Erguvan kapısı; kedilerini, insanlarını, şehirlerini onların adına konuşmak istememesine rağmen konuşmasına kahrederek yazan-konuşturan sevgili Oya Baydar'ın yayınlanmış son kitabı. Merakla beklersiniz geç gelebileceğini bilerek bazılarını. Bekleyişin sabırsız tadında... Öyle bekledim Baydar'ı, Kedi mektupları ve Hiçbir yerden Dönüş'ü okuduktan sonra. Raflarda, tezgahlarda, etrafımda olmasalar da metin diliyle yaşamaya ve Oya dostluğuna alışık olanların odalarında ise bana ulaşmadan "Sıcak külleri kaldı"...Erguvan Kapısı'nın korsana düştüğünü gördüğümde sevinemedim, elimi uzatamadım, tezgah önünde durup almayacağımı bile bile başımda bekleyecek olan satıcıya aldırmadan şöyle bir göz gezdirip sihirli sözcükler aşırmaya bile kıyamadım. Sonunda bir dost geldi, kitabı getirdi, bir dost geldi götürecek. Ben kapıların açmazında, kitabımın izlerini büyük bir sır saklıyormuşçasına taşımaklığımla kalakalacağım.
Uzun zamandır elimin ve dilimin bir türlü gitmediği romanların sorumlusuydu romancılar. Bir tekrar halinde süren yaşamımda tekrar edenleri ya da yeni trendlerin birbirine benzerliğiyle adına farklılık denen biçimli içeriksizliği görmek istemiyordum. Her gün göre göre konuşmaktan uzaklaştığımız dostlarımıza ettiğimiz haksızlığın bir benzeriydi belki umursamazlığım. Parasızlığımı bahane ederek okumamazlık edenlerden değilim ama her elime geçeni, ancak elime geçeni çerez niyetine harcamak da harcım değil.. Ama insan kendini şaşırtmayan, yıkıma uğratmayan dostları olduğunu bilerek tahammül eder yaşama. Erguvan Kapısı, yerinde, gecikmeden,tam zamanında buldu beni.Dayanamayıp arayacakken, o çıkageldi.
Her ne kadar dışlanan bir "Öteki" olsa da alışamadığım sevemediğim bir yabancı Amerikalının! arayışıyla başlayan romanın sürükleyeceğine inanarak devam ettiğimde karşıma çıkan; kişinin arayışından çok acı, katlanılması zor bir toplumsallık, bir berbat coğrafya tasviriydi ki yakın dönemin belleği olarak beni sarstı, sardı, unutmaya bıraktıklarımıza geri döndürdü. Yazarın tüm karakterlerinin iç derinliğini; kendini diğer karakterde bırakarak yeniden yeniden kurup devam etmesi şaşılacak bir şey haline geldi. Farklı dünyaların insanlarının romanın kurgusunda değil, yaşamda buluşabileceğini, buluştuğunu göstererek samimiyetine inandırdı. Rastlantısallık, yaşamımızda ne kadar yer tutuyorsa o kadarıyla vardı. Aklın peşinden gitmek ne kadar mümkünse o kadar gidebiliyordunuz kuru rasyonelliğinizle. Duyarlılık abartılmadan, muhalifliğimizin son sığınağı, tek sığınağı haline getirilmeden bir çaresizliğin aynı zamanda direnmenin adı olarak yerini almıştı. Tanıklık ettiğimiz onca toplumsal olayın, kaybolmuş hayatların, peşini bıraktığımız davaların, içine giremediğimiz derin devletin devletliğine devam etmesinin izini sürüyor, 19 aralıkın, F tipinin, hayata dönüş operasyonunun, devrime dolambaçlı yollardan gitmeye çalışmanın, medyanın, baskınların, dönekliğin, paranoyaların tanıklığını ederken bir şehri, güzelim İstanbul'u görmediğimiz gibi görmenin tadına davet ediyordu. Hem de istemeseniz de gitmeniz gereken bir davet..
Aydın duyarlığını, sırtını döndükleri varoşlara ve uzak düştüğü halkına daha doğrusu yalnız bıraktığı sola; toplumun sesini örgütlülüğüyle çığlık haline getirmek isteyen sol örgütleri aklı selim olmaya ve at gözlüklerinden sıyrılıp yıllardır süregelen yanlışları bırakmaya davet eden bir aracı oluyor Oya Baydar. Arada kalmışlığını, sıkışmışlığını, çelişki ve çaresizliğini çekinmeden söylüyor.. Birbirimize etmeyelim, birbirimize kıymayalım derdi hümanistçe bir iyi niyetliliğin kandırmacasıyla değil, tanıklığın bilinciyle bize sesleniyor..
Su gibi derler.. Ömrün uzun olsun mu su gibi aziz ol mu bilemeyeceğim. Ama Erguvan Kapısının berrak, dupduru, rengarenk sesi; su gibi..
Beni neden bu kadar etkilediğinin önemli ve özel bir sebebi daha var.Roman karakteri DERİN.. Derin benim de karakterim. Kendi yazdığınızı bir başkasının da yazmış olduğunu görünce sevinsem mi üzülsem mi der hayıflanırsınız. Derin de her erkek karaktere Adem adının uygun düştüğünü düşünen ben zavallı yazarın bir senaryo karakteriydi,kahramanıydı. 35inde bir yaşam yorgunu anne mi, politik bir geçmişi olan annenin ona da direnen asi kızı mı olsun diye karar veremediğim bir bendi... Romanda Derin gizlilik gereği adını vermek istemediğinde ise ne dedi biliyor musunuz? Adım: Özlem..
Bu kadarı da fazla ama.. yüreğim sıkışarak, başım dönerek, bir oyunun gizli oyuncusu olarak o romanda ben de vardım. Ben kim mi? Özlem. Gerçekten Özlem. Senaryo yazacağım derken kendini Derin karakterinden ayrı tutamayan Özlem.