"Maddiyat yıllar sonra geldi, kendimizi tatmin için çalıyorduk" diyerek özetliyorlar bu durumu. Klişe tabirle söyleyecek olursak, son günlerde Türkiye'de bir Dolapdere Big Gang "fırtına"sı esiyor...
Kemanda Yusuf Çalkan, perküsyonda Memduh Akatay, Hüseyin Ceylan, İsmail Peşluk; klarnette Aykut Sütoğlu, klavyede Gökay Süngü, bas gitarda İrfan Keçebaşoğlu, kanunda Mustafa Olgan ve vokalde Emir Yeşik 'ten oluşan grupla konuştuk.
Albümden önce ne tür işler yapıyordunuz?
Hepimiz ayrı ayrı çeşitli müzisyenlerle çalışıyorduk. Kendi bestelerimiz de vardı, bilinen parçaları aranje ediyorduk şimdiki gibi...
Sizin yaptığınız aslında cover'a benzer bir şey. Başka bir sürü grup bunu yapıyor, sizde değişik olan nedir? Nasıl bir anda bu kadar meşhur oldunuz?
Mustafa:Aslında yaptığımıza tam olarak cover denemez...Bütün parçalar birer beste gibi oldu. İntroları değiştiriyoruz, ritimleri ve formu da değiştiriyoruz. Şarkı yine Sting'in ya da Madonna'nın şarkısı olarak kalıyor ama bambaşka bir şekle giriyor. Mesela bazı parçalarda introlar giriyor, insanlar hala anlamıyor parçanın hangisi olduğunu, ancak sözleri duyunca tanıyorlar. Yani besteleri başka bir bestelere dönüştürdüğümüz için patladık.
Yusuf: Çok üstüne düştüğümüz için de öyle oldu. Bütün ritimlerin vuruşu, kanunun bir tınısı, keman yazımlarında bir nota hep farklı... Bir intro için bir gün tartıştığımızı biliriz. Diyelim başında nihavent bit beylik çalıyoruz. Ama bu şekilde yorumladığımız için baştan yaratmış oluyoruz.
Emir: Bu kadar çok tutmasının en büyük nedeni bence değişik ve yeni bir şey olması. Türkiye'de pop müzik zaten artık bitti bence. İnsanlar artık yeni bir şeyler arayışına girdi. Daha da farklı yeni bir şey, bizden çıkan bir şey oldu.
Televizyonlardaki performanslarda aranızda çok eğlendiğiniz hissi veriyorsunuz... Stüdyoda değil de evde müzik yapar gibi...
"Biz nerdeyiz, televizyonda mıyız"diye düşünmüyoruz, normalde de arkadaş olduğumuz için çok güleriz. Sahnede de yatığımız müzikten çok eğlendiğimiz için çok eğlenceli durabiliyoruz.
Son zamanlarda arka mahalleler keşfedildi. Aslında on yıl önce Laço Tayfa'yla başladı, sonra Hüsnü Şenlendirici çok popüler oldu... Ne diyorsunuz bu duruma?
Laço Tayfa döneminde müzikalitesi çok yüksek bir gruptu, bizim için çok önemlidir. Daha sonra Brooklyn Funk Essentials'la çalıştılar, da çok beğenildiler. Hüsnü abi solo albümünde de klarnetiyle kendini tanıttı... O zamandan bu yana müzik de değişti, her şey değişti. Daha iyi bir promosyon yapıldı. Medya daha çok yer verdi.
"Kendi sünnet düğünümde kendim çaldım"
Oyuncaktan önce çalgımızla tanıştık dediniz, kaç yıldır çalıyorsunuz?
Yusuf: Kemanı elime aldığımı hayal meyal hatırlıyorum. Bizim sülalede erkeklerin hepsi müzisyendir. Kundaktayken bile evde müzik vardı.
Aykut: Ben kendimi bildim bileli çalıyorum, elimize oyuncak verilmeden çalgımız verildi. Mesela Memduh'un babası ve amcası Türkiye'nin en önemli perküsyoncularındandır: Mehmet Akatay, Hamdi Akatay.
Memduh: Ben de küçüklüğümden beri çalıyorum...
Hüseyin: Kaç yaşımda başladığımı bilmiyorum. Küçük yaşlarda ağabeyimden dersler almaya başladım.
Mustafa: Müziğe 7-8 yaşlarımda ritim çalarak başladım. Çoğu müzisyenin önce ritmi iyi olmalıdır. 11 yaşımda da kanuna ilgim başladı. Pera Güzel Sanatlar'da 2-3 yıl solfej-kanun dersi aldım. Yıldız Teknik Üniversitesi Sanat ve Tasarım Fakültesi'nde okuyorum. Hindistan'da bir ay Hint müziği eğitimi aldım. Ortaköy'de oturuyorum.
İsmail: Şöyle söyleyeyim kendi sünnet düğünümde kendim çaldım. Mutluyum.
Emir: Ben 15-16 yaşlarında başladım müziğe. Bilgi Üniversitesi'nde jazz vokal ve müzik teknoloji bölümüne burslu girdim. Dolapdere'ye stüdyo aşamasına üç ün kala katıldım. Şimdi çete gibi, kardeş gibi olduk. Sosyal yaşamda da birlikteyiz.
Olaylar çoğunlukla Dolapdere civarında mı meydana geliyor. Memduh Karagümrük'te, Hüseyin Dolapdere'de Yusuf Ömer Hayyam'da oturuyor...
Çetenin bir de beyaz çocuğu var... Emir... Nasıl oldu kaynaşmanız?
Gayet güzel anlaştık. Çok yakınlaştık...
İkinci albüm nasıl bir şey olacak?
İkinci albümde kendi bestelerimiz de olacak. Şarkılar yine İngilizce sözlü olacak, alt yapılar aynı şekilde olacak. İlk albümdeki konsepte devam edeceğiz. Şimdi yurtdışında şarkılarımızın remix'leri yapılıyor...
Çok kalabalıksınız... Hiç sorun çıkmıyor mu?
Çoğumuz çocukluk arkadaşıyız. Hiçbir tartışmamız olmamıştır. Bir tek tartıştığımız konu müziktir. Hepimiz birbirimizin müzisyenliğine güvendiğimiz için birbirimizi dinliyoruz ama. En fazla dargınlığımız 5-10 dakika sürer.
"En çok Hint müziği seviyorlar"
Grubun ortak müzik zevki Hint müziği, jazz, Latin, flamenko İsmail Tunçbilek, Hüsnü Şenlendirici... Grubun en genç üyesi 16 yaşındaki Memduh, Hint müziği sevdiğini ama kendini bulmak için kimseyi dinlememeyi tercih ettiğini söylüyor. Emir ise 80'lerden günümüze funk seviyor. Phil Collins, Peter Gabriel dinliyor. Michael Jackson'a çocukluğundan beri hayran.
"Hedefimizi sor"
"Hedeflerimizi sormayacak mısın?" diyorlar. Hedeflerinin müzikten başka bir şey olmayacağını düşündüğümü söylediğimde, "asıl amacımız yurtdışına açılmak" diyorlar...
Çok rahat ve kendilerine has çocuklar olmalarına rağmen, "yanlış bir şey" yapmayalım hissiyatı içindeler... "Solistlere, assolistlere" çalmak gibi eski bir gelenekten geliyorlar... Piyasanın hem çok içinde hem de çok dışındalar...
Bu "araf" yerde kalmalarını ummak iyi bir fikir gibi görünüyor...(NZ/EÜ)
* Fotoğraflar: Tolga Korkut