soma’da hükümetin genel tutum ve tavrı en baştan beri maden sahibini, yani patronu, egemen sınıfı koruyucu tarzdaydı. Daha sonra gelen baskılar bu ekseni değiştirdi. Ancak bu yaşanan travmanın yaratacağı sonuçları belirleyici bir tutum.
“Hükümetin Soma’da motivasyonu siyasi sonuçları en aza indirgemekti. Oysa acı çeken, yasan tutanlara onların gözünden bakması, ‘bir yerde yanlış mı yapıyorum’ diye sorması, zihinselleştirmesi gerekir. Ama hükümet en küçük eleştiriyi bile kendi varlığına tehdit olarak algılıyor. Yas tutanlara biber gazı atmak, üstlerine TOMA göndermek travmayı katmerleştirir. Bu durum da travmanın onarılmasını zorlaştırıyor.”
Hükümetin ve muhalefetin yas tutan insanlar üzerinden siyaset yapmasının travmayı derinleştirdiğini ifade eden Doç. Dr. Kaya hükümetin artık yaraları sarmak için sosyal devlet olarak hareket etmesi gerektiğini söylüyor.
“Artık devlete, sosyal devlet olmak, felaketin sonuçlarını emekçilerin lehine ortadan kaldırmak düşüyor. Soma’da yasla hayatını sürdürecek olanların duygularını, ihtiyaç ve arzularını karşılayacak psikososyal sistem kurulmalı, bu mekanizma daha sonra yerel sağlık birimlerince devam ettirilmeli.”
İktidarın algısı: Nankörlük ediyorlar
18 Mayıs 2013’te Reyhanlı’daki bombalı saldırıdan itibaren toplum ve siyasetin gerilim halini değerlendiren Doç. Dr. Kaya “Artık güvende hissetmiyoruz, bu da toplum olarak kaygımızın sebebi” diyor.
“Güvende değiliz. Yaşadığımız 1 Mayıs, Berkin Elvan, Soma gibi olaylar güven duygumuzu, adalet duygumuzu zedeledi. Artık demokratik hakkımızı kullanmak istediğimizde şiddetle karşılaşmaktan korkuyoruz. Sesi kısılmışlığın, incinmişliğin yarattığı bir öfke var.
“Yasa yapıcılar, istedikleri yasayı hemen yapıp geçirdikleri için yasalara, yargıya dolayısıyla adalete inanç kalmadı. Bu da bizi güvensiz ve öfkeli bir toplum yapıyor. Güvensizlik ise kaygının sebebi. Ayrıca toplumda ciddi bir yarılma, ötekileşme var. Toplum yası tutulması gereken ve gerekmeyenlerden bahsediyor, anneler yuhalanıyor.”
İktidarın ise şiddetli ve ötekileştirici dil ile bu yarılmayı arttırdığını ifade eden Doç. Dr. Kaya hükümetin algısını “İktidar eleştirileri ‘Bunca şey yaptık, nankörlük ediyorlar’ diye algılıyor. İnsanların haklı olabileceğini düşünmüyor” şeklinde değerlendiriyor. (EA)