"Çağımızın bir kahramanı" alt başlıklı romanı okuduktan sonra her anlamda düşünülecek, tartışılacak bir çok boyutu olduğunu gördüm. Tartışma, Arslanoğlu ile yazışarak yapılamaz mıydı? Yapılırdı.
Sorularımı hazırladım, elektronik postayla yolladım, yanıtlar gelince de ortaya bu e-söyleşi çıktı.
Günümüzde "kahraman"lar var mı?
İnsanların hayalleri varsa kahramanları "idolleri" de vardır. Bu anlamda kahramanlar bol miktarda şimdi de var. Fakat benim gibi ütopyası olan ve ütopyaları hayli hırpalanan insanlar kendilerine yakın kahramanlar bulmakta çok zorlanıyorlar.
Onlar çocukluğumuzdaki gibi "kahramanlar" mı?
İnsanın hayal dünyası ne kadar az örselenmişse kahraman bulması o denli kolaydır. İnsanın düşleri gerçeklikle, gerçeğin çirkin yanlarıyla ne kadar dağılmışsa kahramanlara bağlanması o denli güçleşir. Öte yandan şimdiki gözde kahramanlar çocukluğumuzun kahramanlarına pek benzemiyor.
Bir romanda kahraman ile tip arasındaki ayrım nedir?
Kahraman kavramı yazarın anlattığı esas kişiyi kayırmasından doğmuştu. Ana kahraman ve yardımcı kahramanlar. Esas önemli olan baş kahraman ya da baş kahramanlardır. Filmlerdeki gibi baş oyuncular ve bunlar genellikle olumlu tiplerdir. Sonra yavaş yavaş olumsuz kahramanlar da yaygınlaştı veya olumlu olumsuz belirli yük taşımayan kahramanlar görülmeye başladı.
Tip ise daha geniş kapsamlı bir kavram. Romanda karakterinin bir yönü veya duruşu anlatılan herkes birer tiptir. Bir de gerçekçilik (sosyalist gerçekçilik) tartışmalarında, yani işin kuramı bağlamında sözü edilen bir "tip" kavramı vardır. O da anlatılan bir kişinin-karakterin benzeri kişileri temsil yeteneğiyle ilgilidir, belli bir grubu kişisel özellikleriyle ne derece temsil ettiğiyle ilgili.
İntihar romanının kahramanı "Erdem" bir olumlu kahraman mı?
Erdem bir olumlu kahraman değil. Birçok bakımdan nitelikli biri yalnızca. Geçmişte olumlu yönleri daha baskınmış, sonra cereyana kapılıp sürüklenmiş, olumsuz olmuş. Roman boyunca en olumlu yanı bunu fark etmesi ve sorgulamaya başlaması, başlamaktan da öte bunu bir ölüm kalım meselesi haline getirmesi.
Yaşadığımız toplumda "Erdem"ler çok sayıda mı? Eğer öyleyse neden kahramanlar?
"Erdem"ler kendini sorgulamaya başlayıncaya kadarki haliyle çok. Ama ondan sonraki haliyle pek ender bulunuyor. O anlamda gerçekten kahraman.
Kitabın ikinci adı "Zamanımızın bir kahramanı". Ömrü kısa bir Rus yazar; Lermontov'un da bu adı taşıyan bir romanı var. Sizin romanınızda o romana bazı göndermeler var. Bir de o romanın kahramanı "Peçorin" bazı açılardan sizin kahramanınız "Erdem"e benziyor. Bir etkileşim oldu mu? Lermontov ve o kitaba ilişkin düşünceleriniz neler?
Elbette etkileşim oldu. "Zamanımızın Bir Kahramanı" yani benim "İntihar" romanımın ikinci adı aynı zamanda Lermontov'un romanının adı. Bu bir yerde zamanımıza uyarlanmış ve yeniden yorumlanmış bir Peçorin hikayesi. Lermontov o kitabını bir bakıma romanlardaki olumlu kahraman tartışmalarının üstüne yazmıştır. Günün doğru karakter ve doğru ahlak tartışmalarının üstüne yazmıştır. Peçorin nihilist bir tiptir, inkarcıdır, olumsuz kahramandır ama birçok olumlu kahramandan daha gerçektir, bazı yönleriyle birçok olumlu kahramanın olumlu yönlerini sorgular. Bu kitap benim önem verdiğim temaları işleyen bana göre önemli bir kitaptır, o yoldaki ilklerden biridir.
Biraz da "intihar" olgusunu konuşalım: İntihar bir tür hesaplaşma mıdır?
İntihar bir yönüyle hesaplaşmadır. Ama olayın kişisel psikolojik yanı her zaman ağır basar. Bu anlamda genellemelere en az uyan gerçekliklerden biridir. Felsefi bir yanı da vardır ama o yanı psikolojik yanı yanında çok zayıf kalır.
Bazı durumlarda yaşamayı seçmek de intihar sayılabilir mi?
Hayır. Bence bu bakış, kavramı fazla zorlamak olur. Ama gizli intiharlar veya kronik intiharlar vardır. Gizli intihar derken ölüm riski yüksek etkinliklere girişmeyi kastediyorum. Kronik intiharla da başka seçenek varken zorlu ve kötü bir yaşam biçimini seçmeyi anlatmak istiyorum. Bir de bile bile bedenine zarar verici tavırlar içinde bulunmak gibi.
Bir psikiyatrist olarak sizce "intihar" olgusu insanın yaşamında nerelerde duruyor? Herkeste ve hep var mı?
İntihar olgusu bence çoğu insanın kafasının bir yerinde duruyor. İnsanın çok çeşitli korkularına karşı son bir kaçış kapısı olarak. Çoğu kişide bu kapı vardır ama ne olur ne olmaz diye birçoğunda kapı kaynakla sabitlenmiştir. Bazılarında ise her an açılmaya hazır bekler. Ancak insan bu, bazıları ardına dek açtıkları kapıdan bir türlü atlamazlar, bazıları ise kaynağı balyozla kırıp kendilerini dışarı atarlar.
İntihar bir kaçış mı, yoksa tersine üstüne gitme mi?
Genellikle bir kaçıştır, ender durumlarda ölüm korkusunun üstüne gitme. Ama ikincisi birincinin içinde de bulunur.
İntihar edenler kahraman mıdırlar?
İntiharın o kadar çok çeşidi var ki. İntihar edenler kahraman değildirler ama genellikle intiharda başlı başına kahramanca bir yön vardır.
İntihara özenilir mi?
Evet, özenilebilir. Özellikle çocuklar ve gençler intihara kolayca özenebilirler. O yüzden intihardan özenilebilecek biçimde söz etmemek gerekir.
Ölüm düşüncesi insanı topluma mı daha çok yaklaştırır, doğaya mı?
Ölümü huzur içinde kabul edenler toplumla daha barışık yaşarlar. Bu aşamaya varan insan sayısı pek azdır ama. Genelde ölüm korkusu insanı topluma yaklaştırır, yalnız kalamama anlamında. Kişisel farklılıklar pek çok alanda olduğu gibi bu alanda da büyüktür. Doğayı seven insanlar ölümün yaklaştığını hissettiklerinde doğaya yakın olmak isterler.
Gündelik yaşam sorunlarıyla baş edemeyiş insanları çeşitli "kaçış"lara zorluyor? Kaçışlardan birisi de "doğaya kaçış" ya da olumlu açıdan ifade edersek "doğaya sığınış". Son yıllarda çok sayıda insan çok daha fazla doğaya kaçıyor. Bir anlamda el değmemiş, uzaktaki doğayı da tüketmeye ve kendi kirliliğiyle kirletmeye başladı. Romanda bu nedenle mi arka plan olarak doğayı seçtiniz?
Tam da bu nedenle. İnsan dolaştığı her yere kendi sorunlarını bulaştırır. Bu anlamda insanın kaçabileceği pek az yer vardır.
Romanda doğa ve çevreye ilişkin çok açık tanımlamalar var, ama yerin neresi olduğunu adıyla sanıyla belirtmiyorsunuz. Ben anlattıklarınızdan yola çıkarak birkaç yıl önce çıktığım "Kaçkar" dağından söz ettiğinizi düşündüm. Gerçekten anlattığınız yer "Kaçkar" dağı mı?
Evet, Kaçkar dağı.
Bu kadar ayrıntılı anlattığınız dağa tırmanma olgusunu daha önceden yaşadınız mı, yoksa hayal gücünüz bu kadar ayrıntıyı üretmenizi mi sağladı?
Kendim böylesi bir zorlu tırmanış yapmadım. Hafif tırmanışlar yaptım, tırmananları seyrettim ve çok tırmanış hikayesi dinledim. O mekanda da pek çok kez bulundum. Yine de anlatımda bazı ayrıntı yanlışları bulunabileceğinden kuşkuluyum. Ancak dağcılara da çok güçlü olmayan güvenim iyice sarsıldı. Şöyle ki, kaç tane tırmanış öyküsü var, Türk edebiyatında. Dağcı birilerinin bu kitabı okuyup evet güzel anlatmışsın, ya da şu şu noktaları iyi anlatamamışsın demelerini beklerdim. Demek ki toplumumuz gibi dağcılarımız da bir şey okumuyor, okuyunca da abuk sabuk şeyler okuyor.
Yaşamak sizce bir "Tırmanmak" mı? Yaşamın sonunda bir doğa yasası egemen olduğu için "ölüm" olduğuna göre, sizce yaşamak bir tür "ölüme tırmanmak" mı?
Evet önceden düşündüğüm bir eğretileme. Tırmanma üstüne pek çok eğretileme geliştirmiştir insan, çoğu da anlamlı eğretilemelerdir.
Erdem'e söylettiğiniz "Hiç ölmeyecekmiş gibi tat al yaşamdan, yarın ölecekmiş gibi umursama hiçbir şeyi" sözü sizce günümüzde yaşamın özü mü?
Dindarların sık yinelediği bir söz vardır, "Hiç ölmeyecekmişsin gibi çalış, yarın ölecekmişsin gibi ibadet et!". Yanılmıyorsam bir hadis. Erdem'in aklından geçen bunun çarpıtılmış hali. Son aşamaya, zirveye varıncaya dek aklından birçok şey geçiyor, birçok gerçeklik kapsülüne ulaşıyor. Yaşamın özü diyemem ama yaşamın gerçek bir yanı. O çok tartışılan "kişisel mutluluk" için formüllerden biri. Bireyci bir mutluluk formülü, yine de ruhsal anlamda herkesin ulaşamayacağı bir aşamayı gösteriyor.
Kaan Arslanoğlu kimdir?
1959'da doğan Kaan Arslanoğlu Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'ni bitirdi. Zorunlu hizmete tabi bir hekim olarak Anadolu'da çalıştı. Daha sonra Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi'nde Psikiyatri uzmanlık eğitimi aldı. Uzman hekim olarak çalışırken ilki 1985'te yayınlanan "Devrimciler" adlı romanından sonra; "Kişilikler", "Kimlik", "Çağrısız Hayalim", Öteki Kayıp, "İntihar" ve "Kuş Bakışı" adlı altı romana daha imzasını attı.
"Yanılmanın Gerçekliği" adlı bir inceleme kitabıyla Şubat ayında yayınlanan "Sorunlular, yakınları ve ilgilenenler için Psikiyatri Elkitabı" başlıklı bir rehber kitabı var. Arslanoğlu İstanbul Tabip Odası ve TTB'nin çeşitli kurullarında görevler üstlendi.
"İntihar, Zamanımızın Bir Kahramanı", Kaan Arslanoğlu, Adam Yayınları, 1. Basım, Eylül 1999. (MS/NM)