Bosna'lı parlamenter
Saraybosna'da gazeteci ve milletvekili olarak görev yaptıktan sonra 1997'de İstanbul'a yerleşen Emine Böyüker, bölgedeki gelişmeler karşısında çok endişeli. Bir hafta içinde Makedonya'da savaş çıkacağını savunan Böyüker, bölgeden gelecek mültecilerin barınabileceği tesisleri hazırlamaya çalışıyor.
Böyüker, 1953 yılında Yunanistan'da kurulan derneklerinin merkezini 2001 yılının Şubat ayında İstanbul'a taşıdıklarını anlatıyor. Din, dil, ırk ve politik görüş farklılığı ayırt etmeksizin sığınmacı ve göçmenlere yardımcı olmayı amaçladıklarını belirten Böyüker, savaştan en çok zarar görenlerin kadınlar ve çocuklar olduğunu bir kez daha vurguluyor.
Büyük Arnavutluk'un küçük düşü
Almanca, İngilizce, Fransızca'nın yanı sıra, Balkanlar'da konuşulan 8 dili de kullanabilen Böyüker, etnik çatışmaların daha çok devletler ve hükümetler nezrinde gerçekleştiğini savunuyor.
Bölge halklarının Tito rejiminin sona ermesine kadar barış içinde yaşadıklarını hatırlatan Böyüker, bölgede uygulanan "çoğulcu demokratik sistem"in uygulanmasında bazı sorunlar olduğunu söylüyor. "Büyük Arnavutluk Düşü" ile harekete geçenlerin Arnavutlar içindeki küçük bir grup olduğunu vurgulayan Böyüker, şunları söylüyor:
"Etnik Arnavut azınlığın tümü, Makedonya'nın toprak bütünlüğüne karşı çıkmıyor. Ancak, ikinci sınıf vatandaş muamelesi gördüklerine inanıyorlar. Makedonya'da çoğulcu demokrasi uygulanıyor. Ancak pratikte bu sistem dışarıdan görüldüğü kadar başarıyla uygulanmıyor. Etnik Arnavutlar azınlık olarak görülmek istemiyorlar. Ülke yönetiminde eşit haklara sahip olmak için yeterli çoğunluğa sahip olduklarına inanıyorlar. Arnavut nüfusun sayısının gerçekte olduğundan daha düşük gösterildiğini düşünüyorlar."
-Peki sizce böyle mi?
"Her ne olursa olsun, çatışmalar bazı kışkırtmalarla alevlendiriliyor. Aynı şehirde yaşayan, aynı sokağı apartmanı paylaşan Makedonlar, Türkler ve Arnavutlar birbirlerine düşman değiller. Türkiye'ye kaçan pek çok kişi, hayatını kurtaran Arnavut, Makedon ya da Boşnak komşusu için endişeleniyor, gözyaşı döküyor."
Evimizi yakıyorlardı kaçtık
Söyleşinin bu noktasında bir hafta önce oğluyla birlikte Manastır'dan İstanbul'a gelen Müesser Kazmovski'nin öyküsü alıyor sırayı:
"Manastır'da eşim ve oğlumla birlikte yaşıyordum. Kendimize ait bir evimiz ve mobilya mağazamız vardı. Bir başka dairemiz de bir apartmanın dördüncü katındaydı. Geçen hafta bir akşam kapımız yumruklanmaya başladı. Dışarıda toplanan bir grup dışarıya çıkmamızı söyledi. Evimizi ateşe vereceklerini anlayınca kaçtık. Sonra evimizi ve dükkanımızı yaktılar. Bir başka apartmanın dördüncü katındaki dairemize sığındık. Orayı da yakacaklardı ama alt katlardaki Makedon komşularımız bizi saklayıp korudu. Evimize döneceğimiz günleri bekliyoruz."