Bize kendinizden bahseder misiniz, kuşağınızın özellikleri nelerdi, devrimci mücadeleye nasıl atıldınız?
Orta sınıftan gelme bir kuşağın üyesiyim. Arkadaşlarımın çoğu 90'lı yıllarda sorunlarla boğuşmaktaydılar. Sorun derken açlık sorunu değil, psikolojik sorunları kastediyorum. Arkadaşlarımdan bazıları örneğin uyuşturucu bağımlısı oldular, kimisi akıl sağlığıyla bağlantılı sorunlar yaşadı. Bunları 90'lı yıllarda bizlere dayatılan ve kuşağımızın imajını oluşturan öğeler olması bağlamında anlatıyorum. Projemiz, hedefimiz yoktu.
Buenos Aires'te yaşıyordum ben de. Politikayla ilgili değildim. Gezmek, seyahat etmek istiyordum. Ekim 2001'de uzun bir Latin Amerika yolculuğundan sonra Arjantin'e döndüm. Aralık'ta da bütün olaylar oldu. Müthiş etkilenmiştim. Ve tüm bu yıllar boyunca bir şeylerin inşa edildiğini ve bunları daha önce hiç farketmemiş olduğumu gördüm.
Öğrenci değildiniz?
Yok, öğrenci değildim. Geçici işlerde çalışıyordum. Üniversiteye gittim ancak bitirmedim. Politik bilimler ve biraz antropoloji okudum ancak okulu yarım bıraktım.
2001'deki durumdan çok etkilendiğimi söylemiştim. Arjantin Indymedia'ya katıldım. Arjantin'deki Indymedia çok etkiliydi, dünyanın en güçlü Indymedia'sıydı diyebilirim. Çünkü 2001 Aralık eylemleriyle doğrudan bağlantılıydı. İnsanlar açık medya kanallarını örgütlenmek için kullanıyorlardı, bir çok kişi siteyi izliyordu, kısacası güçlüydü.
Bu dönemde varoş ve ilçelerdeki yol kesme (piquet) eylemlerine gitmeye ve röportajlar yapmaya başladım. Burada emekçi gençlerin böylesine güçlü örgütlenmiş olmaları, fikirlerinin böylesine net olması, devlet ve polis baskısına karşı kafalarının açık olması beni derinden etkiledi.
Devlet katletmeden önce Dario Santillan ile görüştüm. Katledildiğinde de oradaydım, Dario için yapılan yol kesme eyleminde barikatta fotoğraf çekiyor, röportajlar yapıyordum. Ve böylelikle ilişkimiz gelişti. Ve belli bir noktada örgütten arkadaşlar artık sen de bizdensin, bize katıl dediler. Ve o zamandan beri örgütlenmenin basın ayağında yardımcı oluyorum. Aynı zamanda da bir grupla eğitim yürütüyorum.
Eğitim çalışması grubu nerededir?
FPDS'nin (Dario Santillan Halk Cephesi) bir parçası olan İşsiz İşçiler Hareketi (MTD "Anibal Veron")'a bağlı 20 bin kişinin oturduğu bir gettoda, başkentin Lugano ilçesine bağlı MTD Villa 20'de yürütüyorum yerel çalışmalarımı. FPDS'de farklı hareketler var. Öğrenciler, kimi işçi grupları, kültürel etkinlikler düzenleyen gruplar... FPDS içindeki gruplardan en büyüğü ise MTD "Anibal Veron". MTD Villa 20 bu ilçedeki yerel işsiz işçiler örgütlenmesinin adı. Kişiler değişmekle birlikte yaklaşık 150 kişilik bir yerel çevreye sahip. Çoğu Bolivya ve Paraguay'dan göç etmiş işsizlerdir.
Eğitimlerin içerik ve kapsamı...
Politika ve gündelik sorunlar çerçevesinde bir tür formasyon eğitimi diyebiliriz. Ben onları, onlar beni eğitiyorlar. Ben politik durum hakkındaki bilgimi paylaşıyorum. Aynı zamanda gazeteciyim, dolayısıyla gazeteleri getiriyorum, birlikte okuyoruz.
Ek olarak da son iki yıldır burjuva basında gazetecilik yapmaktayım. Gelir getirici bir iş, ancak burada da işçi kuruluna katılıyor ve ekonomik mücadele yürütüyorum.
PFDS'nin bir aktivistinin ve katılımcılarının gündelik yaşamı hakkında bilgi verebilir misin?
Katılımcı halktan insanlar, aslolarak gündelik yaşamı idame ettirme amacıyla çalışmak ve yiyecek temini için örgütlenirler. Biz eğitimin bir parçası olarak politikleştirmek için, ihtiyaç duyulan yiyecek ve iş için savaşmak gerektiğini anlatırız.
Hükümetin verdiği işsizlik ödeneği sadece bir başlangıç vesilesidir bizim için. Kanımca politika konuşabilmek için açlığın altedilmesi önceliklidir. Bir aktivistin gündelik yaşamı, bir çalışma grubuna katılmakla başlar.
Bu yemek pişirme grubu olabilir, tarım grubu olabilir-çünkü sebze ekimi de yapabiliyoruz varoşlarda-, inşaat ekibine katılım olabilir... Örneğin en son bir yemekhane yapıyorduk ortak yemek yiyebilmek için. Ekmekçiler ekibine katılım olabilir, ekmek üretimi de yapıyoruz çünkü. Burada temel fikir herkes için yeterli olacak yiyeceğin üretimidir.
Gelir kaynağı olarak işsizlik paraları var biliyorsunuz. Ancak bunların bilinçli kullanımı gerekir. Bu yüzden her hafta genel kurullar toplantısı alınır, temsilciler değil, halkın doğrudan katılımıyla düzenlenir bu toplantılar.
Yine haftada bir her hareketin temsilcilerinin katıldığı koordinasyon toplantısı alınır. Gruplar arası çok çeşitli düzeylerde koordinasyon sürmektedir. Ancak temel fikir, herkesin katılımının örgütlenmesidir.
Peki neler konuşulur?
Daha çok insanların temel ihtiyaçları gündemi oluşturur. İşsiz insanların iki olasılığı vardır. İşsizsiniz ve paraya, işsizlik parasına ihtiyacınız var. Birinci olasılık, yerel yöneticilere, yerel politikacılara gidebilirsiniz. Onları izlersiniz ve yerel yönetime katılırsınız.
Sizi kullanırlar, buna izin verirsiniz, onların istek ve emirleri doğrultusunda politika yaparsınız. Şakşakçı olursunuz. Bu bir olasılık ve nüfusun büyük çoğunluğu böyle yapmaktadır da. Diğer olasılık ise piqueteros örgütlenmelerine katılmaktır. Ve bir çok insan katılmaktadır. Neden? Böylece özsaygını koruyabilir, konuşabilir ve beraber karar alabilirsin.
Arjantin'de bugün kaç kişi işsizlik parası almaktadır?
Bugün hükümet işsizlik parası sistemini yeniden yapılandırmak istemektedir. Amaçları piqueteros örgütlenmesini zayıflatmaktır. 2002'de 2 milyon insan işsizlik parası almaktaydı. Bunun yüzde 10'u piqueteros örgütlenmelerine akıyordu. Bugün 1,5 milyon kişi faydalanmaktadır.
Bugün Arjantin'de kitle hareketinin yeni bir yükselişi açısından nereye odaklanmalıyız sence?
2002'de durum ekonomik koşullar, kriz ve bunun sonuçları üzerinden gelişti. İşçi sınıfı ve halkın mücadelesi kesişti. Ancak politikaya ilişkin herkesin ağzındaki söz "Politikacılara inanmıyorum, bankalara inanmıyorum, zengin insanlara inanmıyorum, sendikalardaki bürokrasiye inanmıyorum" idi.
Politikayla hareket arasında böyle bir mesafe söz konusuydu. Sonra Nisan 2003'te Kirchner iktidara geldi. Zaten kirlenmemiş, iyi bir imaja sahip bir liderdi, devlet kasası da bu arada vergilerden yeniden dolmuştu.
Para vardı ve bu parayla halkın sorunlarını çözmek yerine IMF'ye olan borcu kapattılar elbette. Sonuç olarak piqueterolardan FTV'yi, kamu çalışanlarından merkez sol CTA sendikasının yönetimini ve işçi sendikası CGT'yi yedeklediler, kendilerine bağladılar.
Kirchner hükümeti ve Latin Amerika'ya ilişkin ülkemizdeki iyimser orta sınıf yanılsamasına ilişkin söyleyecekleriniz neler?
Kirchner çok zeki bir politikacı. Gücünü sosyal hareketleri koopte ederek sisteme bağlamaktan ve geleneksel politikacıları kendisine yedeklemekten alıyor. Bu ittifak onu iktidara getirmiştir.
Kirchner, Latin Amerika'daki yeni sol rüzgarı öngörerek, bu yeni ittifakı oluşturabilmek için '90'larda konuşma ve demeçlerinde değişikliğe gitti. Santa Cruz valisiydi. '90'larda bölgesinde petrol işletmelerini özelleştiren ve tamamen neoliberal politikaları uygulayan bir politikacıydı.
Ve şimdi '90'lara ilişkin bir "eleştirellikle" o günlerdeki neoliberal politikaları en "sıkı" şekilde mahkum eden de bu bir ve aynı politikacıdır! Bugün bir sol türkü tutturup gitmektedir, ancak ne yaptığına bakarsanız... Bugün ne yapılmaktadır? Fakirler aynı sorunlarla fakir kalmaktadırlar, işsizlik yine olağanüstü boyutlardadır.
En önemlisi, burada Chavez'le ayrımını da vurgularsak, Kirchner halkçı örgütlenmelere saldırmaktadır. İşbirliği yapmalarını sağlayarak, savaşmalarını engelleyerek, sokağa çıkmalarını engelleyerek bunu yapmaktadır. Halk sokağa inmeden hangi değişiklik gelebilir ki? Kirchner başkanlık görevinde aktivistleri hapse atmaktadır, halk örgütlenmelerinin durumunu kötüleştirmektedir, insanların sessiz kalmasına çalışmaktadır. Buradan ne çeşit bir "değişim" gelebilir ki? En önemlisi ülkemizdeki en zengin kapitalist aileler bu durumdan çok mutlu ve mesutturlar. Çünkü başkanları tüm sosyal hareketleri kontrol edebilmektedir.
Kirchner hem Başkan Bush'la hem de Chavez'le problemsiz görüşebilmektedir. Chavez bilindiği gibi izole edilmiştir ve ilişki kurmayı istemektedir. Hatta Arjantin'in Venezüella'yla ve Brezilya'yla ticareti de (business) söz konusu olabilir ancak bu ticarettir. Ticaret ticarettir ve fotoğraf için de beraber poz verilebilir. Ancak tüm bu atraksiyonlar Latin Amerika halkları arasında gerçek bir işbirliği ve ittifak anlamına gelmez.
Tüm bu fotoğraftaki başkanların emperyalizmle savaştıklarını söylemek de aymazlık olur. Latin Amerika dinamiğinin kaynağı hükümetler değil, halklardır. Hükümetler de bu rüzgara göre pozisyon almaktadırlar.
Hiçbiri '90'lardaki gibi, Collor de Melo'nun Brezilya'sı, Battle'ın Uruguay'ı, Fujimori'nin Peru'su, Salinas de Gortair'ın Meksika'sı, Menem'in Arjantin'i gibi açık neoliberalizm savunucu olamazlar. Eva Morales örneğin başa geçmekte, her şeyi aynen korumakta, halkın örgütlenmesini dağıtmaya girişmekte ve kapitalist sınıfların çıkarları yolunda yürümeye devam etmektedir.
Eva da sosyal hareketlerden gelmektedir, Chavez de öyle. O da antikapitalist değildir. Tek farkı onun halk örgütlenmelerini dağıtmamış olmasıdır ve başkalarının söylemediklerini ifade etmesidir.
Chavez kapitalist sistem içinde kalarak iyileşmeler yaratma çabasıyla diğerlerinden farklıdır, diğerlerinde bu da yoktur. Kapitalist yöntemlerle petrol konusunda pazarlık yapmaktadır. Ancak halkçı örgütlenmeleri dağıtmamaktadır. Ve halkçı örgütlenmeler daha fazlasını istemektedir.
Gücünü korumak isteyen bürokrasi ile halk arasında sıkışmış durumdadır. Halk örgütlenmelerinin etkinliği kırılmadıkça, ABD'nin 2002'deki gibi yeni bir darbe saldırısına girişmesi olanaksız değildir. 2002'de bir cepheleşme olmuştu ve cepheyi koruyan Venezüella halkı olmuştu. Chavez'i iktidara göz dikmiş diktatörlerin elinden çekip alan ve özgürleştiren de halktı.